Günümüzde klasik müziğin geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Eski ihtişamını ve önemini yeniden kazanabilir mi?
Çok karmaşık bir dünyada yaşıyoruz. Geçmiş yüzyıllarda bu kadar karmaşa yoktu. Karmaşa derken kültür, kültürel ürün karmaşasından, fazlalığından da bahsediyorum aslında. Yani şu anda insanoğlunun hayatında, kültürel anlamda çok fazla girdi var. Resmen böyle allak bullak olmuş, neyle ilgileneceğimizi şaşırmış durumdayız. O yüzden tabii klasik müzik çok geriye gitti. Bizim klasik müziği bugün koyduğumuz yer, geçmiş yüzyıllarda insanların koydukları yerden çok daha farklı ve çok daha gerilerde. Tabii bu da kaçınılmaz.
Teknolojiyle, dünyamızın gelişmesiyle birlikte ayrıca yeni yeni teknolojilerin, zevklerin oluşması, ortaya çıkması ve müziğin de çok şekillenmesiyle klasik müzik iyice geri plana düştü. Eskiden, çok eskiye gitmeye de gerek yok, 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başıyla bugünü bile kıyaslasak çok çok farklı bir konumda olduğunu görebiliriz. Klasik müzik, o dönem hâlâ manşetleri süsleyebilen, insanların hayatında çok ayrıcalıklı bir yer-konum elde edebilen, insanların üzerinde bolca düşündüğü, tartıştığı ve felsefi birtakım tartışmaların merkezine oturtabildikleri vesaire, yani hayatın çok merkezinde olan bir müziktir, bir kültürdür.
Böyle olması da çok doğaldır. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasındaki hadiseler bu popüler müzikler dediğimiz, özellikle müziklerin klasik müziğin karşısına ciddi birer rakip olarak çıkması, sinemanın çok gelişmesi ve tabii bir faktör daha var, onu es geçmemek lazım: Artık, insanoğlunun tonal müziğin sınırlarına gelmesi. Bu tonal müzik, majör minör tonalitelerine dayanan 18. ve 19. yüzyıla damgasını vurmuş ton merkezli bir müziktir. Bu tonalitelerle, bu sistemlerle yapılabilen müzik artık sınırlarına dayandığı için, besteciler çok daha farklı yöntemlere başvurmuşlar; ton kırmışlar, tonun dışına çıkmışlar, atonal müzikler yazmışlar.
Tabii bunlar insanoğlunu ne ölçüde yakalayabilmiş? İnsanoğlu bunları ne ölçüde hayatına sokabilmiş? Bunlar önemli. Sokamadığı ve bir reaksiyon geliştirdiği içindir ki, müziği artık eskiden olduğu gibi hayatının bir parçası haline getirememe durumu söz konusu. Eskiden müzik bestelenirdi, daha sonra aradan fazla bir zaman geçmeden icra edilirdi. O müzik çok daha farklı yaşanırdı ama şimdi artık tabi müzelik bir sanat oldu. Yani 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu tonal müzik dediğimiz müzik, müzelik bir sanat olarak korunması, asla zarar verilmemesi, deforme edilmemesi gereken müzelik bir kültür ve insanoğlunun yakın dönem ortak mirası olarak tarihteki yerini aldı.
Ama o manada canlılığını yitirdi, farklı bir işleve büründü; yani nasıl şimdi müzelere gidiyoruz, ziyaret ediyoruz, oradaki o değerli tarihsel objeleri seyre dalıyoruz. O dönemden itibaren de son 60-70 yıldır insanoğlunun yaptığı konser salonlarında, opera salonlarında buluşmak ve orada huşu içinde bir mabet ortamında karartılmış salonlarda o eserleri dinlemek, onların bir parçası halinde olmaya çalışmaktan ibaret. Veya artık şöyle bir lüksümüz de var tabii; evimizde elektronik aletler vasıtasıyla bu müziği yeniden oluşturabiliyoruz. Bunlar tabi bizim, insanoğlunun son yüzyıl içinde gittikçe gelişen, sahip olduğu olanaklar. Fakat bu müziğin kamuoyunda, toplumsal yaşamda sahip olduğu önem kuşkusuz çok azalmış bir durumda. Yani özet olarak bunu söyleyebiliriz. Bu da dediğim gibi, hem müziğin kendisinden kaynaklanan sebeplerden dolayı hem de, bu müziğe sonraki yıllarda, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası dönemde rakip olarak çıktığını söyleyebileceğimiz popüler müzikler ve onların bu müzik üzerinde yaptığı baskıdan dolayıdır.