Giriş
Bu makalemizde Türkiye’de kentsel ve kırsal yaşamda ki aile büyüklüklerini, ekonomik yapıyı, otorite ilişkilerini ve çocuğun bu ortamda ki konumunu karşılaştırıp, alt başlıklar halinde açıklamaya çalışacağım.
Aile kelimesini ilk duyduğumuz zaman aklımıza gelen; anne, baba ve çocuklardan oluşan basit bir şekil canlanmaktadır. Bu basit anlamın içerisinde ise derin bir sosyolojik olgu atmaktadır. Aile içindeki şiddeti, otoriteyi, hiyerarşiyi ve ekonomik kalkınmayı etkileyen sebepler aile kavramının çeşitli fizyolojik anlamlarını etkilemektedir. Kentsel ve kırsal yaşamda ki aile karşılaştırması da bu yüzden önemlidir. İlk olarak büyüklük açısından kentsel ve kırsal aile yaşantısını inceleyelim.
Büyüklük Açısından Kırsal Aile ve Kentsel Aile
Türkiye’de ailenin büyüklüğü belirli dönemlerde değişime uğramıştır. Küreselleşme ve teknolojinin ilerlemesi bu değişime doğrudan etki etmiştir. Toplumsal ve ekonomik yapı değişmeleri aile yapısında ve buna bağlı olarak işlevlerinde çeşitli değişmelere neden olmaktadır. (Özbay,1984). Özellikle Türkiye’de 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan yardımlar (Truman Doktrini ve Marshall Planı) tarımda makineleşmeyi hızlandırmıştır. (Ertem, 2009). Tarımda makineleşme hızlandıkça kırsal alanda yaşayan insan sayısına ihtiyaç azalmaya başlamıştır. Kırsal kesimde yaşayan aileler için aile bireyinin sayısı oldukça önemliydi. Çünkü tarım işleri kol gücüne dayanan bir geçim kaynağıydı. Bu yüzden aile yapıları geleneksel geniş aile biçimindedir. Bu aileler akrabalık bağları güçlü ve yakın ilişkilerden oluşuyordu.
Gelişen sanayinin etkisiyle birlikte tarımda makineleşmeye gidildiğinden kol gücüne ihtiyaç azaldı ve kente doğru büyük bir göç başladı. Artan bu göç etkisiyle birlikte kırsal yaşamda ki çok nüfuslu aile yapısını yavaş yavaş yitirmeye başladı. Kent yaşamına alışmaya çalışan kırsal yaşam aile yapısı değişime uğrayarak aile içi nüfus, otorite ve ekonomik düzeyde etkilerini göstermeye başladı.
Cumhuriyet dönemi Türk aile yapısı kır ve kent özelinde farklı yapı ve oluşumları:
1) Kentlerde rastlanan karı-koca ve evlenmemiş çocuklardan meydana gelen çekirdek aile.
2) Kentleşme sürecinde istihdam imkânlarının, alt yapı yetersizliğinin, dayanışma eksikliğinin ve toplumsal çevreye uyumsuzluğun doğurduğu veya koruma amacına dönük destekli çekirdek aile.
3) Aile reisi, eşi, evli oğulları, gelinleri veya bir evli oğul ve diğer bekâr çocukların ya da evli oğul, gelin ve torunların birlikte oturdukları geleneksel aile.
4) Aile reisinin, kendi ana-babası veya bunlardan biri bekâr kardeşlerin veya aile reisinin karısının bu tür yakınlarını veya ana-babalarını barındıran, gelenekçi geniş aileye göre biraz daha küçülmüş olan geçici aile.
5) Büyük kent merkezlerinde az da olsa sosyo-patolojik gelişmelerin doğurduğu çözülen aile. Bu aile tipi de tek eş ve çocukları içine alan parçalanmış aile ve tamamlanmamış aile şeklinde görülebilir.
6) Eşlerden birinin işçi olarak ya da zorunlu nedenlerle yurt dışında bulunmalarıyla ortaya çıkan ailedir. Eşi Almanya, Avustralya ve Ortadoğu ülkelerinde işçi olan çiftlerle, 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göç nedeniyle Türkiye’ye gelenlerin oluşturdukları parçalanmış aile biçimi (Doğan, 2008: 202-203).
