İran’da Futbol


 

İran’da da futbolun tarihi, Türkiye’de olduğu gibi İngilizlere dayanıyor. Ülkede ilk futbol müsabakası 1898 yılında İngilizler ile İran’ın yerli Ermenileri arasında oynanmıştır. 1920 yılında İran Club isimli ilk futbol takımı kurulmuştur. İranlılar, İngilizlere karşı ilk galibiyetlerini 1926 yılında almış hatta bu başarıyla dönemin İran kabinesi bu takımı Sovyetler Birliği’nde düzenlenen bir futbol organizasyonuna göndermiştir. Zaman içerisinde kurulan İran Beden Eğitimi Bürosu’nun İran’da izciliği ve sporu yeniden düzenlemesi için ülkeye davet ettiği ABD’li Thomas R. Gibson, tıpkı Alman spor adamı Carl Diem’in Türkiye’de yaptığı gibi (bkz. Keşan, 2018) İran Spor programını gözden geçirmiş ve İran’ın takım sporlarına yönelmesini teşvik etmiştir. Ardından veliaht prens Muhammed Rıza Pehlevi’nin, 1936 yılında İsviçre’deki eğitimini tamamlayıp İran’a geri döndükten 3 yıl sonra 1939 yılında, veliahdın yoğun çabalarıyla ilk defa millî bir lig oynanmıştır. Bu dönemde Tahran’ın en başarılı takımlarından biri “Tac” isimli takımdı. Şahin ve Darai gibi takımlarla mücadele hâlinde olan bu takım saraya yakınlığıyla biliniyordu. Şahin takımının 60’lardaki başarısı, saray ile halkın arasını açıyordu. Zira Tac, sarayın takımı pozisyonundayken Şahin takımı, halkın takımı pozisyonuna evrilmişti. Fakat Şahin’in bir maçta Tac’ı hezimete uğratması üzerine Şahin takımının üzerindeki baskılar arttı. Darai ve Sarbaz gibi kulüpler Tac lehine kapatıldı. İş öyle bir noktaya geldi ki Şahin kulübü kendini feshetmek zorunda kaldı. Şahin kulübünün oyuncularının bir kısmı küçük bir kulüp olan Persepolis isimli takıma geçtiler ve mücadele Tac ile Persepolis arasında devam etti. (Sarı, 2019, s. 57)

 

 

İran İslam Devrimi ile birlikte Tac kulübünün ismi sarayı çağrıştırdığı gerekçesiyle “İstiklâl” olarak değiştirilirken aynı değişimden Persepolis takımı da nasibini aldı ve ismi Piruzi olarak değiştirildi. İstiklâl ismi toplum tarafından kabullenilirken Piruzi benimsenmedi ve Persepolis takımı kendi ismiyle devam etti. Bu dönemde İran’da kadınlara stadyumda maç izleme yasağı getirildi. Humeyni’nin sağlığında devrimciler futbola, “Şah’ın gençleri siyasetten uzak tutmak için kullandığı bir araç” gözüyle bakıyorlardı; tıpkı Portekizli diktatör Salazar gibi. Humeyni’nin vefatıyla birlikte esneyen durum ve vaziyet maçların tekrar televizyonlarda yayınlanmasına olanak tanımıştır. İran-Irak savaşı da sona erince, millî futbol ligi tekrar oynanmaya başlanmıştır. Bu dönem, İran’da gerek lig gerekse millî takım düzeyinde futbolun yaygınlaştığı ve halkın kendini ifade etme yöntemlerinden biri olarak kullanıldığı bir dönem olarak bilinir. İran Millî Takımı, 1990 yılında Pekin’de düzenlenen Asya Oyunları’nda Altın Madalya almıştır. 1998 yılında düzenlenen Fransa Dünya Kupası’na katılma başarısı göstermiştir. Aynı kupada İran, politik alandaki rakibi Amerika Birleşik Devletleri‘nin millî futbol takımını 2-1 yenme başarısı göstererek dünya çapında ses getirmiştir. Bu öyle bir galibiyetti ki rejim açısından, hem güzel bir propaganda aracı olarak kullanılmış ve İran’ın neredeyse her bölgesinde kitlesel katılımlarla kutlanmıştır. Hem de maçı yerinde izleyen İran diasporasının tribünlerde verdiği görüntülerle rejimi zor durumda bırakmıştır. Bu maçlarda İranlı taraftarlar çoğu zaman İslam Cumhuriyeti yönetimini protesto etmiş, ekseriyetle de kadın taraftarlar, İslam Cumhuriyeti’nin dayattığı kıyafet zorunluluğunu ve maçlara kadın seyircilerin alınmamasını en sert ve manidar biçimde protesto etmiştir. 1998 Dünya Kupası’nda yaşanan başarının diaspora ile başlayan “kitlesel ses yükseltme” hareketi; İran içinde de karşılık bularak kitlelerin kadın erkek kutlamalar yapması; İslam Cumhuriyeti karşıtı ve Fars milliyetçiliğini öne çıkaran sloganlar atılması, toplumda ve devlette bu şekilde iz bırakmışken, aynı İran millî takımının 2002 Dünya Kupası’na Bahreyn gibi zayıf bir rakibe mağlup olarak katılma şansını yitirmesi, insanları rejimin millî takıma dönük bir baskı kurarak kupaya bilinçli olarak katılmadıkları yönünde bir algı yaratmıştır. Futbol, bu noktada ideolojik rejimin bir propaganda aracı olarak görev yapma eğilimindeyken bir anda rejim karşıtı gösterilerin en yüksek sesle haykırılabildiği bir ortama da ev sahipliği yapabilmektedir. Bu noktadan sonra İran millî futbol takımı 2006, 2014, 2018 Dünya kupalarına katılma başarısı göstermiştir. Bu kupalarda her ne kadar 1998 Dünya kupasında yaşanan ABD galibiyeti gibi bir kırılma noktası yaşanmasa da hemen hemen her maç çeşitli protestoların yaşandığı hem rejimin hem muhalefetin protestosunu yapmaya çalıştığı bir ortama ev sahipliği yapmıştır.

