Koman’ı bilmeyenler ve yeniden keşfetmek isteyenler için aydınlatıcı bir yazı.


 

“İnsanın kucaklaşması ve sevgisini anlatırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim.”

 

 

İlhan Koman bu cümleleri zarif heykeli Akdeniz için sarf etmiştir. Koman’ın adıyla bütünleşmiş bu heykelinin yarısı metalden yarısı da boşluktan yapılmıştır. Boşluk da bir materyal olarak değerlendirilir çünkü heykel içinde bulunduğu mekânın organik bir parçası olup seyircinin zihninde tamamlanmakta ve heykel adeta canlanmaktadır.  Akdeniz heykeli işte bu yüzden dalgalanan, titreşen, deniz kokan, rüzgar estiren bir tanrıça gibidir.

 

 

Koman 1921 yılında Edirne’de doğmuştur. İlerleyen yıllarda İstanbul’da yaşamaya başlamıştır. Henüz beş yaşlarında gemi maketleri yapmaya başlayan Koman liseye gittiği günlerde dahi gemi mühendisi olmayı istemiştir fakat İkinci Dünya Savaşı’nın en bunalımlı dönemlerinde resimleriyle akademiye başvurmuş ve kabul edilmiştir. Daha sonra yönlendirmelerle heykel bölümüne geçmiştir. Devlet bursuyla Paris’e gönderilmiş orada eğitimini tamamladıktan sonra akademide asistanlık görevine başlamıştır. Bir süre sonra İsveç’e yerleşmiştir. Burada Türk Da Vinci olarak anılmaktadır. Stockholm’de Hulda ismini verdiği eski ticaret gemisini bir eve ve atölyeye dönüştürmüştür. Ailesiyle buraya yerleşmiş ve ömrünün sonuna kadar Hulda’da yaşamıştır.

 

 

Türkiye’deki önemli eserlerinin başında Anıtkabir’e yaptığı rölyef gelir. Çıkış merdivenlerinin doğu kanadını düzenleme işi yarışma sonucu Koman’a verilmiştir. Rölyef Sakarya Savaşı’nı konu almaktadır. Eserde Mezopotamya ve Mısır esintileri açıkça görülmektedir.

 

 

Koman ve arkadaşları 1950’lerde maddi yetersizliklerden ötürü bir mobilya atölyesi kurmuştur. Bu girişimden de şöyle bahsedilmiştir: “Aldığımız maaş hiçbir şeye yetmezdi. Helva ekmeğe talim ederdik her gün. Baktık olacak gibi değil, ne yapalım ne edelim derken koltukçuluğa başlamaya karar verdik dört arkadaş.  Adını da dört kişi olduğumuza göre Karemetal koyduk. Modern mobilyayı ilk kez memleketimizde yapmaya koyulduk. Yani, biz o devirde sanatımızla insanların kafasına hitap edemediğimizden, kıçlarına hitap etmeye başlamıştık.” Türkiye’de ilk metal mobilyalar (koltuk, sandalye gibi) bu atölyede üretilmiştir. Maalesef mobilyalar rağbet görmemiş ve atölye üç yıl içinde kapatılmıştır .Bu fütüristik çalışmalar Türkiye tasarım tarihi adına büyük bir adımdır.

 

 

İlham Koman maddenin ve doğanın içindeki sonsuz devinimin heykellerini yapmıştır. Bu sayede eserleri dinamiktir. Türkiye’deki son zamanlar ve İsveç’e gittiği ilk zamanlar materyal olarak metali kullanmıştır. Hatta bu dönemini Demir Çağı olarak adlandırmıştır. Koman sonralarda ahşap yapılarla karşımıza çıkmıştır. Zaman içinde bronz, demir, plastik gibi malzemeler de kullanmıştır. Fikirlerini tamamen ifade edebilmek için tasarım kadar malzemenin de çok önemli olduğunu düşünen Koman’ın Sonsuzluk Eksi Bir serisinde eserlerin yapısını vurgulamak için dönüş sayısını gösterecek şekilde tek tarafı maviye anotlanmış titanyumun bile kullanıldığı olmuştur. Sanatçının oluşturduğu geometrik ve iç içe geçen objelerde konstrüktivizm etkileri hissedilmektedir.