7) Köy ailesine göre kişileri daha az, üyeleri arasındaki iş-güç biçimi çeşitlenmiş, yararlı gördüğü bir takım köy özelliklerini sürdüren, buna karşılık uygun bulduğu kent özelliklerinden bir bölüğünü zamanla kabullenmiş, toplumsal değer ve alışkanlıkları bakımından bir ucu köyde, öbür ucu kentte iki aile tipi arasında geçiş gösteren gecekondu ailesi (Yasa, 1966). Değişen sosyo-ekonomik koşullar, beklenti ve önceliklerin biçim değiştirmesi, boşanmaların artması, aile içi sorumluluklarla başa çıkamama ve diğer sosyo-kültürel faktörler aile ile ilgili sınıflandırmaların yeniden gözden geçirilmesini gündeme getirmiştir. Doğan’ın yapmış olduğu aile sınıflamasına ek olarak TAYA (2011)’nın birkaç aile tipi de buraya eklenebilir.
8) Ebeveynlerin boşanmaları, bir arada oturmamaları ya da birinin ölmesi sonucu tek ebeveyn ile evlenmemiş çocuk (lar)dan oluşan tek ebeveynli aile.
9) Evli eşlerin bulunmadığı hane tiplerini tanımlamak için kullanılan ve yalnız yaşayanlar, tek ebeveynli aileler, bir arada oturan akrabaların, hatta akraba olmayanların oluşturduğu dağılmış aile.
10) Ebeveyn-çocuk ilişkisi olmayan, diğer akrabaların (anneanne torun(lar), iki kardeş, teyze-yeğen (ler)in oluşturduğu diğer dağılmış aile.
11) 45 yaşından küçük karı-kocadan oluşan çocuksuz aile.
12) 45 yaşından büyük karı-kocadan oluşan çocuksuz aile.
Özellikle 1970 ve 1990’lı yıllar Türkiye açısından siyasal, ekonomik ve kültürel dönüşümlerin oldukça yoğun yaşandığı ve toplumsal çeşitlenmeler, kopuşlar ve karşıtlıkların ortaya çıktığı bir döneme denk gelmektedir. Yaşanan bu değişimler aile içi ilişkileri, ailenin sosyal yaşamla entegrasyonunu, demografik yapısını kent ve kır bazında farklı biçimlerde etkilemiştir. Bu dönemde bir taraftan çalışmak için yurt dışına giden aileler farklı bir kültürel dokuyla entegre olmaya çalışırken, diğer taraftan iç göçle kırdan kente gelen aileler kentin mevcut sorunlarıyla yüzleşmek durumunda kalmışlardır. Özellikle Almanya, Avusturya gibi ülkelere çalışmak için giden ve tatil dönemlerinde ülkelerine dönen, akrabalık ve komşuluk bağlarını sürdürmeye çalışan, Batı’nın kültürel, ekonomik ve sosyal nitelikli davranış ve tutumlarını kendi ülkelerine taşımaya niyet eden aileler bunları Türk aile gelenekleriyle bağdaştırmakta bazı sorunlarla karşılaşmışlardır. Dolayısıyla toplumsal yaşam koşullarının beraberinde getirdiği değişim ve farklılaşmalar zaman-mekân boyutunda ailenin işlevleri ve içeriğinde de önemli değişmeler yaratmıştır.
