Bilimi nasıl bir yaşam biçimi olarak hayatımızda uygulayabiliriz?


 

Yani biliyorsun Cahit Arf’ın bir sözü var “Bilim insanlığı bir meslek değil yaşam biçimidir.” diye. Şimdi şöyle söylemek lazım; bilimsel metodoloji, bilimsel yöntem sadece bilim insanlarının laboratuvarda uyguladığı bir yöntem değildir. Bilimsel yöntem herkesin kendi yaşamında hayatından, kendi ömründen en fazlasını edinebilmek için uygulaması gereken bir yaşama üslubudur. Esasında birazcık yanılgımız buradan kaynaklanıyor. Yani bir marangoz bilimsel yöntemle işini yaparsa, hem daha iyi iş üretir hem de yaptığı işten, yaşadığı hayattan daha fazla tat alır ya da bir bahçıvan yaptığı işi bilimsel üslupla yaparsa yaptığı işi de daha iyi yapar, yaşamdan da daha fazla zevk alır. Dolayısıyla bilimsel yöntem bilim insanına özgü bir yöntem değildir, insana özgü bir yöntemdir.

 

Bilimsel yöntem dediğimiz şey insanın yaşamı merak edip sorgulaması demektir basitçe ve herhangi bir ön bilgiyi gerçek bilgi olarak kabullenmez. Bilimin nahif bir yönüymüş gibi gözükür esasında her bilginin günün birinde yanlışlanabileceği fakat bu esasında bilimsel yöntemin en güçlü tarafıdır. Dolayısıyla insanın kendi yaşamını, yaşam denilen bu değişkenlik, akışkanlık süreci içerisinde her an yeniden yapılandırmaya aday olması durumudur bilimsel metot. Bu nedenle aslında bilim insanlığı-yaşam biçimi sorusunu burada yeniden bir değerlendirmek lazım. Ben bilimsel yöntemi zaten en yetkin yaşam üslubu olarak görüyorum. Bu nedenle bilimsel yöntemi sadece bilim insanına ait bir çalışma biçimi olarak görmüyorum. Bunu bir profesyonellik olarak görmüyorum. Bilimsel yaşama üslubu meraktan doğar, bir şeye takık olmayı gerektirir. Yani bir şeye takık olmak ile başlar merakın sonucu ve esasında amaç cevap bulmaktan çok doğru soruyu bulabilmektir. Bilimin esas amacı cevap bulmak değildir, doğru soruyu sorabilmektir. Yani bunu sokaktaki herkes bu yöntemle yapabilir. Özellikle çocuklar zaten bunu kendiliğinden uyguluyor çünkü karşılaşmadıkları yeni bir şeyle karşı karşıyalar: yaşam. Bu nedenle yaşam hakkında soru soruyorlar. Biz ne zaman yaşamın artık cepte olduğunu düşünüyoruz o zaman soru sormaktan vazgeçiyoruz. Bu nedenle bence bilimsel yöntem aslında bir de yaşamı algılayabilmek için bilimin kendiliğinden önemli bir sihir olduğunu fark etmekten de geçiyor. Yani şöyle düşün mesela; üç kişiyiz şu anda bu odanın içerisinde. Sizin yaşınız benden tabii ki çok daha az ama bundan 50 yıl öncesini alın. 50 yıl önce üçümüzün bir arada bu tarihte yani 2019’un, şimdi Eylül’ün kaçı 12’si 13’ü, Eylül’ün 13’ünde, saat 18’de burada olma olasılığımızı hesaplarsak yani her birimizin annemizdeki 200.000 yumurtadan 1 tanesinin babamızdan gelen 60 milyon spermden biri ile birleştiği vesaire hesaplanırsa bu bir bölü sonsuz. Üçümüzün şurada, zamanın şu noktasında bir arada olma ihtimalimiz bir bölü sonsuz.


Bir bölü sonsuz sıfır demek değil ve bir bölü sonsuzun sıfır olmadığını ve yaşanan her anın kendiliğinden mucizevi bir şey olduğunu bize bilimden daha iyi hiçbir şey öğretemez.


Yani yaşamın içerisinde bir sihir arıyorsak eğer bu sihri bize bilimden daha iyi öğretebilecek bir başka yöntem yoktur. Bu nedenle yaşama karşı bir sevinçle ya da Spinoza’nın söylediği o anlamaktan doğan sevinci yaşamın içerisinde aramak, kendi ömrümüzü bir anlamlandırma çabası içerisinde olmaktır esasında bilimsel yöntem. Bazen insanlar belirli bir alana aktararak bu yöntemi, orada profesyonel iş üretebilirler ve bu kişilere biz bilim insanı diyor olabiliriz ama doğrusunu istersen ben işin bilim insanlığından ziyade bir yaşama üslubu kısmıyla daha çok ilgiliyim. Aslında uzmanlaştıkça bilimsel üsluptan bazen insan kopabiliyor da. Bunu da göz ardı etmemek lazım. Yani soru sorabilme kapasitesi ile ilişkili bir şey bilimsel üslup, cevap verdiğini sanmakla ilgili bir şey değil. Çünkü bu cevap er ya da geç değişecek ve zaten bilim baştan bunu kabullenmek güçlülüğü demek. Baştan bunu kabullenmek güçlülüğü demek. O yüzden, evet bilim gerçekten, hele ki cerrahi, zaten yaşam biçimi anlamında ama benim burada kullandığım, bilimin bir yaşam üslubu haline gelmesi, sana özetlediğim bu genel tablo içinde.