Sizce sanatçı ve onun ortaya koyduğu eser arasında ideal ilişki nedir?


 

 

Pis herifler… Bu konu üzerinde bayağı master dersi açılabilecek kadar ağır bir konu olmuş. Tabii yani 15. yüzyıldaki ile, 16. yüzyıldaki ile şu anda 20-21’deki durum çok farklı. Geçenlerde Yalın hocamız çok güzel ifade etti bunu. Ben çok kısaca anlatırsam; eskiden bir şeyin sanat olduğuna otoriteler karar veriyordu. Yani iktidar karar veriyordu veya işte o alandaki önemli isimler karar veriyordu, başka bir deyişle Rönesans insanları karar veriyordu ve sanat çok uzun bir eğitim sürecinin; bu eğitim süreci işte ustalık-kalfalık, kalfalıkla başlayıp ustalığa kadar giden, çıraklık sürecinin sonucu oluyordu. Ama sonunda da kararı yine tarih veriyordu. Bazı şeyler çok dönemsel olarak yüksek sanat kabul edilebiliyordu, sonra öyle olmadığı anlaşıldı vesaire vesaire. 20. yüzyıldan sonra artık elitlerin de ellerinden elitliklerinin alınmasıyla kararı piyasa veriyor, kitleler veriyor. Dolayısıyla bu bir açıdan düşünülürse demokratik olarak görülebilir, yani çünkü “Ne güzel işte hep beraber oy veriyoruz ve böylece neyin sanat olduğuna karar veriyoruz.” Gerçi soru bu değildi ama oraya geleceğim.

 

Bu durum tabii sanat ve sanatçının birbirlerine göre olan konumlarını değiştirmiş oldu diye düşünüyorum. O ilişki değişmiş oldu. Şunu anlamak çok kolay değil aslında bugün, neyin gerçekten değerli olduğunu anlamak çok kolay değil. Çünkü bazı şeyler çok hızlı ve yüksek değerlere ulaşabiliyor, başka birtakım şeyler de çok değersiz sayılıyor. Onun için biraz karmaşık bir dönemdeyiz. Şimdi sanat yapan tarafına gelirsek… Bu arada ben kendime hiçbir zaman “Sanatçı” demem. Benim için o yüksek bir seviye çünkü. Yönetmenlik dışında sergi de açtım, fotoğraf çekiyorum profesyonel olarak da ama yine de kendime sanatçı demezdim. O aslında… Birisinin sanatçı olup olmadığına tarih karar verir genellikle. O karar %100 objektif midir onu da bilemeyiz ama… O ilişki biraz bana bozulmuş geliyor son dönemde. Yani hiçbir zaman belki %100 sağlıklı değildi ama son dönemde iyice bir çıkmaz sokaklara doğru savrulmuş geliyor.

 

İdeal ilişki şu olmalı diye düşünürüm ben hep, hani çok hayali bir şey ama, aslında herkes sanatçı olsa… Yani herkes olabilir. Aslında sanatçılıktan geçinmiyor olmak lazım bence. Benim koyduğum kriter odur. Yani ben yönetmenlikten geçiniyorum, profesyonelim ama bir geçinme derdim olmasa yine de reklam filmi çeker miydim? Hayır tabii ki. Dolayısıyla aslında şöyle diyeceğim: Sanat karşılığı beklenmeden yapılan bir şey olmalı. O Exupery’nin lafı gibi yani. “Tanrı varsa karşılığı sessizlik olan dua büyüktür.” demiştim de kimse anlamamıştı onu. Bu da öyle yani. Kendi kendinize, sadece kendisi için ve kendiniz için yaptığınız bir şey. Herhangi bir şey olabilir bu. Ama tabi bu dönemde bu çok hayalî, acayip bir fantezi olarak kalıyor. Mümkün değil pek öyle bir şey. Yani çünkü yaşamak zorundasınız, yaşam koşulları daha ağır. Kendinizi tanımlamak zorundasınız. “Ben sanatçıyım.” demek zorundasınız. Böyle olunca da tabii aslında fonksiyonsuz bir şeye dönüşüyor. 

 

Bir yandan da başka bir tanımla, sanat fonksiyonu olmayan bir şeydir yani. Çünkü, ne demek? Mesela tuzluk sanat değildir, neden? Çünkü tuz dökmek içindir, yani esas fonksiyonu önemlidir. Ha bir tuzluğu sanat eseri haline getirebilir misiniz? Evet getirebilirsiniz ki Marcel Duchamp’ın yaptığı da buydu. Fakat bugünkü durum şu: Bir şeye hizmet etmesi gerekiyor. Yani ya size para kazandırması gerekiyor ya şöhret kazandırması gerekiyor ya işte toplumsal bir meseleye bir söz getirmesi gerekiyor. Yani kendiliğindenliğini kaybetti aslında. Böyle olunca da tabi sanatçı dediğiniz insan da ister istemez bence bu hesapların içine girmek zorunda kalıyor. “Ben sanatçıyım.”, “Trendler ne?”, “Şöyle bir trend var. Bundan bahsetmem lazım.”, “Böyle bir sanat yapmam lazım.” Tabii belli iktidar çevreleri var, yine “Elit yok oldu.” dedik ama yine de sonuçta küratörler var, işte önemli sinema eleştirmenleri, dağıtımcılar var, reklamcılar, PRcılar, yıldızlar… Yani bunların hepsi birer engel aslında. Dolayısıyla ideal ilişki şöyle olurdu; “Öyle hiç kimse bir şey demese de yapsak.” olurdu ama olmuyor.