1980’li yıllara gelindiğinde Türkiye’de aile yapısının çekirdek aile görünümlü olduğu görülse de aile içi ilişki boyutu açısından geleneksel özellik göstermektedir. Kağıtçıbaşı’nın “Çocuğun Değeri: Türkiye’de Değerler ve Doğurganlık” (1980) adlı çalışmasında vurguladığı gibi, her ne kadar çekirdek aile görünümüne bürünen bir aile tipi olsa da geleneksel geniş ailenin vurguladığı “erkek çocuğun değerli olduğu” söylemi, kız çocukların aileden ayrılarak gidişiyle erkek çocuğun özellikle de ailenin en büyük erkek çocuğunun anne-babaya bakacak kişi olması, cinsiyetler arası hiyerarşinin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kız ve erkek çocuklardan farklı beklentiler aile içi ilişkileri ve sosyalleşme sürecini etkilemiş, dolayısıyla aile içi dengeler farklı bir zemin üzerine oturtulmuştur. Gerek toplumsal değer ve normlar çerçevesinde gerekse toplumsal rollerle erkek çocuk üzerinde sorumlulukların daha yoğun ve keskin hissedildiği bir aile tipolojisi ortaya çıkmıştır. Özellikle kırsal alanda erkek çocuk ailenin sosyal ve ekonomik güvencesi ile neslin devamını sağlaması açısından toplumsal itibarı sürdürecek bir konuma sahip olarak görülmüştür. 1990’lı yıllardan sonra medyadaki söylemlerin aile içi ilişkileri değiştirdiğini varsayan ve aile ile medya arasındaki ilişkiyi konu eden çalışmalara da rastlamak mümkündür. Medyanın birey, aile ve toplum üzerindeki yönlendirici etkisi dikkate alındığında özellikle son dönem internet ve bilişim teknolojilerinin yaygınlaşması eş seçimi, evlilik, aile içi normlar, kadın ve erkek tarafından karar ve güç konusunda otoritenin ne şekilde inşa edildiği konuları aile sosyolojisi ve iletişim bilimlerinin disipliner bir ortaklığını da zorunlu kılmıştır.
Ekonomi Açısından Kırsal Aile ve Kentsel Aile
Ailelerin barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi adını aile ekonomisi büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de belirli bir döneme kadar ailenin gelirini sağlayan babaydı. Anne ise evin işleri (temizlik, çamaşır, ütü, yemek vb.) ve çocuklarla ilgilenirdi. Çoğu çekirdek aile ve geniş ailede roller bu şekilde paylaşılmaktaydı. Bu yüzden ihtiyaçların artmasıyla birlikte kadınlar da iş hayatında yer almaya başlamıştır. Bu yüzden ailede eşlerin her ikisinin de çalıştığı kariyer sahibi olduğu bir yapıya doğru değişim başlamıştır. (Wallis & Pricethe, 2009).
Kırsal alanda geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Kırsal ailede aile bireylerinin neredeyse tamamı işe katılmaktadır. Kırsal aile yatay ve dikey boyuttaki kuşakların bir arada yaşadığı, ekonomik ve siyasi bir birlik olarak düşünülür. (Arslan, 2002). Zaman yapısını da etkilemektedir. Kırsal alanlardaki yoğun nüfus artışı, toprağın miras yoluyla parçalanması gibi nedenler, köylerin sürekli olarak göç vermesinde etkili olmaktadır. (Volkan Özbek, 2009).
Köyde aile aynı zamanda bir üretimi gerçekleştirirken, şehirde tarım dışı kesimlerde toplanan üretim faaliyetleri çok daha geniş kesimde örgütlenerek ailenin çevresini aşmaktadır. (Volkan Özbek, 2009). Kentsel ailede, aile bireyleri büyük oranda farklı işlerde ve birbirlerinden uzak yerlerde çalışmaktadır. Aile bireylerinin zamanlarının büyük bir bölümünü birbirlerinden uzakta geçirmeleri, aile bağlantılarının gevşemesine neden olmaktadır. (Arslan, 2002). Bu durum sonucunda da bireysellik ön plana çıkmaktadır.
Otorite Bakımından Kırsal Aile ve Kentsel Aile
Türk toplumlarında ailenin ataerkil yapıda olduğu bilinmektedir. Fakat modernleşen dünyada, kadının da iş hayatına girmesiyle birlikte aile yapısı içindeki roller de değişmeye başlamıştır.
Kırsal ailelerdeki evliliklerde eşler arasında duygusallığa ve romantizme fazla yer olmadığından geçimsizlik, aile içi kavgalar, anlaşmazlıklar, boşanmalar ve ayrılmalar düşük seviyededir. (Kızılaslan, 2006). Kente uzak olmak insanların aile ilişkilerinde daha gelenekçi ve katı kuralcı olmalarına sebep olmaktadır. (Köknel, 1981). Toplumsal değişimler sonucu aile yapılarında da değişmeler yaşanmıştır. Kırsal ailede erkeğin rolü, ailenin geçimini sağlamak üzere evin dışında çalışmak ve ailenin dışarıdaki ilişkilerini düzenlemek, kadının rolü ise aile içinde bireyler için üretim yapmak ve tüketimden bireyler arası ilişkilere kadar her şeyi düzenlemek idi (Kızılaslan, 2006).
