İçini sorular ile doldururken zihninizi alıp uzaklara götürecek hisli bir metin.


 

Çocuklar sorar değil mi en çok bu soruyu: ‘Neden?’ Bir çocuğun gözlerine bakıyorum, muhtemelen onda bir şeyler görmeye çalışıyorum, görüyorum da. Bazı bakışlar vardır sizi görmeye zorlar. Bu bakışlar bir çarpışma gibidir, önce iki göz karşılaşır ve bir şey olur ki o gözler ayrılamaz. Bir şey konuşur orada, ‘beni görmeye devam et… Anla.’ O an geçişir saflığımıza ve belleğimizin uçsuz bucaksızlığına ışık tutan tüm düşünceler gözlerimizden. Duraksamak mıdır bu? Yani orası duracağın durak değil ama hiç beklemediğin bir yerde, hiç beklemediğin bir anda öylece durman gerekiyor. Az sonra devam edeceksin ancak neden durduğunu bilmeden duruyor ve neden durduğunu anlamaya çalışıyorsun. Bazen duraksadığın yerde anlıyorsun bunu, bazen de gidişinin ardından. İlk arkasını dönen mi gidendir yoksa varacağı yere çoktan ulaşan mı dersiniz? Bana sorarsanız, bilmiyorum. Şimdilik duraksıyorum.

 

Bazen bir çocuğun gözlerinde hiç neden sorusu bile olmayabilir. Çocuk dediysem sadece insan evladı değil! Bir geyik yahut bir at, pekâlâ bir gergedan da olabilir. Neden olmasın ki? Mesela birçok kuşun beni duraksatmışlığı vardır, bir kaplumbağa yavrusunun da. Siz hiç ormanda bir kurt ile ansızın göz göze geldiniz mi? ‘‘Gelseydim sağ olur muydum’’ dediğinizi duyar gibiyim. Evet, efendim, okuduğunuza göre pekâlâ sağ olurdunuz. Bana sorarsanız, ben bazen ormanda yaşayan bir canlı olduğunu hayal ediyorum insanoğullarının. Bazen bir kurt ile göz göze geliyorum, bazen bir antilop ile. Tam karşımda duruyorlar, tüm görkemli duruşlarıyla bakışıyorlar bana. Odamda bir dünya atlası asılı benim, bir sürü hayvan resmi var. Bir dünya atlası benim için bir orman demektir. Neden mi? Başı kükreyen aslanlar vardır Güney Afrika’da ve kükremek onların çaresizliğidir. Güney Afrika bir ülke değildir, ormandır. Koca ağızlı timsahlar vardır Amerika’da. Amerika bir ülke değildir, ormandır. Bolca tilki vardır Fransa’da. Fransa bir ülke değildir, ormandır. Senden benden hızlı koşar Hindistan’daki kaplanlar. Hindistan bir ülke değildir, ormandır. Bir de koskoca bir deniz var bu ormanda, koca bir deniz. İçinde köpek balıkları, balinalar yüzer. Penguenler, denizayıları zıplayıp çıkar. Hayali sınırları vardır bu suların. Bu sular okyanus değildir, bu sular denizdir kendine açılamayan.

 

Bu ormanın gökyüzünde yıldızlar uçar, istediğinde düğmesine basıp söndürürsün. Orman güzel değil mi, büyük ayıyı görmen için beton dalları biraz kenara çekmelisin. Gördün mü? O da ne! Yıldızlardan birini söndürdüler bile! Gece de göremeyeceksek yıldızları, ne zaman göreceğiz? Sanırım göremeyeceğiz, ama lütfen üzülme. Ağladıysan bir ‘yaprak’ kopartayım, defterimden. İçini dökersin, belki bir kuş yaparsın kâğıttan ve uçuruverirsin.

 

Sana dünya orman değildir diyenler olacak, kardeşçe yaşayamayanlardan. ‘Neden?’ diye soramayacaksın, sorsan da değişmeyecek nedenleri. Eksik, kusurlu, hasarlı çocuklar gördü bu dünya! Hitler tarafından icat edilen… ‘Bir insan bir icat mıdır?’ diye soracaksın neden demeden. Sordukça kendi nedenlerini anlatacaklar, anlayacaksın. Bir insan, bir ‘icat’ mıdır? Bir tarafta öldür diyenlere, bir tarafta doğur diyenlere soracaksın! Duraksayacaksın, ‘yap’ dediklerinde, icat da olmayacaksın, icadı yontan alet de olmayacaksın. Sana, ‘orman yok’ diyenler olacak. ‘İnsan’ diyeceksin. ‘İnsan, ormanın bir uzantısıdır.’ 

Neden mi?

Ormana nasıl haykırırsan, öyle karşılık verir.

 

Neden mi?

 


Kapak Görseli: GOSTI