Günümüzde birey cemiyetlere yönelerek sosyalleşme yerine cemaatlere yöneliyorsa bu durum elit algısını nasıl etkilemektedir?


 

Burada Tönnies’in cemaat- cemiyet kavramından bahsetmek lazım. Hepsinden önemlisi de, Eric Fromm’un Özgürlükte Kaçış kitabında, “ İnsan hiç özgürlüklerinin peşinden koşmuyor, aksine cemaatlerin peşinden koşuyor” diyor. Çünkü özgür olmak; sorumluluk almak ve sonuçlarına katlanmak demektir. I.Dünya Savaşı’yla değiştirdiğimiz bu dünyada aslında insanlar çok da özgür olma telaşında değiller. Juvenal’in iddiasıyla devam edersem “Eskiden aydının sığınabilecek hiç değilse üç dalı vardı” diyor. Üç dalı derken de kral, ruhban ve soyluyu kastediyor. Galileo diyelim ki, Dünya dönüyor derken bu üç sınıftan en az ikisine güveniyordu. Yani, düşüncesiyle kumar oynamıyordu biliyordu ki arkasında olacaklar. Doğal olarak da, dünyayı değiştiriyor; şunu görmek lazım ki savunmuyorlar fakat bu gruplar ona özgürlük alanı sağlıyordu.

 

Juvenal’in ifadesiyle aydının günümüzde devlet dışında sığınacak bir dalı kalmadı. Bir burjuvazisi yok,-niteliksiz küçük bir burjuva var-bir kapitalisti yok, soylu-ruhban da yok. Doğal olarak, insanların cemiyet tipi örgütlenmelere adapte olabilmesi için modern tarzda örgütlenme biçimlerine hasıl olması lazım. Aslında bu, şu demek: En modern devlet yönetimi nedir? Ulus devlet, ulus devlet zaten bir modern cemiyet tarzıdır. Benedict Anderson, “Hayali Cemaatler” kitabını yazdığında ulus devletleri hayali cemaatlere benzetiyor. Kader birliği olan, bu birlikten insanların etkilendiği, giriş ve çıkışın sorunlu olduğu çünkü bugün modern cemiyet dediğinizde ne var? Giriş ve çıkışın serbest olduğu bir toplum düzenine yöneliyorsunuz ama kurduğunuz örgütlenme “ulus devlette” bu hiç de öyle değil. Peki, özgürleşebilir mi? Son dönemlerde, parası olanın konut alarak vatandaşlık alması gibi bir durumlar var ama bu hâlâ 15. yüzyıl Amerika’ya giden zenginler gibi. Yani, parası olan zaten bugün dünyanın herhangi bir yerinde vatandaşlık satın alabiliyor ama onun dışındaki vatandaşlar hâlâ nüfus ve toprağa bağımlı olduğu hali konuşuyoruz. Giriş-çıkışı sınırlı olduğu için de, sizin en modern dediğiniz ulus devlet bile insanlığın önünde modern bir tarz olarak sunulmakta böylece anlaşıldığından da insan, cemaat tipi ilişkileri halen modern bir tarz olarak algılıyor ve cemaatler içerisinde kendisinin daha özgür olabileceğini hissediyor. İnsanın önüne her ne kadar modern diye bir fikir sunsak bile, henüz modern bir çerçevede bir örgütlenme biçimini koymadığımızı ifade edebiliriz. Kant’ın ebedi barış, dünya vatandaşlığı gibi kavramları idealize biçimde önümüzde dursa bile belki biraz zorlamaydı.