 

 

 

Koman’ın eserlerinde; eser kadar seyircinin kendisi de devinim oluşturur. Derviş ve Yuvarlanan Kadın heykellerinde hareketi başlatan seyircinin doğrudan fiziksel müdahalesidir. Derviş heykelini ele alalım. Yukarıdan bağlı olan bu heykel aşağıda oluşturulan platformun hareketi ile kendi ekseni etrafında dönmeye başlar. Koman eserine ağaçta olduğuna inandığı mistisizm nedeniyle Derviş adını vermiştir. Bu yapıtta ve daha birçok yapıtında karşımıza sonsuzluğa doğru bir devinim imgesi çıkmaktadır.

 

 

Leonardo’dan adlı çalışmasında açıkça Rönesans’a göndermeler görülmektedir. İnsan bedeni üç çember içine yerleştirilmiştir. Dördüncü çemberde ise insan bedeni soyutlanarak barış işaretine dönüştürülmüştür.

 

 

İlhan Koman, birden fazla pi sayısı içeren yüzeyler yaratmayı denemiştir. Bir dairenin çapını değiştirmeden, yüzeyini pi sayısının katları ile arttırılarak kıvrılmasıyla oluşan bir seri çalışma yapmıştır. Sonsuz sayıda pi kullanılınca, yüzeyler katlanarak, kavisler yaparak iç içe geçmiştir. Ortaya çıkan, çevreyi ve merkezi birbirine bağlayan katmanlarca yüzeyden oluşan, baş döndürücü bir küre olmuştur. Sanatçı bu şiirsel tasarımın mimari bir yapı olarak hayata geçirilmesini istemiştir. İnsanlar, yapının içinde gezerken yüzeyler onlarla birlikte hareket edecek, yapı durup baktıkları her noktadan bambaşka görünecektir. Tam merkezden dışarıya doğru baktıklarında ise tüm yüzeyler çizgiye dönüşecektir. 

 

İsveç Parlamentosu’ nun amblem siparişi Koman’a verilmiştir. Amblemi tamamlayan Koman Avrupalıların yabancıları aşağılamak için kullandıkları kara kafa tanımına gönderme yapmak için ‘Hayatın cilvesi, sizin devletin alamet-i fahrikasını da bir kara kafalı yaptı.’ notunu bırakarak ırkçılığı ironik bir şekilde eleştirmiştir.

 

 

Koman sanatını şöyle tarif etmiştir: “Heykellerimi birer cenin olarak adlandırırım çünkü her parça yeni fikirler üretmeyi ve farklı bilgilere duyulan ihtiyacı gidermeyi amaçlar; aynı türün daha gelişmiş örnekleri üretmede nasıl kullanılabilir, bunu ortaya koyar. Ama tabii ki sadece eski çalışmalarımın üzerinde yoğunlaşarak yeni heykeller yapmıyorum. Hatta söyleyebilirim ki genellikle hayatta karşılaştığım birtakım garipliklerin üzerine gitmeyi çok seviyorum ve yaşadıklarım eserlerimi fazlasıyla etkiliyor. Sıradanlığa özellikle de değiştirilemez ya da tartışılamaz gibi görünen tabulara meydan okumak bana büyük haz veriyor. Bana göre işte bu böyledir diyerek peşin hüküm vermek dar görüşlü olmaktan başka bir şey değildir.”

 

İlhan Koman yenilikçi, zamanının ötesinde, evrensel nitelikler taşıyan az sayıdaki dünya sanatçılarından biridir. Türk heykelinde orta kuşağın kalıplaşmış formunu parçalamada ve sanatçıları yeni arayışlara yönlendirmede etkili olan önemli bir isimdir. İsveç’in birçok yerinde bulunan birçoğu da Avrupa’da defalarca ödül alan heykelleri dünyanın en önemli müzelerinde sergilenip ünlenmesine rağmen maalesef kendi ülkesinde yeterince tanınmamaktadır. Can Yücel’in tabiriyle Traşsız Heykeltraş İlhan Koman 1986’da Stockholm’da hayatını kaybetmiştir. Vasiyeti üzerine külleri Baltık Denizi’ne dökülmüştür.

 

hande gök


 

Kaynakça:

Kentler ve Gölgeler Stockholm | Demir Özlü | Kentler ve Gölgeler

Açık Radyo – İlhan Koman

Akdeniz’in Hikayesi – teget.com

Academia.edu – İlhan Koman