Elit ve Elitizm Nedir?


 

Bir kere elit kelimesi seçilmiş demektir. Bunlar seçilerek bir yerlere gelmiş olanlar. Şimdi tarihte elit demek, elit olmayan halk tabakasının üstünde kişiler anlamına gelir. Bu çok çeşitli şekillerde anlaşılmıştır. Entelektüel elit olabilir, politikacı elit addedilmiştir, zengin elit addedilmiştir. Fakat biz 19. Yüzyıl – 20. yüzyıla geldiğimiz zaman elit tabaka dediğin zaman iyi okumuş, cemiyetteki yeri sağlam kişilerden bahsediyoruz.


Dolayısıyla elit olan bir kişinin bir kere dünyayı bilmesi gerekir. Dünya ile teması olması gerekir. Pek çok dil bilmesi mesela bunlardan biridir. En azından bir iki dil bilmesi. İyi yerlerde okumuş olması. Mesela sen İngiltere’de bir yerlere gelmek istiyorsan, John Major başbakan olana kadar, ya Oxford ya Cambridge mezunu olacaktın. Başka çıkar yolu yok, değil mi? Fransa’da Sarkozy cumhurbaşkanı olana kadar ya Ecole Normale’li olacaktın ya Polytechnique’li olacaktın. Bu okullardan çıkacaktın. Şimdi dolayısıyla iyi bir tahsil bilmen lazım. Bir de tercihen görgülü bir çevreden gelmen lazım. Yani görgün olması lazım.


O görgün yoksa istediğin kadar paran olsun elit olamıyorsun.


O görgün yoksa politikanın tepesinde dur istersen elit olamıyorsun.

 

Tony Blair’a bakıyorsun. Bu adam elit değildi. John Major’a bakıyorsun. Bu elit değildi. Ama bir Gladstone’a bakıyorsun, 19. yüzyıl başbakanlarına, bu herif elitti. John Russell’a bakıyorsun, reform kanununu İngiltere’de geçiren adam. O elitti. Mesela Bertrand Russell’a bakıyorsun. Herif kaç dil biliyor. Şahane bir ortamda büyümüş. Diyor ki ‘Babaannemin malikanesinde bir göl vardı, orada yüzüyordum. Ben çıplak yüzmeyi severdim. Bir baktım -genç bir çocuk o zaman- sahilde Gladstone yürüyor. Başbakan. Çıkamadım’. Böyle çevrelerden gelen, çok iyi üniversitelerde okuyanlar, mesela House dizisini seyretmişsinizdir. Orada oynayan Hugh Laurie bir elittir. Neden? Elit sınıfının üyesidir. Bu adam Cambridge’e gitmiş. Arkadaşlarına bakıyorsun. Emma Thompsan, Stephen Fry. Stephen Fry bir Musevidir. Bu adam Yahudi düşmanı diye bilinen Wagner hakkında bir program yaptı, kardeşim hayran olduk yani. Müthiş bir kültür. Bunlar nasıl elde ediliyor? İşte Cambridge’de okursan elde ediyor. Çünkü etrafındaki adamlar yani arkadaşlarından da öğreniyorsun. Belli bir grubun içindesin. Değil mi? Bertrand Russell Cambridge’li. Pygmalion piyesini izliyorsun Bernard Shaw’un. Orada Profesör Higgins var. Bir okuyorsun, Oxford’daki Henry Sweet diye bir fonetikçiden esinlenmiş. Bu müesseseler toplumları ayakta tutan müesseseler. Topluma karakter veren müesseseler.

 

Türkiye gibi hemen hemen eliti olmayan ülkelerde müesseseler yaşayamıyor. Teknik üniversitenin canına okuyan Demirel’dir. Kendi mezunu. Çünkü bir elit çevreden gelmiyor. Yani deniyordu ki o zaman teknik üniversiteden mezun olanlar devlet memuru oldukları zaman birkaç barem yukarından başlıyorlar. Doğru. Fransa’daki Grande Ecole’ler de öyledir. Değil mi? Bu olmaz. Bu haksızlık. Peki dedi Demirel. Herkes mühendis oldu. Bütün üniversitelerden jeoloji mühendisliği, matematik mühendisliği gibi garip, olmayan meslekler icat edildi Türkiye’de. Ve teknik üniversitenin diploması beş paralık oldu. Herkes mühendis oldu. Bu, elitlerin olmadığı yerde toplumların nasıl çöktüğünü gösteren çok güzel örnektir. Elitler daha bilgili kişilerdir. Elitler daha görgülü kişilerdir.


Elitler dünyayla daha temasta olan kişilerdir.


 

Bir toplumun ilerleyebilmesi için ne lazım? Bilgi lazım. Görgünün mümkünse topluma olabildiğince yayılması lazım. Toplumun dünyayla entegre olması lazım. Bunu ancak elitler yapar. Elit olmayan bir adam memleketi izole eder. Bir kere korkar dışarıdan. Bilmiyor çünkü. Hayali bir dünyada yaşar. O bana düşman, bu bana düşman böyle saçma sapan hayalleri olur. Gerçeğe bakamaz. Bu bilgisiz demektir. Peki her bilgili elit midir? Hayır. Dediğim gibi Hugh Laurie gibi bir adamı al. Hugh Laurie aristokrat değil ama Cambridge’de okumuş. Cambridge’de elit bir hava var. Bütün öğrenciler öyle. Oradan çıktın mı başka bir adam oluyorsun. Ben hiç unutmuyorum. Bir gece Oxford’da Bodleian kütüphanesinden çıktım. Bir baktım 3 tane sarhoş öğrenci. Birbirlerine sarılmışlar. Mozart’ın Requiem’inden Confutatis’i söylüyorlar Latince. Dedim bu nerede olur dünyada? 3 sarhoş öğrenci Latince Confutatis’i nerede söyler? Ya Oxford’da olur ya Cambridge’de olur başka nerede olur? Göttingen’de olur. Sorbonne’da olur. Başka yerde olmaz. Veya St. Petersburg Üniversitesi’nde olur.