Değişen kaygı ve hedeflerle yola çıkan farklı sinema akımlarının ürünlerini seyrederken analiz yöntemlerimiz de değişmeli mi?


 

 

Analiz yöntemi deyince benim tüylerim diken diken oluyor tabii. Filmi analiz etmek… Bir sanat eserini analiz ettiğiniz zaman…  Analiz aslında bir yandan da parçalamayı gerektirir ya… Aslında onun biricikliğine bence zarar vermiş oluyorsunuz. Yani bir filmi analiz etmeye çalıştığınız zaman işte bunun yöntemleri var; senaryosunu analiz ediyorsun, görsel yapısı, kurgusu, senaryo kurgusu, ne bileyim rengi, sesi, anlatısı işte beylik laflarla… Fakat bunlar aslında ayrı unsurlar değil. Yani bunlar bir araya getirilmiş ve birleşmiş unsurlar olduğu için analizler genelde çok yanıltıcı olur. Bu şeye benziyor biraz; hani heykel var, heykeli parçalayıp içine bakıyorsun neymiş diye, yani nasıl bir malzemeden yapılmış diye. Yani örnek tam doğru değil ama… 

 

Sanatın şu anda düştüğü en büyük problem bence sosyolojinin boyunduruğu altına girmiş olması, mutlaka bir “meselesi” olması gerektiği. Oysa bu meseleler aslında geçicidir. Yani evrensel olarak kalır aslında. Savaş dediğin şey Homeros’ta da var. İnsan hırsı var, kıskançlık var… Yani temeller hep aynıdır ama. Mesela göçmen sorunu bugüne ait bir sorun, yani bugüne ait bir sorunun bugünkü tezahürü… Eskiden de vardı belki ama veya tarihin başka bir döneminde de olmuş olabilir ama onun özüne bakmak lazım, yani onun esas neden kaynaklandığına bakmak lazım. Yani şimdi siz göçmenlerle ilgili bir film yaptığınız zaman veya LGBT+, öyle deniyor değil mi, onunla ilgili film yaptığınız zaman, yani sosyal meselelerle ilgili bir film yaptığınız zaman ister istemez aslında -bence- kısıtlanmış oluyorsunuz. Kendinizi aslında bir sınıfa sokmuş oluyorsunuz. Onun için ben bu analiz meselelerine pek sıcak bakmam yani analiz yapılmasa daha güzel olur. Bir de şey çok karışıyor -tabii yeni dönemin sorunları yine bunlar- kültür ürünü diye bir şey var ya… Mesela atıyorum Türk İşi Dondurma diye bir film çıkıyor veya Ayla. Şimdi bunlar sanat eseri değil aslında. Bunlar kültür ürünü. Yani içinde sanattan da ögeler barındıran, tüketilmek üzere ortaya çıkarılmış… Tabii ki içinde sanat var; yani renk, kompozisyon, ışık, anlatı yani her şey var ama bu bir kültür ürünü. Hatta bazıları kültür ürünü bile değil sadece ürün. Şimdi mesela sinema eleştirmenliği dediğin zaman neyin sanat neyin kültür ürünü olduğu konusu tabi büyük bir karmaşaya yol açıyor. Şimdi siz sinema eleştirmenisiniz, gazetede çalışıyorsunuz ya da bir web sitesinde size maaş veriliyor, sizin de göreviniz filmleri yorumlamak. Şimdi kendinizi bir sanat yorumcusu olarak görüyorsunuz ama aslında siz sanat yorumcusu değilsiniz yani siz kültür ürünlerini yorumlayan birisiniz. Aslında şunu demek istiyorum, entel bir laf edeceğim ama, meselenin ontolojisi çok az düşünülüyor. “Ne yapılmış?”a bakabiliriz biz, “Ne yapılmış?” önümüze geliyor fakat “Niye yapılmış?”, “Nasıl yapılmış?”, “Hangi şartlarda yapılmış?”, “Amaç neymiş?” Bu sorular biraz göz ardı ediliyor. Siz Türk İşi Dondurma filmini tutup Lanthimos’la yan yana değerlendiremezsiniz, yani Lanthimos’un eski filmleri için söylüyorum. Köpek Dişi’yle aynı klasmanda değil, başka bir yere oynuyor. Fakat şöyle bir algı var “Oynadığı yer şu, dolayısıyla bu sanattır.”, “Cannes’da ödül aldı, demek ki bu sanattır.” veya “Yavaş bu film demek ki bu sanattır.” veya işte tam tersi Türk İşi Dondurma işte “Bu film çok renkli ve şöyle bir konudan bahsediyor, demek ki bu sanat değildir.” Şimdi bu karar… Hiçbir farkları yok aslında, onu söyleyeyim. Lanthimos’unki de bir kültür ürünü aslında. Değersizleştirmek için söylemiyorum. Bunların hepsi ürün, satılıyor. Yani Cannes’da ödül almanın da bir ticari karşılığı var, Türkiye’de Mars’ın salonlarında gösterime girip fazla seyredilmenin de ticari karşılığı var. Öbürünün daha fazla prestiji var çünkü eski paradigmadan… Cannes yani Cannes bir elit mekanizma aslında. Yani diyor ki Cannes işte “Bakın bu filmler; bunlar sanat filmidir, diğerleri de değildir.” Tabii bu kadar çok sesin çıktığı bir dünyada… Yılda 25 bin tane film yapılıyor. 25 bin. Şimdi bu filmlerin arasından bazılarını… Cannes mesela kaç film gösterir?  100-150 film gösteriyordur maksimum. Onlardan biz kaçını duyuyoruz? Ödül alanları duyuyoruz. Senede 3-5 film bu seviyeye geliyor. Şimdi gelmeyenleri bilmiyoruz. Yorumlamak yani bunların arasından bu üçünü görüp sonuçlara varmak biraz zor özetle. Yani hiçbir şey demiyorum aslında.