Sosyal değişim süreçlerinde kişilerin (ör:Atatürk) ve dış faktörlerin (ör: Sanayi Devrimi) rolünü nasıl anlamalıyız?


 

Şimdi bir kere bunlar senin toplumuna, içinde yaşadığın topluma, neye etki yapmışlar? Şimdi sen Sanayi Devrimi’ni değerlendireceksin diyelim. Senin Sanayi Devrimi diye gördüğün şey senin memleketine gelmemiş. Değil mi? Ondan sonra senin memleketinin çöküşüne sebep olmuş. Şurada bunu nasıl değerlendireceksin? Diyeceksin ki 18. yüzyılın sonu, 19. yüzyılın başında Sanayi Devrimi neler yaptı Avrupa’da? Bugün aynı şeyi mi yapmak lazım? Hayır. Çünkü bugün sorunlar değişik. Bugün ne yapmak lazım?


Atatürk ne diyor? Ben size hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir şey bırakmıyorum. Bilimsel düşünün yeter diyor. Çünkü biliyor ki kendi uyguladığı şeyler 1930’ların 1920’lerin problemleri.


Bugün o problemler değişti. Şimdi sen gelip ben Atatürk’ün yaptıklarını yapacağım dersen Atatürk bile bir tarafıyla güler sana. Değil mi? Atatürk’ün zamanında şu elindeki telefon yoktu. Atatürk’ün zamanında bilgisayar yoktu. Atatürk’ün zamanında uzaya gidilmemişti. Şimdi bütün bunlar var.

 

Atatürk’ün zamanında üretim bambaşka şekillerde cereyan ediyordu. Bugün bambaşka şekillerde cereyan ediyor. Dolayısıyla gerek yazarları okuduğum zaman, gerek Sanayi Devrimi gibi ve Fransız İhtilali gibi olaylara baktığınız zaman şuna bakacaksınız. Bunların nedenleri neydi? Toplumlarına ne etki yaptılar? Benim toplumum o zaman ne yapıyordu? Ama bugün senin yapacağın, bir kere toplumda sıkıntı görüyorsan o sıkıntıyı bir tespit et önce. Nedir sıkıntı? Ondan sonra çözüm ara. Atatürk’ün yaptığı budur. Yani benim din yobazlarına, marksistlere falan yönelttiğim eleştiri şudur: Bunların hepsinin elinde bir reçete var, hasta arıyorlar. Kardeşim böyle olmaz. Önce hastayı gör, hastalığını öğren. Ona göre reçete yaz. Hazır reçete ile hiçbir şey olmaz. Değil mi? Atatürk’ün en büyük tarafı odur. Hazır reçete yok elinde. Ama problemleri tayin ediyor. Yakup Kadri Karaosmanoğlu geliyor Atatürk’e, Cumhuriyet Halk Partisi programı hazırlanırken, “Paşam, bu partinin doktrini yok.” diyor. Öyle deyince Atatürk gülüyor: “Elbette yok çocuğum, doktrin yaparsak hareketi dondururuz.” diyor. Kafaya bak.