 

Her şeye rağmen rejim böylesine popüler bir eğlence aracını, savaş gibi bir bahanesi de olmaksızın yasaklayamayacağı için bir çeşit orta yol bularak futbol ligini ve millî takımı gerek halkın eğlenmesi ve oyalanması gerekse kendi propagandasını yapmak için yaşatmaktadır. Humeyni, “Doğu da değil, Batı da değil: İslam Cumhuriyeti” demişti. İran’da maçlarda devre aralarında Kur’an okunuyor. Maçtan önce önemli bir dinî hafta veya zamana denk gelindiyse bununla alakalı bir yürüyüş, bir hareket organize ediliyor. Farz-ı misal, Hz. Hüseyin’in şehadeti için siyah bayraklı gençler törensel bir yürüyüş yapıyorlar devre arasında ve taraftarlar bunları büyük vakurlukla selamlıyorlar ve sebat ediyorlar. Bu anlamda futbolun var olan rehbere ve 12 İmam Şiiliğine sonsuz saygıyla oynanması anlamında, dünyada nadir bulunabilecek ilginç bir ortam var. (Sefaletname, Video, 2019)

 

 

İran Futbolunda Traktör

 

İran millî futbol liginde geleneksel olarak ezelî rekabetin karşılığı olan takımlardan yukarıda da bahsetmiştik. Persepolis ve İstiklâl kulüpleri sarayın ve halkın takımları olarak Pehlevi Hanedanlığı döneminden beri birbirleriyle mücadele etmekte, Şah Muhammed Rıza Pehlevi açık açık Tac (Devrimden sonra İstiklal) taraftarı olduğunu beyan etmekteydi. Bu sebepten ötürü Persepolis kulübü muhalefetin takımı olarak öne çıkmıştır. İslam Devrimi ile birlikte futbol her ne kadar Şah’ın olumsuz bir mirası olarak değerlendirilmiş, stadyumlar şüpheli toplantıların adresleri olarak işaret edilmiş, tezahüratlarda kullanılan küfürler ve yine taraftarlar arasında ortaya çıkan şiddet olayları rejimi fazlasıyla rahatsız etmiş ve savaşın da bahane edilmesiyle ligler ertelenmiş olsa da Irak-İran savaşının bitmesiyle bu anlamda rejimin herhangi bir geçerli gerekçesi kalmamış ve millî futbol liginin tekrar oynanmasına izin vermek zorunda kalınmıştır. Tabi İslam Devrimi sürecinde İran’daki kulüplerin neredeyse tamamı millîleştirilmiştir. Bu millîleştirmenin boyutu, futbol kulüplerini çeşitli devlet kurumlarının himayelerine almaları veya güvenilir iş adamları ve şirketlere kulüplerin satın aldırılması şeklindeydi. Persepolis, Endüstri Bakanlığı’na bağlandı, İstiklâl ise Beden Eğitimi Organizasyonu birimine.

 

Kimi kulüpler de kuruluşlarından itibaren bir kurumun çatısı altında kurulmuşlardı. Türkiye’de Demirspor, Yolspor gibi örneklerinden bileceğimiz çeşitli başat kurumların futbolun içinde olma, mücadelelerin bir yansıması olarak özellikle endüstriyel fabrikaların futbolla kurumsal anlamda ilişkilerinin olması onları daha da prestij sahibi yapıyordu.

