Tanımı birçok pencereden farklı okunabilen tarih kavramı üzerine duru ve düşündürücü bir inceleme.


 

Tarih bilimi ile hayatımızın çoğu alanında sıkça karşılaştığımız bir gerçek. Çocukken dinlediğimiz tarihsel öğeler içeren masallar, ilkokulda okuduğumuz Türk Destanları, ortaokul ve lisede okunan popüler tarih kitapları, izlenen nice filmler ve diziler. Özellikle son on yılda gerek ana akım medyanın tarih dizilerine ayırdığı bütçeler gerekse popülerleşmiş tarihsel olayların filmleştirilmesi ve yayınevlerinin popüler tarih kitaplarına ağırlık vermesi bunun birkaç örneği. Fakat bu yukarıda saymış olduğum şeylerden gerçek anlamda tarih öğrenilebilinir mi?  Elbette hayır. Peki, içerisinde tarihsel öğeler ve olaylar barındıran her şey tarih midir? Tek kelimeyle hayır!  Bu yazımda Tarih biliminin ne olduğunu ve bu bilimin disiplinlerini giriş aşaması doğrultusunda dört başlıkta ele alacağım.

 

20 ve 21.yüzyıl diğer asırlara göre bariz bir teknoloji çağıdır. Bu pozitif ve laboratuvar bilimlerinin baskın olduğu bir çağda sosyal bilimlerin temel kolonu olan tarih bilimine gerekli önem verilmelidir diye düşünüyorum. Çünkü laboratuvar bilimlerinin dünyamıza ve teknolojimize verdiği büyük imkan ve katkılarla birlikte, dünya coğrafyasına ve insanlığına vermiş olduğu hasarları, geçmişte olduğu gibi bugün de bir kez daha sosyal bilimlerin restore edeceği kanaatindeyim.

 

Tarihin Tanımı


Tarih uğraşı ilk dönemlerinde oldukça basit bir tabirle “geçmiş bilimi” olarak tarif edilmiştir. Fakat zaman içerisinde bu tanım birçok kişi tarafından eleştirilmiş, yeni tanımlar geliştirilmiştir.

 

Bunlar sırasıyla;

  • Annales Okulu kurucusu, Marc Bloch tarafından “Zaman içerisinde insanların ilmi.” olarak tarif edilmiştir. Annales okulu öncesi, tarihçi ve tarihin alanını genellikle siyasi tarih ile sınırlandırılmışken, Annales okulu, sosyal ve psikolojik bakış açılarıyla tarih yazımı başlamıştır.
  • Amerikalı tarihçi Frederick Jackson Turner tarih kavramını “Geçmişten bize ulaşan, günümüzde ortaya çıkan tenkitçi(eleştirel) ve yorumcu bir anlayışı inceleyen uğraşı.” olarak nitelendirir.
  • Ariel Durant ve Will Durant’ın tarih tanımına katkıları ve ilaveleriyse “ Kolayca yorumlanamaz, bir belgeye dayandırılmalıdır.” şeklinde olmuştur.
  • Fransız filozof Voltaire’ye göre “Tarih nesillere aktarılan sosyal, siyasal, ekonomik, vb. olayları teşkil eden hikayelerin temasıdır.”

 

Bana göre tarih, “Beşerin veya sosyal toplulukların; Siyasal, sosyal vb. konularda tecrübelerini aktardığı bir birikim bütünüdür.”

 

Tarih, geçmişte yaşanmış olaylardan meydana geldiği için, laboratuvar bilimi olan fizik gibi deney-sonuç metodu gibi çıkarımlar yapılamaz. Tarih bilimi kendi içinde kurallar ve disiplinlerden oluşur. Tarihçi ise, ilgilendiği ve incelediği dönemin içerisindeki tüm bulguları ve belgeleri göz önüne sererek, ilk önce bulgular arasındaki bağlantı ve sosyal kronolojiyi ortaya çıkarır. Ardından birleştirmiş olduğu bulgularda (neden-sonuç ve sebep-sonuç) ilişkilerini irdeler.

 

Tarihin Konusu


Biyoloji, canlıları; kimya, elementleri; coğrafya, yeryüzünü; tarih ise geçmişi inceler. Fakat bu geçmişteki her şeyi inceler anlamını çıkartmaz. Normal bir olaydan fark yaratan şey tarihin konusu olmuştur. Tarihi yapan veya yapanlar tartışması her zaman olmuş ve olacaktır. Bazı görüşlere göre tarihi yapan, diğer kişilerden farklı ve ön plana çıkmış liderler ve halk önderleridir. Diğer bir görüşü göreyse lideri güçlü yapan yegâne unsur kolektif kitle olan halktır. Fakat asıl mesele şu ki; Bir lider ne kadar zeki hatta deha bile olsa onun emirlerini dinleyen, onun otoritesini tanıyan bir kitle yoksa o kişi bir amaç etrafında birleşmiş kolektif topluluğun önderi olamaz. Dolayısıyla lideri lider yapan arkasındaki ortak amaç doğrultusunda birleşmiş kitledir. Bu olayı şu şekilde örneklendirebiliriz. Bol tohumlu bir kese ve çorak bir toprak. Lider bir tohumdur. Halkı veya arkasındaki kitleyse topraktır. Tohum verimli bir toprakta meyve olur, aş olur. Liderse arkasında güçlü bir kitle ile var olur. Lider ve halk(kitle) ayrılmaz bir unsurdur. Başsız bir vücudun hali neyse lidersiz kitlenin de hali odur. 

