Notaların yansımaları ve gölgeleri üzerine kaleme alınmış, samimi bir müzik metni.


 

Bir parçayı dinlerken özellikle armonisini çok beğendiğimde aklımda direkt olarak “Bu parçayı farklı şekillerde yorumlayan olmuş mudur?” sorusu beliriyor. Hatta bazı parçalar çalarken, benim de müzik yapma becerim olduğundan dolayı kafamda sadece benim duyabildiğim melodiler ekliyorum. İşin aslına geldiğimizde müzikal altyapısı gerçekten kaliteli olan bir şarkı, birçok farklı tarzda, birçok farklı enstrüman çeşitliliği ile ve hatta bazen tek sazla çalınan bir parça koca bir orkestra ile çalınabilir hale getirilebiliyor. Ben bu çeşitliliği olumlu buluyorum.

 

 

Bu çeşitlilik aslında bizlere dinlemediğimiz tarzda bir müzik parçasını beğendiğimiz bir tarzda yorumuyla dinleyebilme imkanı sunuyor. Eğer siz Led Zeppelin veya Beatles dinleyecek enerjiyi kendinizde bulmuyorsanız veya enerjiden bağımsız olarak rock müzikten hoşlanmıyorsanız bu grupların parçalarının klasik müzik formuna sokulmuş yorumları var. Eğer siz elektro gitar sesine kıyasla bir keman veya çello sesinden daha fazla haz duyuyorsanız işte bu çeşitlilik size tam olarak bunu sağlıyor.

 

 

Bunun tam tersi şekilde performanslar da özellikle dijital platformlarda gözüme çarpıyor. Örnek olarak rock müzik sevenler ve bilhassa elektro gitar sesini sevenler Vivaldi’nin elektro gitar ile işlendiği yorumlarına gerçekten ilgi gösteriyorlar. Bu yenilikçi yaklaşımlar farklı bakış açılarını da sağlıyor. Bu Vivaldi yorumlarının altında eğer Vivaldi şu an yaşasa bir elektro gitar virtüözü olma ihtimalini sorgulayan insanlar var. Bilemezsiniz, ama en azından düşünürsünüz. Müzik hakkında düşünmek ve onu nasıl daha iyi bir noktaya taşıyacağınızı öngörmek bu noktada çok önemlidir.

 

 

Ayrıca bütün bunlardan da öte olmak üzere, romantik bir akşam yemeğinde de siz, melodisini çok sevdiğiniz ama orijinal versiyonunda çok fazla enstrüman bulunan bir müziği solo bir keman eşliğinde dinlemekten hoşlanabilirsiniz. İşte bu noktada devreye giren ana unsur müziğin farklı yorumlarca bükülebilir olmasıdır. Bu bükülme asla kendi varoluşundan ödün vermesi değil, tam tersine kaliteli bir parçanın kaliteli bir şarap gibi her ortama göre şekillenebilmesidir. Armonisi ve melodisi iyi olmayan bir parçaya bu yorumu uygularsanız pek de verimli bir sonuç alamayacaksınızdır.

 

 

Peki bu denli büyük bir sektörde iyi ile kötü müzik nasıl ayrışacak? Daha önce hayvanlardan hoşlanmayan insan gördüm, insanlardan, çiçeklerden, güneşten, geceden, aşktan ve diğer çoğu şeyden. Ama aslında bakıldığında etrafımda müzikten hoşlanmayan ve “Ben müzik dinlemeyi sevmiyorum!” diyen tek bir kişi görmedim. En kanlı savaşlarda bile iki karşı cepheyi birleştiren tek nokta milli marşlardır. İkisinin de marşlarında farklı notalar yatsa da, belki içindeki enstrümanlar aynı enstrümanlardır.

 

 

Madem hepimiz bu kadar müziği seviyoruz, günübirlik parçaları tercih etmek yerine iyiyi aramak insan olarak hem bizi daha da rahatlatacak, hem de “Ben bu şarkıyı biliyorum” demenin haklı gururuna ulaştıracaktır. Pek tabii kaliteli olan nadir olandır, işte bu noktada piyasa müziğinden ölümsüz parçaları ayıran tek nokta önce kulağınız ve bilinciniz, sonra gönlünüz olacaktır. Ayrıca bir parçayı dinlerken farklı yorumlarına da şans verilmelidir. 

İyi dinlemeler.

 

 

 

sercan kurtez