 

İşte Traktör Sazi takımı da Tebriz’de bulunan ve İran’ın en büyük traktör fabrikasının sponsorluğunda 1970 yılında kurulmuştur. Kuruluşunun ilk döneminde alt liglerde mücadele eden Traktör, 1974-1975 yılında İran’ın en üst düzey ligi olan Taht-ı Cemşid ligine çıkma başarısını gösterdi. 1975-1976 yılında ise çıktığı birinci ligden tekrar düşen Traktör Sazi, bir sezon sonra yeniden ikinci lig şampiyonu olarak tekrar Taht-ı Cemşid ligine çıkmış ve ligi beşinci bitirmiştir. Yine bu dönemde İran Kupası’nda final oynayan Traktör, ülkedeki rejim problemi nedeniyle yarım bırakılmış olan 1978-1979 sezonunda Taht-ı Cemşid liginde 8. sırada bulunmaktaydı. 1989-1990 sezonuna kadar mahallî düzeyde devam eden İran ligleri, İslam Cumhuriyeti tarafından yeniden canlandırılmış ve “Kudüs Şampiyonası” adıyla tekrar organize edilmeye başlanmıştır. Traktör, bu ligin ilk sezonunu dördüncü bitirmiştir. Bir sonraki yıl lig yine oynanamamış olsa da İran-Irak savaşı esirlerinin serbest bırakılması adına “Azadegan(Azat olanlar)” ismiyle 1990-1991 sezonunda tekrar başlamıştır. Bu manidar isim, rejimin futbola nasıl yaklaştığının güzel bir örneği olmakla birlikte bu lig boyunca Traktör, bir orta sıra takımı olmaktan kurtulamamıştır. 1995 yılında ise İran Kupası’nda final oynamasına rağmen küme düşerek tekrar ikinci lige düşmüştür. 1996-1997 sezonunda tekrar birinci lige terfi eden Traktör Sazi, ligin vasat takımlarından biri olarak 2000’li yıllara kadar gelmiştir. Asansör takım olma hüviyetinden kurtulamayan Traktör Sazi, yeni bir marka oluşturmak amacıyla oluşturulan Lig-i Berter-i Halîc-i Fars’ın(Persian Gulf Pro League) kurulması ve ligde oynayan takım sayısının artırılması ile 1999-2000 yılında küme düşmekten kurtulan Traktör Sazi, 2001-2002 sezonunda küme düşmüş ve 2009-2010 sezonuna kadar İran’da en üst düzey ligde mücadele edememiştir.

 

 

2009 yılından sonra Traktör Sazi kulübü birinci lige tekrar çıkma başarısını göstermiş ve bu makalemize konu olan hüviyetini daha çok bu dönemden sonra kazanmıştır. Kulüp Pro Lig’deki ilk sezonunda ligi yedinci bitirme başarısını gösterirken, bir sonraki sezon ligi beşinci bitirmiştir. Çıkışını sürdüren Traktör Sazi, 2011-2012 ve 2012-2013 sezonlarında ligi üst üste iki kez ikinci bitirmiş ve şampiyonluğu ufak farklarla kaybetmiştir. 2013-2014 sezonunda ise Traktör takımı, ligi 6. sırada bitirirken İran Kupası’nı kazanmış ve tarihindeki en büyük başarıyı yaşamıştır.  Bu kupanın gelmesiyle ilk kez uluslararası düzeyde mücadele etme imkânı bulan Traktör Sazi, Asya Şampiyonlar Ligi’ne katılarak adını sadece İran çapında değil, dünya çapında duyurma imkânı bulmuştur. Traktör takımı bugüne kadar bu inişli çıkışlı grafiğini sürdürmekle birlikte, sosyal medyanın gelişmesi ve kulübün bu döneme paralel olarak İran Pro Ligi’nde üst sıralara oynaması; bugünkü Traktör taraftarının şekillenmesini sağlamıştır.

 

Traktör Taraftarının Tutumu

 

Yukarıda kısaca bahsettiğimiz Traktör kulübünün sosyal medyanın ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ivme kazanan taraftar yoğunluğu, bugün dünyada dikkat çekecek bir pozisyona doğru gelmiştir. 70’lerden 2000’lerin başına kadar herhangi bir politik özellik göstermeyen taraftar, sosyal medyanın yaygınlaşması ve Tebriz merkezli Azerbaycan Türklerinin sosyal medya üzerinden örgütlenmeye başlaması ile Traktör takımının taraftarları İran’da en kalabalık ve en sadık taraftar pozisyonunu almıştır. Ortalama 60 bin kişi gibi, değil İran, Avrupa’da bile yaklaşılması zor bir taraftar sayısını ortalama her maçında toplayabilen Traktör taraftarı, İran’da kırılmadık rekor bırakmamıştır. Traktör taraftarı bugün Telegram, Facebook, Instagram, Twitter gibi mecralarda en radikal, en agresif söylemlerle hem Türk dünyasının ilgisini çekmekte hem de İran’da hâkim grup olan Fars topluluğunun tepkisini ölçmektedir.