 

 

Tarihin Faydası


İnsanlık tarihine bir bütün olarak baktığımız zaman, insanlar ve topluluklar geçmişten cesaret alarak geleceğe adım atmışlardır. Nasıl ki bir birey, ailesi ve soyunun bir başarısını, sınıfsal üstünlüğü veya zenginliği ile övünürse milletler ve kavimlerde atalarının yaptıklarıyla övünürler.

 

Tarihin Kaynakları


 Tarihin yapı taşı kaynak ve belgedir. Fakat her malzeme kaynak kabul edilmez. Bir malzemenin kaynak olarak kabul edilebilmesi için iki şeye ihtiyaç vardır.

  1. Bizzat olay döneminde yaşamış ve o dönemi görmüş kişilerin yazdığı metinler ki buna ana kaynak denir.(Ana kaynağa örnekler bizzat olaya şahit kişinin yazdığı kitap, günlük, anı, yazılı arşiv, kitabe vs.)
  2. Olay sonrasında yaşamış kişilerin birinci el kaynaklarından yararlanarak oluşturduğu eserlere ikinci el kaynak denir.(Birinci el kaynaklara ulaşılamazsa ikinci el kaynakların değeri akademik olarak artar.)

 

 

Kaynakların Tenkidi


Geçmişteki bir malzeme %100 tarihi kaynak olamaz. Bunun tarihi bir kaynak olabilmesi için tarihçinin ciddi bir şekilde irdelemesi ve malzemeye çok farklı bakış açılarıyla bakıp, tenkit etmesi gerekir. Kaynakların tenkidiyse iç ve dış tenkit olmak üzere ikiye ayrılır;

İç Tenkit: Eserin yazarı çok detaylı bir şekilde araştırılır. Siyasi tutumu, dini ve dünya görüşü gibi bireysel fikirleri göz önünde tutularak okuma yapılır.

Dış Tenkit: Eser ve yazarın tespitidir. Bir eserin birçok farklı basımı olmuştur. Bu basımlar arasındaki en doğru ve bilimsel olan eser tespit edilir.(Farklı basımları(nüshaların) aynı bölümleri karşılaştırılır.)

Eser içerisindeki belgeler tenkit edilir.  (Örnek: Geçmişte bazı devlet adamları kendi çıkarları doğrultusunda sözde padişah adına sahte fermanlar oluşturmuştur. Aynı şekilde bazı sözde tarihçiler kendi savlarını doğru çıkartmak için sahte belgeler uydurmuşlardır. Tarihçinin görevi tıpkı bir savcı gibi belgeleri bulup, doğru olup olmadığını irdelemektir.)

Ben, tarihçiliği hukuk emekçilerine (avukatlık, savcılık ve hakimlik) benzetirim. Bir tarihçi asla avukat olmamalıdır. Yani olaylara bir ideolojik gözlükle bakıp, tek bir tarafın ateşli savunucusu olursa orada tarihçilikten söz edemeyiz. Tarihçide olması gereken özellikler ilk aşamada bir savcı gibi belge toplayıp, onların arasındaki bağlantıları olay örgüsüne göre kurgulamaktır. Ardından bir hakim gibi, önüne konulmuş belgeleri inceleyip yorum özelliğini koruyarak sonuç çıkarmasıdır.

 

 


Kaynakça ve İleri Okumalar:

Özbaran Salih, 2005, Tarih, Tarihçi ve Toplum, Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Hallet Edward Carr, 2016, Tarih Nedir?, İletişim Yayınları

Burke Peter, 2014, Fransız Tarih Devrimi, Doğu Batı Yayınları

Bloch March, 2015, Tarih Savunusu veya Tarihçilik Mesleği, İletişim Yayınları

Kütükoğlu Mübahat, 2014, Tarih Araştırmalarında Usul, TTK Yayınları

Veyne Paul, 2014, Tarih Nasıl Yazılır?, Metis Yayınları

Whatmore Richard, 2017,Entelektüel Tarih Nedir?, Islık Yayınları

Tosh John, 2019, Tarihin Peşinde(Modern Tarih Çalışmasında Hedefler, Yöntemler ve Yeni Doğrultular),Kronik Yayınları

Togan Zeki Veli, 2019, Tarihte Usul, İş Bankası Yayınları

Collingwood Robin George, 2017, Tarih Tasarımı, Doğu Batı Yayınları