Beyin tümörleri için ürettiğiniz Glivec ilacının çıkış sürecinden bahsedebilir misiniz?
Glivec esasında “glioma”dan gelen bir sözcük. Glivec içerik olarak bir tirozin kinaz inhibitörü. Yani PDGF denen bir büyüme faktörü var ve bunun bağlandığı reseptörler var. Bizim bu bulunan ilacımız aslında reseptöre bağlanıyor ve böylelikle bu büyüme faktörünün reseptörü uyarmasını engelliyor. Bu da hücrenin çoğalmasını, kendi kendine yeni üretimlerde bulunmasını durduran bir sistem esasında. Temeli basit. Tabii işin bilimsel kısmını yanında bu buluşun nasıl yapıldığı, nasıl bazı ufak tesadüflerin büyük sonuçlara yol açtığı hikayesi de burada önemlidir çünkü bilimde tesadüfler çok önemlidir. Bulduğunuz bir iş ya da bulduğunuz herhangi bir çözüm; tesadüfen bir başka alanda, sizin hedeflediğinizden farklı bir alanda daha önemli sonuçlar verir. Bizimki de öyle oldu. Ben beyin cerrahisi uzmanlığım esnasında tezimi hazırlarken ilk defa Platelet-Derived Growth Factor (PDGF) denen bir büyüme faktörü bulunduğunu keşfettim. Bu büyüme faktörünün beyin damarlanmasında ne şekil rol oynadığı üzerinde çalıştım. Daha sonra Harvard’a fellowluk (üst ihtisas) için gittiğimde orada bir araştırma da yapmam gerekiyordu ve Türkiye’de başladığım işin oradaki devamını tabii ki yapma yoluna gittim çünkü bildiğim alan oydu.
Bir gün asansörde bu tirozin kinaz inhibitörü ile alakalı bir ilan gördüm. Kaktım PDGF reseptörünü biliyorum ve öğle yemeği de var işin içinde. Dedim “Şuraya gideyim hem de öğlen yemeğini de aradan çıkartırım.” Böylelikle bir seminere katıldım ve orada İsviçre’den bir hanımefendinin, Elizabeth Buchtunger, böyle bir küçük molekülü bulduğunu öğrendim ve daha sonra “Acaba” dedim “bu molekül beyinde ne şekilde çalışıyor? Bu etkileşim nasıl?” Oradan yola çıkıldı. İlk deneylerden sonra gerçekten beyinde bu reseptörle alıcının normalde aktif olmadığını ama glioma denilen bazı tür beyin urlarında birbirini tanımaması gereken bu reseptör ve alıcının, ligant ve alıcının, birbirini tanımaması gerekirken tanınır hale geldiğini ve bu nedenle de o beyin urunun kapalı bir devre yaparak büyümeye başladığını öğrendik. Bunun üzerine dedik ki: “Acaba bu küçük molekülle bu döngüyü kısabilir miyiz ya da kapatabilir miyiz? Bu kısır döngüyü, tümörün içine var olan bu kısır döngü durdurabilir miyiz?” Gerçekten de aşağı yukarı 2 yıl süren laboratuar çalışmalarından sonra bunun olabileceğini gösterdik. Bu yayınlandı. Yayınlandıktan sonra Novartis firması, İsviçre’deki çok önemli bir ilaç üretim merkezi, bu molekülün yavaş yavaş ilaç olabilirliğini düşünmeye başladı. Biliyorsunuz belki araştırılan 300.000 molekülün bir tanesi ilaç olabilir kanser alanında. O yüzden biz daha çok bunun üzerine yoğunlaştık Dana Farber Kanser Enstitüsü’nde ve bunun gliomalarda yaşam süresini uzatıcı etkisinin olabileceğini düşündük. 2003-2004’te NAH bunun bu ilacın insanda denenmesine izin verdi ve Liverpool Üniversitesi ve Meoclinic’te bu ilacın insan çalışmaları başladı. Liverpool daha yüksek dozlarda kullanıyordu ve bu maalesef bazı beyin kanamalarına yol açtı ve yüksek dozda kullanım yolu kapandı. Araştırmanın o kanadı erken safhada sonuçlandı. Fakat daha düşük dozlarda kullanan bölümde gerçekten gliomalarda işe yarayabileceğine dair bulgular saptandı. Fakat bu süreç içerisinde kronik miyeloid lösemide de ilacın kullanım alanı olduğu belirlendi ve hatta kronik miyeloid lösemideki kullanım alanının gliomalardakinden çok daha etkin olduğu sonucuna ulaşıldı. Bizim gliomalar için ve bu nedenle, başta söylediğim gibi Glivec adı oradan geliyor, gliomalar için öne sürdüğümüz bu molekül kronik miyeloid lösemi için şu anda birinci adım tedavi olarak kullanılmakta ve hastaların büyük bir bölümü sanki bir kolesterol ilacı gibi ağızdan aldıkları bu tablet şeklindeki ilaçla yaşam boyu kontrol altında tutulabiliyorlar.
Benim en son gelen verilerden öğrendiğime göre, yılda bir Glivec toplantısı yapıyoruz İsviçre’de, en son toplantıda edindiğim bilgiye göre her yıl tüm dünyada yeni 200.00 kişi bu ilacı kronik lösemide kullanıyor. Tabii çok güzel bir şey bunun böyle olması. Daha sonra gastrointestinal stromal tümörler dediğimiz ayrı bir tümör alanında da çok etkin bir alanı saptandı. Zaman içerisinde gliomalardaki kullanım ikinci plana geldi çünkü başka ilaçlar Glivec’in rolünü daha iyi şekilde üstlendiler. Ama bizim ilk başta beyin için düşündüğümüz bu ilaç, kronik lösemide şu anda birinci adım ilaç olarak kullanılıyor. Hatta 2010-2011 döneminde Türkiye’de SGK bu ilacı ödemeye başladı fakat ilaç bulunmuyordu. Benim teyzem dedi ki “Bulamadığımız bir ilaç var, sen doktorsun işte bize yardımcı olur musun?” Ben baktım ilaç Glivec ve ilacı tabi İsviçre’den rica ettim sağ olsunlar, kırmadılar, oradaki ekip gönderdi. Dedi ki bana “Bunu sen nasıl böyle kolay buluyorsun?” Dedim “Bu ilacın esas birinci isim keşfinde rol oynayan kişi benim.” Kendi teyzem bunu yıllar sonra öğrendi. Şimdi tahmin ediyorum ilacı gururla yutuyor şu anda.
Yani tabii ameliyatla her an bir tek hastanın tedavisini yapabiliyorsunuz ama böyle bir buluşla her yıl 200.000 kişinin hayatı değişiyor tüm dünyada. O kişiler bunu bilsinler bilmesinler bu çok önemli değil ama bu gerçekten insanın hayata bakışını da değiştiren bir şey. Bunun insanın kendisini biliyor olması aslında birçok şeyden daha önemli.