 

Bu taraftar her yönden diğer taraftar gruplarından farklılık göstermektedir. Ayrılıkçı bir hareketin sempatizanı olarak bakılacak olursa Barcelona taraftarıyla benzetilebilir. Fakat Barcelona kulübünün aksine bu taraftarı iten Barcelona ayarında bir başarı unsuru yoktur. Barcelona’nın tarihi boyunca kazandığı sayısız kupaya bakılacak olursa Traktör takımı sadece 2 İran Kupası şampiyonluğu dışında önemli bir başarıya imza atabilmiş değil. Buna rağmen gösterilen politik hassasiyet noktasında Barcelona taraftarının altında kalmayacak bir konsantrasyon söz konusudur. Bununla birlikte kulübün etnik milliyetçilik yönünü, İspanya’da Baskların takımı olan Athletic Bilbao’ya da benzetmek mümkündür. Fakat ETA-Athletic Bilbao ilişkisinin aksine Traktör’ün herhangi bir silahlı örgüt ile bağı olmamıştır.

 

 

Traktör maçlarında Türkiye’de insanlara radikal gelebilecek ölçüde bozkurt işaretleri, topluca ve hep bir ağızdan kurt sesleri çıkarmak gibi kültürel ögelerle başlayarak (Samir Rəcəbzadə, Video, 2016) her maçın, 15. dakikasında “Türk dilinde medrese, olmalıdır herkese!” sloganıyla Türkçe’nin resmî dil olarak Azerbaycan bölgelerinde kabul edilmesini ve eğitim dili olarak kullanılabilmesini (Kızılkurtlar Türkiye, Video, 2020); 25. dakikada kadınlar için stadyumlara girebilmelerine ve kadın erkek eşitliğine dair “Anam bacım, Hayat Yoldaşım, Kadınsın Kadın, Erkekle Kadın, Birdir Kardaştır, Meydanda olmak hakkındır, Türk Kadını Al Hakkını!” (Arif Önder, Video, 2019) sloganlarını standart olarak yapabilen oldukça organize bir taraftar grubu vardır. Bu çok zekice düşünülmüş bir protesto şeklidir zira İran anayasasında ilgili maddelerinin geçtiği rakamlardır bunlar. 15. madde dil ile, 25. madde ise kadınlarla ilgilidir. Bu taraftar grubunun bir kısmı İran’da Türk olarak yaşayabilmek ideasıyla var olurken, bir kısmı ise İran’dan tamamen ayrı bir Azerbaycan devletinin kurulmasını hatta Türkiye ile birleşerek bir nevi Turan düşüncesinin gerçek hâline gelmesini savunmaktadır.

 

Taraftar grubunun çevresel hassasiyetleri de vardır. Urmiye Gölü’nün kuruması ve İran devletinin bu alanda kayıtsız kalması ile ilgili sayısız kez stat içi ve stat dışı protestolara (Turkish Urmia, Video, 2010) imza atılmış, bu durum her fırsatta ön plana çıkarılmıştır: “Urmu Gölü can verir, Meclis katline ferman verir!”, “Gelin gidek ağlayak, Urmu Gölü’nü doldurak!” gibi yine bir Türk bölgesi olan Urmiye’de Urmiye Gölü’nün kurutulduğunu, kurutulmasında İran devletinin suçu olduğunu ve hatta İran devletinin bu gölün kurumasına göz yumduğu gibi iddialar taraftarlar tarafından ortaya atılmış ve tezahüratlara konu edilmiştir.

 

Taraftar grubunun bir diğer özelliği de İran şartlarında oldukça cesaretle dile getirdikleri Pan-Türkist tezahüratlardır. Bunlardan en yaygını ve gerek stadyumda gerekse stadyum dışında dile getirileni “Tebriz, Bakü, Ankara; Biz Hara Farslar Hara!” ve “Ne mutlu Türküm diyene!” iken (50milyon Medya, Video, 2020); kimi zamanlarda duyulan “Azerbaycan bir olsun, istemeyen kör olsun!” tezahüratıdır. Bu tezahürattan zorlama ve iyi niyetli bir bakış açısıyla Kuzey Azerbaycan’ın tekrar İran’a bağlanması gibi bir anlam çıkarılabilecek olsa da özellikle Traktör taraftarlarının Telegram gruplarındaki söylemlerin bir yansıması olarak düşünülecek olursa İran’dan ayrı bağımsız bir Azerbaycan iddiası söz konusudur. Bu hassasiyet son dönemlerde İran dışında yaşayan Türkleri de tezahürat konusu haline getirmiştir. Uygur Türkleri ile ilgili Çin devletinin yaptığı asimilasyon politikası ve uluslararası politika seviyesinde dile getirilen baskı ve işkence iddialarına cevaben Traktör taraftarı “Tanrı Türk’e yâr olsun, Turan eller var olsun, Gelin verek el ele, Uygurlar Azad olsun!”, “Uygur Türk’tür Türk Kalacak!” gibi tezahüratlar yapmışlardır (222 Haber, Video, 2019). Yine 2019 yılında Traktör taraftarı Karabağ problemi ile ilgili stadyumda “Karabağ bizimdir bizim kalacak!” şeklinde tezahüratlar yaptıktan sonra Ermenistan bayrağı yakmışlardır.

