Sanat Harmonisi’ne kulak ver:

 

Ölüm, yaşam cümlesinin sonu, nokta gibi insan varlığının hikayesinde belirir. Ona varıldığında tüm sözcükler tükenmiş olur ve artık sözcüklerin yerini büyük bir sessizlik kapar. Ölüm ve yaşamın bu keskin ayrılığını Viyanalı ressam Gustav Klimt, 1908’de resmetmeye başladığı “Death and Life” adlı eserinde çok ince bir şekilde anlatır.

 

The Death and Life — Gustav Klimt, 1908


 

Klimt, ölümü ve yaşamı kompozisyonun iki ayrı ucu olarak resmeder. Ölüm koyu renk paltosuna sarılmış, elinde kırmızı sopasıyla Yaşam’ı karşılar. Heykel gibi soğuk, hayatın karmaşıklığından uzak ve canlılığını yitirmiş Ölüm, Yaşam’ın karmaşık ahengine bakmaktadır. Yaşam ise kompozisyonun sağ tarafında tüm canlılığı ile bizleri karşılar. Gustav Klimt’in o tanıdık , kendine has renk ve desen kullanımı ile adeta ışıl ışıl parlamaktadır.

 

İnsanın oluşageldikten sonraki sürecinin evrelerini de görebileceğimiz bu alegoride bebeklikten yaşlılığa, farklı olgunluklarda iç içe geçmiş insan figürleri görülür. Gözlerini yummuş bu insan kümesi, sanki bir rüyadalarmış hissi verir. Lakin tek bir insan bu rüyadan sıyrılmış ölümle göz göze gelmiş durumdadır. Bu etkileyici eser mutluluk, umut, hüzün, korku gibi insana ait her şeyin var olduğu bu yaşam sürecinin faniliğini yüzümüze çarpar.

 

Klimt, Ölüm ve Yaşam’ı en önemli figüratif çalışması olarak nitelendirir. Bu ifadeyi destekleyecek beğenilerle eser popülerliğini hep korumuştur. 1911 yılında ise Roma’daki Uluslararası Sanat Sergisi’nde birincilik kazanmıştır. Fakat eserin şu an gördüğümüz hali, Klimt’in bu ödülü kazandıktan yaklaşık 4 yıl sonra güncellediği halidir. Klimt, 1915’te bilinmeyen bir nedenle eser üzerinde farklı değişiklikler yapmıştır. Klimt, ilk değişikliği Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci yarısında ölüm figürü ile yapar. İskelet formundaki Ölüm’ün koyu renk paltosuna siyah haçlar işler ve ardından insan kümesine yönelir. Paltoya işlenmiş haçlar açıkça kiliseye, belki de yeniden dirilişe veya öbür dünyaya bir gönderme olarak sunulur. Klimt, son olarak altın varaklı arka planı yerle bir etmiş ve üzerine kasvetli bir gri renk işlemiştir.

 

Ölüm, kendi varlığını topluma en çok savaşta, hastalıkta gösterir ve yıktıklarından yeni oluşlar ortaya çıkar. Kitlelerce etkilenim yaratan bu tür vakalar ölümü artık insanın gündelik hayatının merkezine işler. Bu sebeple ölüm, sanatçıların bakışlarında başka bir manaya dönüşür ve tablolarında şekillenir.

 

semanur çelik