Devrim Erbil ve Fikret Mualla’nın eserleri hakkında kitap yazmanıza ve sanata bu denli ilgi duymanıza sebep olan şey nedir?



Yurt dışına çok fazla çıkıp geliyorum. Ayda bir kere mutlaka yurt dışına gidiyorum uzun yıllardır. Bunda da yaptığım işin stresli olması ve zaman zaman nefes almam için küçük aralara ihtiyacımın olmasının nedeni var. Özellikle Floransa’ya -2011 ya da 2012 idi tam hatırlayamıyorum- gitmeden önce Rönesans resmi ile çok ciddi okumalar yapmaya karar vermiştim. Orada alacağım hazzı maksimize etmek istiyordum. Rönesans resmi üzerine önce birkaç cilt ile başlayan bu okuma birdenbire ciltlerce okumaya dönüştü. Sonra kitap sayısı arttı, makale sayısı arttı. Birazcık iş amacını aşan bir pozisyona geldi. Ve tabii ki Floransa’da çok iyi vakit geçirmiş oldum. Çoğu resimleri önceden biliyordum, öykülerini önceden biliyordum. Ve işte müzeler, tarihi atmosfer beni çok içine girebilecek bir şekilde çarptı ve etkiledi. O dönemde henüz modern resmi algılayamıyordum. Modern resim bana uzak geliyordu, neden böyle bir resim olduğuna dair bir anlam veremiyordum açıkçası. Sonra bu okumalara hızla devam ettim. Ve bu sefer modern resme hayranlık duymaya başladım. Yani Rönesans resmi benim için birazcık sular altına inmeye, modern resim yukarı çıkmaya başladı.

 

Resmi daha sonra kavramaya başladım, yani yoğun okumalar yaptıktan sonra. Ve bir süre sonra -o dönem Paris’e çok sık gidiyordum, aslında şimdi de öyle en fazla Paris’e gidip geliyorum- Paris’te müzayedelere, sanat galerine gidip tablo almaya başlamıştım yani koleksiyonerliğe başlamıştım. O süreçte Fikret Mualla üzerine sık tablo almaya başladım. Yani sonunda 40’ı geçti Fikret Mualla tabloları. Ve Mualla üzerine bilgi ve görgü bir şekilde artmış oldu. Ve ben onun hayat hikayesine değil resmine odaklanmıştım; resmine, çizimine, renk, doku ve kompozisyonu. Dolayısıyla bir empresyonist olarak görüyorum, sanat tarihi bağlamı içinde de bakıyorum. Bu arada şunu da söyleyeyim, o zamanki görüşlerimle şimdiki görüşlerim arasında fark var. Yani Mualla’ya o zamanki baktığım sanat bakışıyla şu an bakmıyorum. Ama o dönem daha sevgi dolu, ilgi dolu bakıyordum ve onun sanatını o zaman daha yukarıda tanımlıyordum, kendi kafamda. Bugün anlamsız demiyorum ama eskisi gibi görmediğimin altını çizmek istiyorum. Dediğim gibi Paris’te müzayedelerde, sanat galerinde çok fazla Mualla resmi aldıktan sonra ve bir görgü atladıktan sonra Mualla üzerine bir kitap yazmak istedim. Ve sanırım 2016’nın Ocak ayında yayımlandı. Ve müzayedelerde referans kitap oldu. Çoğu müzayede de Fikret Mualla resmi çıktıktan sonra benim kitabımdan belli bir pasaj alınıyor. Mualla’nın belli resimleri var. Mesela barda, sokakta işte bu kategorilerden hangisine denk gelirse benim kitabımın o bölümü oluyor ve benim kitabımda yer alan resimler muadillerinden daha pahalıya satılıyor şu an. Altınbaş Üniversitesi geçen yıl onu İngilizce’ye çevirip tekrar bastı başka bir boy olarak, içindeki resimler de değişti.

 

Devrim Erbil kitabı ise ben artık sanat konusunda mevzi kazanmışken, gerçekleşti. Devrim Hoca’yla bir yılı geçti tanışıklığımız, bu arada çok sıcak dostlar olduk. Bir ay içerisinde biz samimi iki dost olduk. Ve şu an tüm hızıyla sürüyor. Hatta bu görüşmeden sonra gideceğim, tavla oynayacağız birlikte, akşam yemeği yiyeceğiz. Çok sık görüşüyoruz. Devrim Hoca’yla resminin dikkatimi çekmesiyle tanıştık ve daha tanıştığımız gün aslında kitap yazmak istediğimi söyledim. O da çok mutlu oldu ve ertesi gün hemen tekrar buluştuk. Ve o kitap yazıldı. Devrim Erbil kitabımı tabii ki Mualla kitabımdan çok daha gelişkin düşünüyorum. Bununla beraber Mualla kitabımın arkasında değil değilim onu da çok seviyorum ama Devrim Erbil kitabında artık aradan geçen dönemde hem sanata bakışımda hem de yazı olarak da gelişmiş olmam ile beraber çok daha komplike bir kitap oluştuğunu düşünüyorum. Sanat ile ilgim ise; 2018’in sonunda bir sanat fuarının danışmanıydım, İstanbul Art Show’un yani hızlı bir şekilde sürüyor, yazıp çizmeye devam edeceğim. Varlık dergisinde resim üzerine yazıyorum bir süredir. En son oraya Musee d’Orsay’daki Picasso ile ilgili bir yazı yazdım. Önümüzdeki ay Egon Schiele’nin Viyana’daki bir sergisi üzerine bir yazım olacak. Dolayısıyla sanatla da olan bağlantım böyle.