 

Taraftar grubu özellikle Asya Şampiyonlar Ligi’ne katıldıkları sezonu bir fırsat olarak görmüş ve işi bir adım daha ileri götürerek “SOUTH AZARBAIJAN ISN’T IRAN” pankartını açmışlardır (OyanNewsAgency, Video, 2013). İran’daki ceza sistemini ve yaşanabilecekleri düşününce bu oldukça cesur bir harekettir. Hatta İran Ligi’nde oynanan bir maç sonunda rakip takımın teknik direktörü İran medyasını bu durum karşısında uyarmış ve “Bu taraftara maç sonucunu sorsanız bilmezler. Çünkü bunların stada gelmelerinin sebebi başka şeylerdir. Ben uyarıyorum, Azerbaycan İran’a aittir ve herkesin bunu böyle bilmesi gerekir” demiştir. (Ramazani, 2015, s. 152)

 

Bununla birlikte tribünlerde karşılıklı olarak açılan bayraklarda, karşılıklı olarak yaşanan bir takım restleşmeler İran futbolunun vaziyetinin politize olmaya ne denli elverişli olduğunu ortaya koyuyor. Traktör taraftarı “SOUTH AZARBAIJAN ISN’T IRAN” pankartını tribünlerde açma cesaretini göstermenin yanı sıra Beşşar Esed’in fotoğraflarını yakmaktan,  Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile dalga geçen çeşitli görsellere kadar özellikle Türkiye Cumhuriyeti dış politikasının gidişatına uygun protestolar gerçekleştirmekteyken; İstiklal ve Persepolis gibi Tahran takımlarının özellikle Tahran’da oynanan maçlarda Traktör taraftarına çeşitli şekillerde cevaplar gelmektedir. Bu tepkiler geleneksel olarak İran folklorundan kaynaklanan ve İran Türklerine dönük kimi aşağılayıcı ve ırkçı ifadelerden başlayıp tribünlerde Ermenistan bayrağı açmaya kadar gidebilen, adeta karşılıklı bir radikalizmin dışa vurumu pozisyonundadır. Bu olaylar öyle bir boyuta gelmiştir ki Traktör takımı Ermeni futbolcu Varazdad Horadyan ile 2016 yılında anlaşmış, ancak taraftardan gelen tepkiler üzerine kulüp, sadece 12 saat sonra oyuncu ile sözleşmesini feshetmek zorunda kalmıştır.

 

 

Traktör’ü İran’da diğer taraftar gruplarından ayıran en radikal detaylardan birisi de kadın taraftarlarının çokluğu ve kadınların bu maçlara girebilmek için verdikleri mücadeledir. Traktör maçlarını “Kurt Deresi” olarak da bilinen Yadigar-ı İmam Stadyumu’nda oynamaktadır. Bu stadın çevresinde birçok zaman kadınlar maçlara giremeyeceklerini bildikleri hâlde yüksek tepelere çıkarak maçları takip etmeye çalışmaktadırlar. Bununla birlikte Traktör taraftarlarının kadın olanlarının hususî olarak toplandıkları Instagram, Telegram ve Facebook hesapları vardır. Kendilerine “Tiraxtörcü-qizlar” diyen bu gruplar, özellikle stadyum dışı mücadelede erkekler kadar etkin bir pozisyondadır. Mücadeleleri Türklük davası kadar, kadın hakları davasıdır ve futbolu da bunun bir aracı olarak görmektedirler.

 

İran’da Traktör takımından çok daha önceye uzanan futbol tarihinde öne çıkan iki takımın olduğundan bahsetmiştik. Bunlar Persepolis ve Taj, yani İstiklal takımlarıydı. Başarı bu iki takımın arasında paylaşılmak durumundayken ve taraftar da bu iki takım arasında dağılmak durumundayken zaman içerisindeki değişim, özellikle Türk kökenli insanlarda bir yönelim oluşturmuştur. Bu insanlar zaman içerisinde Esteghlal ve Persepolis yerine Traktör’ü tutmaya başlıyorlar. Çünkü Traktör onlara bir benlik kazandırıyor. Sadece Azerilere değil, Türkmen ve Kaşkaylar için de gitgide popülerleşen bu destek duygusu Traktör taraftarlığına benzer bir duygusal vaziyet ortaya çıkıyor. Bu bağlamda Traktör taraftarlığı çoğu yönüyle Türkiye’deki taraftarlıktan ayrılıyor.

