Atatürk elitizmden ne anladı ve ne anlattı?


 

Bu elit Osmanlı’nın subay takımıydı. Ve son zamanlarında Osmanlı subayları toplumun tek iyi eğitim gören, dünyayı biraz bilen üyeleriydi. Ve dikkat ederseniz Osmanlı’nın ressamlarının çoğu askerden çıkmıştır. Önemli matematikçileri, Hüseyin Tevfik Paşa. Değil mi? Cahit Arf derdi ki: “İslam tarihinde 3 tane büyük orijinal matematikçi vardır: El Haysam, Ömer Hayyam bir de Hüseyin Tevfik Paşa.”. Atatürk böyle bir grubun içinden geliyor. Ve bir devletin gözünün önünde çöktüğünü görüyor.

 

Bu devletin çöküşünün nedenlerini de biliyorlar bunlar; cehalet, dünya ile entegre olamamak, hala Orta Çağ’da yaşamak. Bunu kaldıracağız diyorlar. Bunu kaldırabilmek için ne yapması lazım? Yanında bir grup adam olması lazım. Çok az. Çok çok az. Yani elit tabaka çok çok az. Bunları elinden geldiği kadar kullanmaya çalışıyor. Mesela Fuad Köprülü’den bahsediyorduk. Fuad Köprülü İstanbul Üniversitesi’nde bir profesör. Ama Köprülü ailesinden geliyor. Son derece görgülü bir adam. Bir de dünya çapında bir adam. Atatürk, Fuad Bey’e diyor ki, “Sen mebus ol.”. Fuad Bey de diyor ki, “Ne alaka ne dava. Niye mebus olayım?”. Atatürk diyor ki, “Fuad sana ihtiyaç olacak”. E tabii Atatürk bir şey istediği zaman hayır demiyorsun. Peki diyor.

 

II. Dünya Savaşı’nın sonunda Stalin, Kars ve Ardahan’ı istiyor. Kars ve Ardahan’ı alabilmek için de uydurma bir tarih yaratıyor. Ve Gürcü akademisyenlere güya bilimsel makale yazdırıyor. ‘Buralar niye Gürcü’dür’ diye. O zaman Fuad Köprülü diyor ki, “O zaman anladım Atatürk günün birinde sana ihtiyaç olacak niye dedi” diyor. Bir giydiriyor bunlara Fuad Köprülü. Fos. Stalin’in emriyle Rus Bilimler Akademisi’nden atılıyor Köprülü.


Atatürk böyle adamları çevresinde toplamaya çalışıyor fakat eğitimi yaygınlaştırmaya çalışıyor. Diyor ki “Cehalet bizi mahvetti.”


Demokrasi olsun istiyor çünkü biliyor ki halka dayanmayan bir yönetim eninde sonunda gider. Dayanamaz. Yani halkı sopayla tutamazsın. Dolayısıyla Atatürk diyor ki “Mutlak surette halka dayanacağız.” Hatta Atatürk’ün başkumandanlığı ikide birde reddedilince mecliste, askerler diyorlar ki “Meclisi defetsek olmuyor mu? Kendimiz yapalım şu işi daha iyi olur.”. “Sakın” diyor Atatürk, “Bunu yapamayız. Yaptığımız iş meşru olacak. Siz kafaya takmayın meclisi. Ben onları hallederim” diyor.

 

Meclisin oyunu almadan başkumandan olmuyor ama alana kadar heriflerin canına okuyor. Sabaha kadar çalıştırıyor. Ama alıyor. Ben Atatürk’e diktatör dedim. Diktatördü. Ama diktatör var, diktatör var. Değil mi? Atatürk biliyor çözüm nerede. Ama karşısındaki direniyor mu, didişiyor. Ta ki direnci kırana kadar. Yani bu heriflerin hepsini asalım demiyor. Onlarla tartışıyor. En sonunda onlar “Öyle mi, peki.” diyorlar. Onu dedirtiyor ama.