Kentsel ailede de erkek egemen otorite anlayışı bulunmaktaydı. Fakat kadının da iş hayatına girmesi bu durumun değişmesine büyük katkı sağlamıştır. Kadınlar da erkekler kadar aile içi konularda söz sahibi olmaya başlamıştır. Özellikle son dönemlerde kadınların; evlilik ve eş seçiminde kısmen daha özgür hareket ettikleri, mesleki ve iş yaşamına katılımının arttığı, eğitim imkanlarından yararlanabildiği, aile içi kararlara katılım konusunda daha geniş bir özerklik alanına sahip olmaktadır. (Aktaş, 2015)
Çocuğun Konumu Açısından Kırsal Aile ve Kentsel Aile
Kırsal ailede çocuğun cinsiyetine göre farklı değerler oluşmaktadır. Erkek çocuk daha çok ekonomik bir güvence olmakta, erkek çocuklar ebeveynler için gelecekte (yaşlılıkta her iki taraf için iş göremez durumlarında) birer güvence kaynağıdır. (Taylan, 1984). Bu yüzden erkek çocukları kırsal aile için daha çok tercih konusu olmakla birlikte kız çocuklarına ayrı önem atfedilebilir. Genel olarak kırsal ailede çocuğun aile içi karar almada pek bir etkisi yoktur.
Kentsel ailelerde çocuk sayısı kırsal aileye göre daha azdır. Aslında çekirdek aile kavramının tam karşılığını yansıtmaktadır. Kentsel ailelerde ekonomik durumun daha az sayıda çocuk yetiştirmeye müsait olduğundan kent ailelerinde ortalama 2 çocuk bulunmaktadır. Kentlerde genellikle erkek çocuk yetiştirme ile kız çocuk yetiştirme arasında pek fark görünmemektedir. (Taylan, 1984). Kentsel ailede aile içi karar alma durumlarında çocuklar da zamana zaman yer almaktadır.
Sonuç
Makalemde sizlere kentsel ve kırsal yaşamın tarihsel süreç içerisinde ki değişimi, bu değişim içinde de kentsel ve kırsal aile yapısında ki; ekonomik yapı, otorite ilişkileri ve çocuğun konumunu anlatırken çıkan veriler ve okuduğum makalelerden çıkardığım sonuçlar şunlardır:
Aile kavramının kente ve kırsal yaşama göre değişkenlikler göstermesi ve bu değişikliklere sebep olan dış etkenlerden kaynaklı tüm yapının bozulması. Zamanla küreselleşen ve sanayinin etkisiyle birlikte kırsalda ki iş gücünün azalmasından kaynaklı aile içinde ki çocuk sayısının azalması. Kırsalda da kent yaşamında da kadının ön plana çıkması ve ataerkil toplum yapısının yavaş yavaş son bulması.
Kaynakça:
İnternet Alıntısı: GÜL Aktaş, Türkiye’ de Aile Sosyolojisi Çalışmalarına Genel Bir Bakış, dergipark.gov.tr adresinden alındı.
MEHMET Aydın, Türkiye’de Kentsel Aile ve Kırsal Aile, akademikkaynak.com adresinden alındı.
Canatan, Kadir&Yıldırım Ergün (2013), Aile Sosyolojisi, 4.bs., İstanbul, Açılım Kitap.
Timur, Selim (1972), Türkiye’de Aile Yapısı, Ankara, Hacettepe Üniversitesi Yayınları
Kızılaslan, N. (2006). Kente Uzaklığın Kırsal Aile Yapısına Etkileri, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3), 141-162
Harika bir yazı olmuş devamını sürdürmen dileğiyle yolun açık olsun.
Yazilariniz şu anki ekonomik durumu anlatıyor basarinizin devamını dilerim