 

Bununla birlikte taraftarlar her ne kadar bozkurt, üç hilal gibi semboller kullanıyor olsa da Güney Azerbaycanlı milliyetçiler ile Türkiye’deki ülkücü hareketin arasında simgesel anlamlar dışında benzerlikler azdır. Türkiye’de milliyetçi hareket özellikle Nihal Atsız’ın vefatı sonrası gelişen süreçte Alparslan Türkeş önderliğinde daha İslamî bir bakış açısıyla varlığını sürdürmüşken, Güney Azerbaycan milliyetçi grupları çok daha seküler bir bakış açısına sahiptir. Bunun bir sebebi de verdikleri mücadelenin yalnızca etnik bir hak arayışı olmayışından ileri gelir. Zira bu gruplar aynı zamanda İran’da 1979’dan beri süregelen İslam Cumhuriyeti yönetiminin teokratik anlayışına karşıdır ve daha demokratik, katılımcı ve seküler bir yönetim anlayışını savunmaktadırlar. (Ramazani, 2015, s. 153)

 

Kulüp Sermayesinde Yatan İkilem

 

Kulüp 1970 yılında bir Traktör fabrikası tarafından kurulmuş ve kurulduğu dönemden bu yana taraftarı kendisini Azerbaycan Türklerinin İran’daki temsilcisi olarak özdeşleştirmiştir. Fakat taraftar asıl çıkışını sosyal medyanın ve başta karikatür krizi olmak üzere kendisini radikalize eden unsurların da etkisiyle kendisini Türk kimliği üzerinden ön plana çıkardığı dönemde el değiştirmiş olması ve 2009-2018 yılları arasında Sepahe Aşura(İran Silahlı Kuvvetlerine Bağlı) tarafından satın alınarak yönetilmiş olması ilginç bir detaydır. Sepahe Aşura doğrudan doğruya İran İslam Cumhuriyeti’ne bağlı bir kurumken taraftarlar, tam da bu dönemde Türk milliyetçiliğini dünyada ve özellikle Türkiye’de ses getirecek düzeyde uygulamaya girişmişlerdir. Kulübü 2018 yılında Sepahe Aşura’dan satın alarak, iki yıldır sahibi olan Muhammed Rıza Zunuzi ise önce takımın adından “Sazi” kelimesini çıkarmış ve Traktör Azarbaycan olarak değiştirmiştir. Daha sonra ise kulübün adını sadece Traktör yaparak fonetik açıdan daha basit ve tezahürata daha uygun bir boyuta getirmiştir. Bugün Muhammed Rıza Zunuzi, İran genelinde ünlü bir iş adamı olmakla birlikte, İran devletine bağlı bir imaj ortaya koymaktadır. Kulübün web sitesinde İran bayrağı olmaksızın fotoğraf vermemektedir.

 

 

Taraftarı Radikalize Eden Durumlar

 

Şüphesiz Traktör taraftarı belli bir döneme kadar futbolda bu denli radikal bir görüntü çizmiyordu. Traktör takımının taraftarlığı noktasında belli bir döneme kadar belirleyici bir unsur olarak Tebrizli olmak dışında çokça belirleyici bir sebep aranmazdı. Hatta Tebriz’de bile Traktör’e rakip olarak Maşin Sazi gibi başka endüstriyel fabrikaların takımları vardı. İran genelinde taraftar, genel olarak Persepolis ve Taj(İstiklal) takımları arasında bir tercih yapmak durumundalardı. Öyleyse ne oldu da 2000’lerden sonra Traktör, kulübün sahibi doğrudan İran Devrimine bağlı bir kurum olmasına rağmen İran’ın en radikal taraftar grubunu bünyesinde barındırmaya başladı?

 

Bu sorunun cevabını ararken İran tarihine kısaca değinmemiz gerekir. 1925 yılına kadar İran üzerinde hakimiyetini sürdürmüş olan Kaçar Hanedanlığı döneminde Batı tarzı yenilikleri İran’ın geneline nazaran hep daha önce yaşamış olan Tebriz bölgesi politika anlamında “sıcak” pozisyonunu aktif olarak günümüze kadar sürdürmüştür. Bir Azerbaycan Türkü olan Muhammed Hıyabani’nin başlattığı yabancı karşıtı  ve meşrutiyet yanlısı, ayrılıkçı olmayan bu isyan (Katouzian, 2013) kendini Fars devletine karşı baskı altında hisseden Türklerden büyük destek görmüştür. Tabi bunu salt bir milliyetçilik olarak ele almak yersizdir, zira Hıyabani bir ilahiyatçıdır ve Osmanlı Devleti’nin Tebriz kuşatmasına karşı çıktığı için Kars’ta hapis yatmıştır.

 

Pehlevi Hanedanlığı döneminde İran Türkleri, kültürel anlamda üzerlerindeki en ağır baskıyı hissetmişlerdir. Rıza Pehlevi’nin İran’da yaptığı Farslaştırma politikası, Farsça eğitim ve hatta Farsçanın sadeleştirilmesi gibi hareketler şüphesiz Türkçe, Kürtçe ve Arapça gibi dillerin önüne büyük bir set çekiyordu. Daha sonra oğul Pehlevi döneminde Cafer Pişevari önderliğinde Sovyetler Birliği desteğiyle ortaya çıkan büyük bir isyan hareketi oldu. Sovyetler Birliği desteğiyle Azerbaycan Millî Hükümeti kuruldu. 1945-1946 yılları arasında özerk bir devlet provası yapılmış oldu. Her ne kadar hareketin kökeninde bağımsızlık girişimi olmasa da hareket, İran’daki Fars milliyetçiliğine ve merkezî yönetime karşı apaçık bir başkaldırıydı. 1946 yılında Mahabad Cumhuriyeti’nden hemen önce yıkıldı ve tekrar İran’a bağlandı. Fakat Pişevari bir modernist olarak bölgede oldukça önemli bir iz bıraktı ve kurduğu üniversite ve okullar günümüzde dahi kullanılmaktadır. (Ghods, 1989, s. 175-177)

