Günümüzde genç bir tarihçinin hangi alanlarda kendini yetiştirmesi ve hangi alanlardaki gelişmeleri takip etmesi gerekmektedir? 


 

 

Alanını bilmeden çok zor “Şu kitabı oku, bunu yap.” demek. Fark yaratacak şeyler yapmalarını öneririm. Bu dil öğrenmek olabilir, değişik metodoloji olabilir veya başka ilimlerle ilişki olabilir… Bir de kafalarını dışarı çıkarmalarını öneririm. Şu dönemde, hayatta artık eskisi gibi mesela Milli Eğitim Bakanlığı soruyu atıyor, üniversiteye gidiyorsunuz… Öyle değil. Biraz çevre yapmalarını öneririm. Hem entelektüel gelişim anlamında hem yarın bir gün iş aradıklarında fark yaratsınlar ve kendilerini göstersinler. Akademi ya da entelektüelite, sosyal özgüvensizlikleri tatmin yeri değildir. Buraya geldiğinizde insan içine çıkacaksınız.

 

Biraz da laf dinlesinler, ben kendim hiç dinlemiyordum ama bana da diyorlardı. Şöyle ki, öğrenci geliyor bana, “Şunu bunu yapacağım hocam.” diyor, olmayacak bir şey söylüyor. Oysaki ben daha açığım bu tip şeylere. “Bu olmaz, bu yok, şu yok… Ee nasıl olacak peki?” diyorum, “Olur hocam, siz beni bilmiyorsunuz.” diyor ve kararlı adımlarla gidiyor. On yıl sonra fail (başarısızlık)’dir, bakacaksın olmayacak. Biraz stratejiniz, blueprint’iniz olsun. On yıllık bir planınız olsun çünkü zor bir iş yapıyorsunuz. Herkes atıp tutuyor da dediğim gibi, kimse kitap okumuyor.

 

Bu alanların puanları yüksek değil. Bu kuru gürültünün arasında üç dört kişi çıkıyor, işte biz ekranlara çıkıyoruz ama alt tarafta lise hocasından hallice de kalıyoruz, yapacak bir şey yok. Bu tıp doktoru olmak gibi bir iş değil, büyük kazançları olan bir iş değil. Lip service (yapmacık saygı) dediğimiz, evet belki insanlar size “hocam, hocam” diyebilir ama… Onun dışında, aslında kendi içinde iyi yapamadığınız zaman çok emek, yoğun ve karşılığını çok az alan bir iş. Tarihçi olmak çok zor, çok zekâ ister mi bilmiyorum ama çok fazla çalışma gerektiriyor. Siz bunu yaparken belli bir hazla yapıyorsunuz ve belli bir karşılık bekleyerek de yapmıyorsunuz. Doğru ama bunu yaparken en azından azami şartların bulunması için bir stratejinizin olması lazım.

 

Şu tip arkadaşlar başarısız oldu ki ben en başta başarısız olacaklarını biliyordum: “Bugün onu yapayım, yarın buradayım, ondan sonra biraz oraya gideyim, biraz da buna bakayım…” Böyle olmaz. Tarihçilik bir focus (odak) işidir, bir haritanız olacak. En azından benim yaptığım oydu, ben böylesini biliyorum, başkasını yapabilen yapsın. Bir haritada ilerleyeceksiniz, o yol haritasını takip edeceksiniz. Burada fark yaratacak özellikleriniz olacak, insanlar sizi erken yaşta fark edecek.

 

Mesela ben Kronik Kitap ile çalıştım ve benim önümü çok açan bir şey oldu. Sultanın Casusları ve Sultanın Korsanları Kronik Kitap’tan yayınlandı. Kronik Kitap ile niye çalıştım, ben size çok basit şekilde söyleyeyim. Çünkü Adem [Koçal] beni 26-27 yaşlarında tanıdı ve habire her yıl bir iki mesaj atar bayramlarda. Sonra anladı kitap yazacağımı, “Abi bir gel görüşelim.” dedi, görüştük. Ben hiç Türkçe kitap yazmayı düşünmüyordum, “Abi Türkçe kitap mı yazsan acaba?” dedi, onu çaktı bana. Şunu söylemek istiyorum, bu benim için de onun için de iyi olmuştur ama benim için daha iyi oldu. Ama o sırada ben 26 yaşındayken o beni biliyordu, 35 yaşında bilmesine gerek yok. Olmaz Öyle Saçma Tarih de öyle. Ben YouTube izlemeyen bir adamım ama bir şekilde, Twitter’ından bir yerinden biliyorlardı, bir gün birini aradıklarında İlker [Canikligil] bana geldi. YouTube kullanmayan bir adamın orada program yapması, çok ironik değil mi? Ama “genç bir tarihçi” denilince ben gelmişim akla. Şu anda aklıma gelmiyor, belki başka biri de vardır ama o kendini göstermiyor. Biraz görünür de olmak lazım.