Sizce sanatçının (sıradan vatandaş olmanın ötesinde) topluma yönelik sorumlulukları var mıdır, varsa nelerdir?


 

 

Yani o da diğer insanlar gibi aynı noktada aynı yerdedir. Ben sanatçıya çok özel bir yer vermiyorum. Yani o da diğer insanlar gibi aynı noktada aynı yerdedir, ne üstünde ne altındadır ama onun eseriyle bir etkinlik alanı oluşturacağını düşünürsek ki bu gerçekte böyledir; bütün sanat dalları için böyledir. Tabii ondan insanlar etkilenecekler ve onun herhangi bir kişiden daha farklı bir etki alanı oluşturacağı da bir gerçek. Şimdi, bu etki alanı sanatçının içsel, ruhsal eğilimlerini, yaşam biçimini, etkilendiği olayları anlatmaktan doğan bir durum olabilir; yani onun yaşam deneyimlerinden insanlar yararlanabilir, onun bakış açısından dünyaya bakmak insanlara ilginç gelebilir. Ve onun vermek istediği bir mesaj varsa; ya bu çok gizli bir mesajdır insan sonunda bu mesaja ulaşabilir yahut da çok açık, nettir. Bu sanatçının üslubu, biçemi içinde kendi amacına hangi yolla ulaşacağının kendi karar vereceği bir durumdur. Ama her eserin mutlaka temelinde anlattığı bir şeyler vardır. Hiçbir şey anlatmasa bile onun havası bir şeyler anlatır; o sözcüklerin yan yana gelmesi, renklerin yan yana gelmesi ya da ezgilerin yan yana gelmesi mutlaka bazı duyguların karşılığı olacaktır.

 

Her eserin anlatacağı ne ise etki alanı da o kadar geniştir. Bunu sanatçı saptar ama bir de öyle belli bir ideoloji, belli bir inanca körü körüne bağlı olup onu kanıtlamak için çaba gösteren eserler vardır ki en sonunda lafı getirip bir yere bağlayabilir. Bir ideolojinin, bir görüşün savunucularıdır. Ben o şekilde bir eserin böyle “insanın başına tokmakla vurur” gibi bir düşünceyi, bir görüşü kabul ettirmek için çaba görmesinin sanat eseriyle çok bağdaşacağı kanısında değilim. Yani hissettirmeden, gizlice, yavaş yavaş zaten kendisini anlatmaktır;  bir sanat eserinin en büyük etki alanlarından biri de, amaçlarından biri de.  Ama orada da şuna dikkat etmek lazım: Mesela; genellikle yanlış bir yargı var insanlar diyorlar ki “Sanatçı mutluysa mutluluğu anlatır, onun resmini yapar; sıkıntılıysa, dertliyse, hüzünlüyse onu anlatır.” Oysa tam tersi bu bence yanlış bir sanı, bunun tam tersi sanatçı eseriyle yaşamını dengeler çünkü mesela; şiirler sevgiye övgü yazdığı zaman hayatının en acı- en dramatik, karanlık anlarından biriydi. Oysa şiirlerin bu eseri yaşam sevinci doludur; yaşamaya çok sıcak, sevgi dolu gözlerle bakar. O kendi içindeki huzursuzu bu yaşam sevinciyle dengelemeye çalışmıştır bence. Bunu pek çok örnekle kanıtlamak mümkün. Bir de öyle almalı.

 

Sanat eseri; bir sanatçının yaşamla hesaplaşmasının bir sonucudur. Kendini ayakta tutabilmek için, direnebilmek için, kendini yeniden var edebilmek, sorunların üzerine çıkabilmek için ya da çok mutluysa ve belki kendisine, dur bakalım bir de kendi aklını başına al topla, demesi için yani bir yoldur. O yüzden sanat eserine böyle bir şey gibi nutuk, vaaz verir gibi ille bu böyledir, şu’ dur diye girdiğiniz zaman belki o sanat eserinin etki alanı daralıyor demektir. O yüzden her eserin anlatacağı bir şey vardır, mesaj yerini bulur.