 

Şüphesiz bu hareketlere taban tabana zıt ve İran’ın bütünlüğünden ve Fars milliyetçiliğinden yana olan İran Türkleri de yine ilerleyen süreçlerde İran tarihinde önemli noktalara gelmişlerdir. Bunlardan en mühimi kendisi de bir Azerbaycan Türkü olan tarihçi Ahmed Kesrevi’dir. Kesrevi, İran’ın bütünlüğünden, merkezî yönetiminden ve Fars milliyetçiliğinden yanaydı. Bununla alakalı çok önemli teorileri vardı ve bu tarih teorileri İran’da resmî görüş olarak benimsenmişti. Kesrevi’ye göre (Ansari, 2007, s. 109-111) Azerbaycan bölgesi İran vatanseverliğinin en önemli merkeziydi. Fakat Moğol hakimiyeti döneminde, kısmen asimile olarak Türkçe konuşmaya başlamışlardı. Azeriler özünde Fars olan bir gruptu. Farsçaya göre ilkel ve kolay olan Türkçe konuşmak zaman içerisinde bölge insanına kolay gelmişti ve Farsçayı unutmuşlardı. Bu nedenden ötürü onlara tekrar Farsça öğretilmeli ve ilkel ve barbar bir dil olan Türkçe unutturulmalıydı. Kesrevi’nin görüşleri özellikle Pehlevi Hanedanlığı döneminde İran’ın resmî tarih ve dil teorisini şekillendiren en önemli teori olmuştur.

 

İslam devrimiyle birlikte her ne kadar Kesrevi’nin fikirleri bir kenara atılmış gibi görünse ve anayasaya etnik unsurlarla alakalı önemli esneklikler getirilmiş olsa da Fars dili ve kültürü devletin aslî unsur olarak ön plana çıkardığı kültür olmaktan çıkmamıştı. Türkler eskisine göre daha rahat olmakla birlikte, anayasanın 15. maddesinde bu hak tanınmış olmasına rağmen hâlâ okullarda Türkçe eğitim alamamaktaydılar.

 

1990 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılıp Bakü merkezli Kuzey Azerbaycan bölgesinin bağımsız bir devlet oluşuyla, Tebriz merkezli Güney Azerbaycan Türkleri arasında da genel bir “millet” farkındalığı oluşmaya başladı. Çanak anten yaygınlaşıyordu ve insanlar, hem Türkiye hem de Azerbaycan yayınlarını izleyebiliyorlardı. Bu durum “dil” anlamında da ortak bir sürecin başlamasına sebebiyet verdi. Buna karşılık İran devleti, Türkçe yayın yapan bir televizyon kanalı kurmak durumunda kalmıştır. (Sarı, 2019, s. 35)

 

2000’li yıllar ise birbirinden mühim iki olayla bugün tanıdığımız Traktör taraftarının temel duygularını oluşturan çok önemli virajlara gebe olmuştur. Bunlardan biri her yılın 21 Şubat AnaDili Günü’nde kutlamalar için yapılan Babek Kalesi toplantılarıdır. (Sarı, 2019, s. 36) 2005 yılında büyük tutuklamalara sebebiyet veren bu olaylara ismini veren Babek Hürremi bir isyancıdır. Bu isyancı dönemin Abbasi İmparatorluğu’na karşı mücadele etmiştir. Bu karakterin Fars ya da Türk olduğuna dair çeşitli söylenceler olsa da Türkler Babek Hürremi’yi Türklükle özdeşleştirmiş ve Babek Kalesi’nde çeşitli anmalar gerçekleştirmişlerdir. (Güney Azerbaycan, Video, 2018) Bu hem Traktör takımının taraftarının kenetlenmesi anlamına hem de Türklerin Türk kimliğiyle bir araya gelip hükümeti protesto ettiği bir panayıra dönüşmüştür. Bu durum, İran Türkleri için etnik durumun dinin önüne geçmeye başlamış olmasına dönük önemli bir işarettir aynı zamanda. Zira Babek Hürremi’nin öncülüğünü ettiği Hürremilik hareketi Zerdüştlük kökenli bir harekettir ve İran’daki Arap-İslam yayılmacılığına karşı mücadele ortaya koymuştur.

