Bir konuda gerçekten yetkiliği olan insanlar hiçbir zaman oldum evet işte şimdi tamam demezken , yarım yamalak fikir sahipleri her zaman kendileri uzman görür ve bir şeyler becerebildiklerini sanarlar. Yarım bilgi hiçbir şey bilmemekten çok daha vahimdir.
Bu hayatta herkes daha zeki olabilmek için çabalar fakat aptal olmak için çabalayan yok denecek kadar azdır. Zeki olmaktansa aptallık düşüncesi daha değişik ve insanoğlunun yazgısı üzerinde daha etkili olabilecek bir düşünce biçimi diye düşünüyorum.
edelweiss753
Bir işi becerebilme kabiliyeti için tek başına zeka yeterli olmaz.Bir işi becerebilmede mühim olan zeki olmak değil o işe hâkim olmaktır.Zeka başarabilme yolunda kullanılan araçlardan biridir.Aptal olarak nitelendirilen kimse eğer pratik bir düşünce disiplinine ve olaylar bütününe hâkim ise o işi becerebilir.Bu nedenlerden ötürüdür ki isabetli bir yorumdur. Ve zeki insan bir işin üzerindeyken enine boyuna düşündüğü için çoğu zaman mesuliyet kabul etmek ve risk almak istemez.Aptal insan ise enine boyuna tartmadığı için daha seri hareket eder ve cahilliğin verdiği özgüvenle o riski almaktan çekinmez.Dolayısıyla bir işi öyle veya böyle aptal insan bitirirken zeki insan genellikle sonunu getiremez.
umutt_ergunn
Dostoyevski nin insan sarraflığı’nı hissettiğim eseridir diğer eserlerini anlamak için önce bu anahtarı açmanız lazım
px_fr
Çünkü her şeyi başarırsan hiçbir şeysindir.
aniltanriverdi8
Kitapta Beni en çok etkileyen cümlelerinden bir tanesi ” kolay kazanılmış bir mutluluk mu ? Yoksa insanı Yücelten bir acı mı ? ” cümlesiydi iste bu cümlede bir insanın hayatını ne yönde şekillendirmesi gerektiğini asıl olanın bizim tercihlerimiz olduğunu görebiliriz burada nietzche yi schopenhaueri varoluşçuları insanın çileli hayatını görebiliriz.Yüzlerce cümleden sadece 1 cümlesiyle kitabın kalitesini ben bunun ölçmüştüm.
kaytanfurkan
“Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır.” diye de çevrilmiş bir Dostoyevski sözü. Bense kendisine kısaca “dostum” derim. Üstad aslında her zamanki gibi yaşadığı yüzyıla ait olamama hislerini barindirarak yazmıştır bu sözü. Ona göre hep öğrendikçe mutsuzluğu artmış, ayak uyduramamış, başarısız kalmıştır. Duyduğu rahatsızlık bu zamanda daha da yaygınlaşmıştır.Zeki ve iyi biri olmak üstadı her zaman toplumdan izole bir hayata itmiştir.Aptallar ise herhalde ki toplumun büyük bir bölümünü kapsadığı için ayak uydurmakta pek sıkıntı cekmezler.Şimdi eğer başarılı sıfatını da insanın toplumun düşüncelerinden kazandığını önümüze koyarsak, ne denli haklı olduğu da gün yüzüne çıkmış olacaktır.Aslında Dostoyevski artık çözülmesi gereken bir sorunu kalemiyle gözlerimize sokmaktadir.Aptallarin yön veremediği bir dünya… Belki de sorun değil de gözümüze soktuğu şey gayet güzel bir hayaldir:)
yamacatak
Kazanmak icin pazar gununu bekleyemem almaliyim dedirtiyor 🙂
ozannyilmaazz
Zeki insanlar her zaman daha fazlasını becermek isteyip hali hazırda becerdiklerinden hiç tatmin olmazlar. Kendilerini hiçbir şey becerememiş sayıp becermek, bilmek ve bilgi dünyasının derinliğinde bulurlar. Aptallar ise zaten daha fazlasını elde edebilecek, becerebilecek kapasitede olmadığı için herhangi bir durumda o bilgi dünyasının tamamının ellerinde olduğunu sanarlar.
