İnsan ilişkilerine farklı bir pencereden bakarak yazılmış, yenilikçi bir yazı.


 

Menfaat yani çıkar dediğimiz kavram insan ilişkilerinin olmazsa olmazıdır. Esasında tüm ilişkiler kurulumu itibariyle çıkar temelinde oluşturulur. Fakat tüm ilişkilerin çıkarlara dayalı olması denildiğinde, aklımızda çıkar ilişkilerinin kötü olduğu ya da kısa süreli olduğu tabusu belirir. Bu bir yanılsamadır. Çıkar; dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat ve fayda anlamlarını taşır.

 

İnsan ilişkilerde faydalarımızı gözetmekten daha doğal bir şey yoktur. İnsan doğumundan ölümüne yaptığı yolculuğun içerisinde kendisine fayda sağlayan şeyleri benimsemeye, zarar gördüğü şeylerden ise kaçınmaya eğilimlidir. Freudyen bakış açısıyla ifade edecek olursak bize fayda veren şeyleri sevip, zarar görebileceklerimizden kaçma eğilimimiz, insanların içinde doğuştan var olan bir çeşit güdüdür. Dolayısıyla insan ilişkilerinde faydalarımızı öncelikli tutmak sanıldığı gibi kötü bir şey değildir.   

 

İnsan ilişkilerindeki “çıkar” kavramını incelemek için kurduğumuz tüm ilişkileri “maddi faydaya dayalı ilişkiler” ve “manevi faydaya dayalı ilişkiler” olarak ikiye ayırabiliriz. Aklımıza gelen tüm ilişkileri bu iki kategoriden birine alabiliriz.  Öncelikle maddi faydaya dayalı ilişkilere bir örnek verelim. Yeni bir işe başvurduğunuzu düşünelim. Ardından başvurduğunuz yer sizi sözlü mülakata davet etmiş olsun. Mülakatta sizi sınayan insanın size hafifçe tebessüm ederek sorduğu sorular sizi sınayıp işe almanın yanı sıra kendi şirketine daha çok maddi fayda sağlayacak bir kişiyi nasıl kazanabilirim çabasından doğmuş sorulardır. Mülakat sorularını sorarken size tebessüm etmesi, sizi sempatik gördüğü için değildir. Bu hareket şirketin maddi faydalarına daha çok katkı sağlayabilecek potansiyel bir eleman olduğunuz için size yapılan basit bir mimikten başka bir şey değildir.  Aynı şekilde sizin iş başvurunuzun sözlü mülakat kısmına takım elbise giyerek gitmeniz, sizi sınayan insanlara hoş görünmek için yaptığınız bir eylem değildir. O işe ihtiyacınız olduğu için bir takım maddi faydaları önemsersiniz. Bunun için sözlü mülakata takım elbise giyerek gidersiniz. Eğer takım elbise giyerek gitmezseniz mülakatın kapısından bile giremeyeceğinizi bilirsiniz ve o işten elde edebileceğiniz maddi faydaların ihtimalini bir takım elbise yüzünden yok etmek istemezsiniz. İşte bu tip bir ilişki maddi faydaya dayalı ilişkiye örnek olarak gösterebilir. Maddi faydaya dayalı bu ilişkide iki taraf da kazançlıdır ve iki tarafın da mutlu olduğu “çıkar ilişkisi” için kim kısa süreli bir ilişki ya da kötü bir ilişki türüdür diyebilir?

 

  

Manevi faydaya dayalı ilişkilere bir tanım yapacak olursak insanlar arası tüm görünmez bağlarla kurulan ilişkiler, manevi faydaya dayalı ilişkilerin içinde incelenebilir.  Aile bireyleriyle olan ilişkilerimiz, arkadaşlık ilişkilerimiz, romantik ilişkilerimiz manevi faydaya dayalı ilişkilere örnek olarak verilebilir. Spesifik bir örnek vererek manevi faydaya dayalı ilişkiyi anlatmak gerekirse bu yeni doğan bir bebek ve annesinin ilişkisi olacaktır. Zira en temel ilişkimiz şüphesiz annemizle kurduğumuz ilişkidir. İnsanın ilişki kavramıyla tanışması annesinin onu kucağına almasıyla başlar. Bu dünyaya gözlerimizi ilk açtığımızda yalnızızdır. Sonsuz bir yalnızlık hissi yeni doğan bebeği kedere boğduğu için bebeğin ilk eylemi tüm dünyayı sessizliğe boğmak istercesine ağlamak olur. Sonrasında annesi bebeği kucağına aldığı zaman, bebek en temel ilişkiyi kavrar ve artık yalnız olmadığını bilir. Biraz daha sakinleşmiştir çünkü annesinin gözlerine baktığında kendisini güvende hisseder. Bebeğin annesiyle kurduğu ilişkisinde güvende olma hissi yaşaması manevi faydaya dayalı ilişkinin en basit örneğidir. Aynı şekilde annenin de çocuğunu kucağına aldığında yaşadığı mutluluk ve sahiplenme hissi kendisini tatmin etmektedir. Bu durumda da iki taraf kurduğu ilişki sayesinde çıkarlarına ulaşmıştır. Bebek büyüdüğü zaman, manevi faydaya dayalı ilişkisini sürdürmeye devam edecektir. Ailesini ayrılamayacağı bir yuva olarak görüp hayatının her döneminde içinde bulunan vefa duygusunu yaşatacaktır.