 

2006 yılında ortaya çıkan “Karikatür Krizi” ise İran Türkleri açısından belki de tarihin en önemli kırılma anlarından birini yaşatmıştır. 12 Mayıs 2006 tarihinde devlet gazetesi “İran’da” yayınlanan bir karikatürde bir böcek ve bir çocuk diyalog hâlindedir. Karikatürde çocuk Farsça, böcek ise Türkçe konuşmaktadır.  Karikatürün başlığında “Ne yapmalıyız ki böcekler bizi böcek yapmasınlar?” yazmaktadır. (Sarı, 2019, s. 93) Bu karikatüre karşı İran Türklerinin tepkisi çok sert olmuştur. Maku’dan Tebriz’e kadar İran’da Türklerin olduğu her yerde çok şiddetli ve büyük çaplı protestolar ve çatışmalar yaşanmıştır. Polisin göstericilere ateş açması neticesinde 50’den fazla gösterici hayatını kaybetmiştir.

 

Taraftarı radikalleştiren bu önemli dönüm noktalarının gitgide birikerek geleneksel Fars folkloründe Türklere karşı olan alaycı bakış açısıyla çarpışması ve bugün bu durumun sosyal medya nedeniyle gizlenemez hâle gelmiş olması, İranlı Türk futbol taraftarının Traktör üzerinden radikalize olması için fazlasıyla uygun bir ortam yaratmıştır. Güncel durumda dahi Traktör, bir Tahran takımına deplasmana gittiğinde Fars taraftarlar “Eşek Türkler” şeklinde tezahüratlar yapmaktadır.

 

Bütün bu vaziyetin sosyal medya ile gizlenemez hâle gelmesiyle bugün Instagram, Youtube gibi platformlarda yayın; Telegram ve Twitter gibi platformlarda iletişim amaçlı toplanan Traktör taraftarı geçmişte yaşanan bütün bu hadiseleri en canlı şekilde tutarak gitgide daha radikal bir çizgiye doğru ilerlemektedir. Bu taraftar gruplarında yapılan konuşmalarda, özellikle 35 yaş altı taraftarların İran’dan ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak konusundaki fikirleri oldukça keskindir. Bağımsız devlet, Azerbaycan ile birleşmek, Türkiye ile birleşmek veya büyük Turan fikirleri oldukça sıradan ve normal bir sohbetin parçası olmuştur. Ekseri Telegram’ın sağladığı güvenli ortam, Traktör taraftarının toplanması ve örgütlenmesi için büyük bir işlev görmektedir.

 

Sonuç ve Ayrılıkçı Bir Traktör Taraftarının Mesajı

 

Makalemizde kısaca İran Futbol tarihinden yola çıkarak, İran Türklerinin yaşadığı millî süreçleri ve bunun futbola entegrasyonunu anlattık. Problematik olarak Traktör taraftarının nasıl radikalize olduğunu İran tarihindeki çeşitli olaylarla ilişkilendirdik. İran devletinin gerek şahlık gerekse İslam Cumhuriyeti döneminde; gerek organizasyonel gerekse kontrol mekanizmasıyla ilgili hatalardan ötürü gitgide büyüyen Türk-Fars çatışmasının önüne tam anlamıyla geçemediğini ve Traktör futbol takımının, sosyal medyanın da büyük etkisiyle çok büyük bir sembol hâline geldiğini gördük. Makalemize son verirken Traktör Sazi’nin Telegram gruplarında oldukça aktif olarak görev yapan Maku’lu bir kadın taraftarın kendisine sorduğum “Traktör senin için ne ifade ediyor?” sorusuna verdiği cevapla bitirmek istiyorum.

 

Traktor benim için sadece futbol takımı değildir. Bir millî yoldur. İran’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin bastırılmış ve mazlum sesini bağırmak ve haykırmaktır. Tribündür! Traktör benim kimliğim, Güney Azerbaycan’ın kimliği, İran Türklerinin kimliğidir! Ben bir Traktör taraftarı olarak Müstakil ve Farslardan ayrı olarak, ayrı bir hayat ve ayrı bir memlekette yaşamak istiyorum.

Bir Türk olarak ana dil hakkımı İran’dan talep etmekten vazgeçtim! Kendi kaderimi, kendi hakkımı, kendi özgür Azerbaycan memleketinde elde etmek istiyorum!

Artık İran’da Farslarla beraber yaşamak istemiyorum. Farsların bize eşek, bizim onlara ‘Afgan iti’ dediğimiz bir ortamda kardeşliğe inanmıyorum.

Takma ismi “Elay” olan Maku’lu bir kadın taraftar (telefon görüşmesi, 2021)

Benjamin Johnson

Basılı kaynaklar

  • Ansari, A. M. (2007). Modern Iran: The Pahlavis and After. Londra.
  • Ghods, M. (1989). Iran in the twentieth century: A political history. Londra.
  • Katouzian, H. (2013). Iran: politics, history and literature. New York.
  • Ramazani, İ. (2015). İran’da Türk Milliyetçiliği Duruşu Traxtor İsyan (Traxtor, Bir Traktör Değildir). İstanbul: Doğu Kütüphanesi.
  • Sarı, Y. (2019). İran’da bir futbol kulübü: Traktör Sazi ve İran’daki Türk Kimliği. İstanbul: Kaknüs Yayınları.

Çevrimiçi kaynaklar