Zeka sorgulama ve anlamlandırma çabası içinde olan kişiyi anlatmak için, aptallık bu tür bir uğraş içine girmeyip tabiri caizse düz yaşayan kişiyi anlatmak için kullanılmış bence. Bir şeyi başarmak için gereken en önemli gereksinimlerden ikisinin motivasyon ve azim olduğu ve zekanın yalnızca %1 gibi bir değeri olduğunu söylüyor Edison ki bu dönemde bana kalırsa çoğu kişi de böyle düşünüyor. O zaman motivasyon ve azim ekseninde bakmalıyız zeki ve aptal insan arasındaki farklara. Bu düşünceyi iki fikir yazıp sonrasında açıklayamaya çalışacağım;
Birincisi benim kendi düşüncem: Einstein bile olsanız insanlığa yaptığınız katkı (gelecekteki gelişmeleri de katarsak) aslında bir okyanustaki damladan fazla değildir. Yani siz aslında hayatınızı adasanız bile etkiniz 1/sonsuz misali 0 a yakındır. Bu bulantı(sonunda açıklayacağım) örneklerinin ilkiydi. İkinci örnekte bir paylaşımdan bahsedeceğim(linkini bulursam editlerim). Paylaşımda yanlış hatırlamıyorsam 58 milyon yıllık bir kertenkele fosilinin bulunduğunu şu sözlerle açıklıyordu sayfa: “Gelmiş geçmiş tüm impatorluklarımız, mitlerimiz, dinlerimiz, inançlarımız, aşklarımız kısacası her şeyimiz şu son birkaç bin senede yaşanmışken insanın arada bir durup hayatındaki her şeyin ne kadar anlamsız olduğunu düşünüp gülmesi gerekiyor” işte bu da ikinci bulantı örneğimdi. Elbette bir sürü örnek daha verilebilir ama ben bu ikisi üzerinden daha fazla uzatmadan anlatmaya çalışayım.
Öncelikle bulantı kelimesi J.P. Sartre’nin “Bulantı” adlı kitabından geliyor. Aptal insan sorgulamaz demiyorum elbette ama sorgusu ve merakı bu dünyanın sınırları içerisindedir. Böylece benliğini bütün halinde tutup en fazla geçici bir karın ağrısı yaşar.
Daha stabildir ve bu başarı için aradığımız motivasyon ve azim için kilit özelliktir. Gel gitleri çok daha azdır ve bu sayede bir fikre bağlı kalıp hayatı boyunca peşinden koşabilir. Zeki insansa(daha çok sorgulayan insan) her sorgulamasında, her anlam arayışında sınırlarını bir adım daha genişletir ve sonunda dünyanın sınırlarından çıkar, dünya yetmediği gibi evren de yetmemeye başlar ve hiçlikle tanışır. Hiçlik onun en büyük düşmanıdır çünkü artık gidebileceği bir taraf yoktur, iki tarafta da sonsuzluk ve bilinmezlik vardır. Böyle bir insanın stabil kalmasını bir fikrin peşinden azimle koşmasını bekleyemeyiz çünkü onun dünyası artık bu dünya değildir bu dünyada bir şey başarmak onun için bir anlam ifade etmemektedir. Bunu platonun mağara örneğine benzetebiliriz, gerçeklikle tanışan insanlar mağaradaki sıcaklıkla veya ne yiyeceklerini düşünmekle vakit geçiremezler çünkü artık onlar o mağaraya ait değillerdir. Bu uzun yazıyı bulantı kitabına gelen şöyle bir yorumla bitirmek istiyorum “Kitapta bulantı yaşamanın ta kendisidir ve bir türlü kusulamaz”.
Yazı ne ara bu kadar uzadı hiçbir fikrim yok zamanında yazmayı sevmediğim için günlük yerine ses kaydı tutmaya başlamış adamım ben :d. O yüzden yazının başka bir insanın gözünden nasıl göründüğünü merak ettim açıkçası, okuduktan sonra fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Ayrıca yazıda bahsettiğim şeylerin linklerini buldukça ekleyeceğim.
https://twitter.com/imtolstoyevski/status/1085553511927037952?s=21 (2. örneğimin linki) https://eksisozluk.com/entry/3848735 (kitapla ilgili eklediğim yorum) https://www.inc.com/kevin-daum/37-quotes-from-thomas-edison-that-will-bring-out-your-best.html (Edison bahsettiğim sözde başarıdan değil dehadan bahsediyormuş biraz çarptırmışım sözü 🙂 bu yüzden ana fikrimi koruyabilmek için diğer sözleriyle beraber paylaşmak istedim)
🎯
demirbilek.tk48_
Zeki insanlar adapte olurlar; aptallar kendi başlarına karar alıp bir şeyler yapmaya kalkarlar.
uhutkaancevik
Aptal insan yoktur, aptalca yaşamayı huy, alışkanlık edinmiş insanlar vardır. Bu huydan vazgeçen, bu alışkanlığı bırakabilen insan zeki insandır. Vâroluşta herkese akıl, beyin, düşünme kabiliyeti hediye olarak verilmiştir. Kısacası bu hediyeleri kullanan zekidir, kullanamayan aptaldır.
FİKİR BELİRTEN HERKESE TEŞEKKÜRLER.