Kadılık nedir?


Kadılık İslam Ortaçağında ortaya çıkmış bir idari ve adli görevdir. Osmanlı’da ilmiye sınıfı itfa(müftülük), müderrislik(profesörlük) ve kaza(kadılık) olarak üç iş grubuna ayrılmıştır. Osmanlı’da kadı, en önemli mülki amir ve yargıçtır. Kadı bir idareci olmakla beraber idare ettiği halkın sözcüsü konumundadır ve halkını idare karşısında savunmaya hak ve yetkilidir. Ayrıca bu meslek grubu sadece erkeklere tahsis edilen bir pozisyondadır. Yani bir kadın hiçbir zaman kadı olamazdı.

 

Kadılar ilk zamanlarda halife, sonrasında ise valiler ve daha sonra ise merkezdeki kadı’l kudat tarafından tayin edilmektedir. Bu tayinler ise ‘’berat’’ adı verilen yazılı belge ile yapılmaktadır. Yani beratlar tayin işleminin kanuni ispat belgesidir. Osmanlı’da kadıların tayin, nakil ve azil işlemlerinde Anadolu ve Rumeli kazaskerlik daireleri yetkilidir. Buradaki defterlerde kaydı bulunmayanın beratı kabul edilmemektedir.

 

Kadılar bir hukuk adamı ve şer’i hakim olarak, daima bağımsız ve hükümdarın mutlak yetkiye sahip vekili konumundadır. Kadı, adaleti tek başına uygular. Monist yapı İslam hukukunun temel prensibidir. İslam hukukunda temyiz mercii bulunmamaktadır fakat Osmanlı’da merkezi hükümet organları mahalli yargılama ve haksızlıklarla ilgili şikayetleri gözden geçirmektedir.

 

Nasıl kadı olunur? Görev süresi ne kadardır?


Kadı, medreseyi bitirmeli ve icazet almalıdır. Hangi medreseden mezun olduğu ve kaç sene okunduğu mühim değildir. Medrese tahsiline ilişkin imtihanların verilmesi yeterlidir. Ancak 15.yüzyılda Fatih’in üniversiteleri olan Sahn-ı Seman medreselerinden mezun olmak şarttı. Bu üniversiteden mezun olanlara ‘’danişmend’’ denilmekteydi. Buradan mezun olup, hocalarından icazet almış danişmendler kadılık için müracaatta bulunma yetkisini haizdi. Kadı mahkemesinde 3 ile 5 yıl arası bir staj dönemi geçiren kadı adayları daha sonrasında İstanbul’a gelir, burada da büyük mahkemelerde bir sene staj yaparak alt kademelerdeki kazalardan birine kadı olarak tayin edilirdi. Kadıların mahalli halk ile kaynaşmasının önüne geçilmesi için atandıkları yerdeki görev süreleri kısa tutulmuştur. Bu süre 12 ile 20 ay arasında değişmektedir.

 

Kadıların görev alanları ve yetkileri nelerdir?


Kadı, yargılama yaparken şer’i mes’eleleri müftüye sorabilirken, örfi işlerde ise mevzuata göre karar vermektedir. Kadının görevi yalnızca yargı değildir. Sanaatkar ve esnafın kontrolü, tekke ve zaviye denetimi, lonca düzeni, yönetimi ve şehrin ekonomik yapısıyla ilgili olarak fiyat tespiti ve kontrolü, altyapı ve imar yönetimi ve vakıflar denetimi gibi görevleri de yerine getirmekteydi. Ancak Vakay-ı Hayriye olayı ile Yeniçeri ocağı ortadan kalkmış ve devlet yapılanmasındaki görev dağılımlarında değişimler olmuştur. Bu durum kadılık kurumunu da etkilemiştir ve kadının belediye reisliği, mali görevler ve kale teftişi gibi görevleri kalkmıştır. Yani bu olaydan sonra kadı, şuanki yargıçların görev pozisyonuna gelmiştir. Bir süre sonra ise idari anlamda mahkemeler kurulmuş ve kadıların yargı görevleri de sadece medeni hukuk ve özel hukuk alanına münhasır hale gelmiştir.