 

Aslında tüm ilişkilerimizin çıkar üzerine kurulduğunu incelediğimize göre şimdi biraz iyilik kavramını incelemek yerinde olacaktır. Neden iyilik yaptığımızı hiç düşündünüz mü? Örneğin kaldırımın kenarındaki sakat bir dilenciye neden para atarız? Ya da depremzedelere niçin yardımda bulunmak isteriz? Bunların kişiden kişiye birçok sebebi olabilir. İslam dininde yardım etmenin çok anlamlı, gerekli ve sevap kazandırdığı bilinir. Müslümanlar yardım etmeyi inanç sistemiyle açıklayabilir. Biz bu sebeplerin en temeline bakalım. İnsan hangi dine, hangi inanca mensup olursa olsun iyilik yapmanın vicdanı rahatlatıp huzur getirdiği su götürmez bir gerçektir. İşte insan tam da bu yüzden iyilik yapar. Tüm önyargılarınızı kenara bırakarak iyilik yaptığınız bir anı düşünün. Vicdanınızın rahatladığını ve mutlu olduğunuz o iyilik anına odaklanın. O an içinizden geçenler “Yardım etmek güzeldir. Yardım etmek mutluluk verir.” gibi cümleler olacaktır.  Bahsettiğimiz manevi fayda kavramı tam olarak budur. Siz yardımsever olarak iyilik yaptığınızda hem kendiniz huzur bulursunuz hem de yardım ettiğiniz kişiler bir nebze huzur bulmuş olur. Anlaşıldığı üzere bu tip ilişkilerde de kaybeden yoktur. İki taraf da mutlu ve huzurludur. Bu da tüm çıkar ilişkilerinin iki taraf için de yararlı olduğunun bir göstergesidir.

 

Peki ilişkilerde kötü sonuçlar yok mudur? Tabii ki vardır. Bu kötü sonuçların doğmasının sebeplerinden bir tanesi maddi faydaya dayalı ilişkilerle manevi faydaya dayalı ilişkileri birbirine karıştırmaktır. Ailenizle, dostlarınızla, sevgilinizle yani tüm sevdiklerinizle aranızdaki ilişkinin manevi faydaya dayalı ilişki olması gerekir. İki tarafın da ruhen mutlu hissettiği ilişkilerdir bunlar. Manevi çıkarlar yoğundur bu tip ilişkilerde.  Manevi faydaya dayalı olması gereken bu ilişkiler, maddi faydaya dayalı ilişki halini alırsa ilişkilerde zedelenmeler olması ve en nihayetinde ilişkilerin bitmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı düşünün. Kendisinin sohbetini seviyorsunuz, onunla vakit geçirip mutlu oluyorsunuz ve sırlarınızı da onunla paylaşabiliyorsunuz. Bu sizi güçlü ve mutlu hissettiriyor. Manevi çıkarlarınız var ve bunlar aranızda kurduğunuz sevgi ve saygı bağının en önemli göstergeleri. Bir gün geliyor ve çok sevdiğiniz arkadaşınız sizden her gün borç para istemeye başlıyor. Siz onu çok sevdiğiniz için ona her gün borç para vermekte bir sorun bulmuyorsunuz. Bu böyle devam ettikçe o arkadaşınız sizi artık sadece para verdiğiniz için sevmeye başlamıştır. Yani ilk başta kurduğunuz sevgiye ve saygıya bağlı manevi fayda sağlayan arkadaşlık ilişkiniz, arkadaşınızın gözünde maddi faydaya yani sadece somut kazançlara dayalı bir ilişki haline gelmeye başlamıştır. Siz bu durumu fark ettiğinizde de ilişkiniz zedelenecek ve en nihayetinde bitebilecektir. Bu örnekten de anlayacağımız gibi hangi insanlarla maddi faydaya dayalı, hangi insanlarla manevi faydaya dayalı ilişkiler kurmamız gerektiğini iyi ayırt etmemiz ilişkilerimizin sağlığı ve devamlılığı için çok önemlidir.

 

Günümüzdeki arkadaşlık ilişkileri manevi faydaya dayalı olması gerekirken yavaş yavaş maddi faydaya dayalı ilişkilere dönüşmektedir. Aslında konumuzun başında bahsettiğim “Çıkar ilişkileri kötüdür ve yanlıştır.” tabusu tam olarak bu yüzden doğmuştur. Ama asıl sorun “çıkar ilişkisi” değildir. Manevi çıkar ilişkisinin maddi çıkar ilişkisine dönüşmesi sorun yaratır. İnsanlar kiminle manevi çıkar ilişkisi, kiminle maddi çıkar ilişkisi kuracağını bildiği vakit “Çıkar ilişkisi kötüdür.” önyargısı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Tüm ilişkilerimiz çıkar ilişkisi olduğu için “Çıkar ilişkileri kötüdür.” söylemi mantıklı olmayacaktır.

 

“İnsanları ayıran da, birleştiren de hep menfaat davasıdır. Bundan ötesi de laf ve güzaftan ibarettir.”

 

tevfik taha taş


Kaynakça:

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Zoraki Diplomat, İletişim Yayınları

Sandblom, Hubbard – A Talk In The Park, 1929