 

Kadıya benzer mülki ve adli görev birliği yapısı sadece Doğu monarşilerinde değil, Batı Avrupa feodal düzeninde de görülmüştür. Belediye reisleri aynı zamanda yargıçlık da yapmıştır. Kadının en önemli haklarının başında ise ‘’arz yetkisi’’ gelmektedir. Bu hak, kadıya hukuki görevlerine ve cemaatin isteklerine yönelik olarak merkezle doğrudan yazışma yetkisi vermektedir. Bu yetkiyi bazen cemaatin taleplerini temsil etme amacıyla da yerine getirmektedir.

 

Osmanlı kentlerinde mahkeme salonu olarak kullanılan bir herhangi bir bina yoktur. Kadılar kendi evini mahkeme olarak kullanmaktadır. Bu süreç ise 19.yüzyıla kadar devam etmiştir. İslam hukukunda ilk resmi mahkeme dairesi ise İstanbul kadısının görev yapması için adına kurulmuştur. Yargılamalar ise halka açık şekilde cereyan etmiştir. Her vakit halka açık yapılmasının sebebi ise İslam hukukundaki ‘’dinleyicinin olmadığı bir yargılama şaibelidir’’ kanısıdır. Kadı, yargılamayı tek başına yapmaktadır ve bu kural Sünni mezhebinden gelmektedir. Ayrıca kadının karar verdiği sırada en az iki müşavir bulunması gerekmektedir. Kadı, Hanefi mezhebine bağlı olarak yargılama yapmakla beraber tarafların diğer mezhep içtihatlarına göre yargılanma taleplerinin varlığı halinde buna göre yargılama yapmaktadır. Ayrıca tarafların talebi doğrultusunda vekille temsil edilmeleri mümkündür. Kadının yargılama sonucu verdiği karar, örf ehli ve sultan emirlerinden bile bağımsızdır. İnfaz ise kadı hükmü olmadan yapılamamaktadır. Yabancıların kadıya başvurması halinde ise kadı, davayı, yabancılardan oluşan bir hakem heyetine sevk etmekte ve istişare sonucu karar varmaktadır.

 

Osmanlı kadısının çoğu vakit işini zorlaştıran ve görevini bağımsızca yapmaktan alıkoyan kesim, devletin mülki amirlerinden ziyade mahalli halkın ileri gelenleri olmuştur. Çünkü Osmanlı kadısı siyaset ile cezalandırılamamaktadır. İlmiye sınıfının üyesi olan bu kadılar bazı ayrıcalıklara sahiptir. Osmanlıda ‘’ilmiye sınıfının kanı akıtılmaz’’ prensibinin delindiği çok nadir görülmüştür. Bu gibi ayrıcalıkları olmasına rağmen halk tarafından görevlerine müdahale, yalancı şahitlik ve yalandan şikayetler gibi dış etkenlere maruz kalarak iş icrasında zorluklar yaşamışlardır.

 

Kadıların yetki alanları neresidir?


Kadılar, kendi yargı bölgeleri içinde görev yapmakla birlikte aynı zamanda diğer yargı yerlerinin de görev alanına karışmamakla mükelleftir. Ancak sultanın özel fermanı doğrultusunda, başka kadıların görev bölgesindeki işlere de bakabilmekteydiler. Kadı, kendi arzusu doğrultusunda mahkeme merkezini değiştirememektedir. Mahkeme merkezleri hükümetin direktifleri doğrultusunda belirlenmektedir.

 

Osmanlıda en önemli kadı aileleri kimlerdir?


Osmanlı İmparatorluk hayatımızda en önemli müderris ve kadı ailelerin başlıcaları şunlardır: Ebuishakzadeler, Karaçelebizadeler, Köprülüzadeler gibi ulema hanedanları Osmanlı kültürünü ileriye taşıyan zümrelerdir.

 

Kadılık makamının sonu nasıl gerçekleşti?


1839 Gülhane Fermanı’nın kabulüyle yerini yavaş yavaş nizami mahkemelere bırakan bu makam, 1924’te kabul edilmiş olan Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanun ile tamamen tarihin tozlu raflarına kalkmıştır.

 

 


Kaynakça:

Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı – İlber Ortaylı

Osmanlı’da Devlet, Adalet ve Hukuk- Halil İnalcık