Küreselleşen dünyada ihracatın önemi nedir?
Şimdi ihracatın öneminden bahsetmek istemiyorum. Dengenin öneminden bahsetmek istiyorum. Şimdi, ihracat nedir? Bir ülkenin ülkelere mal ve hizmet satmasıdır. İhracat çok önemli ise eğer bir ülke düşünün, bunun farkında. Diyor ki: “Biz devamlı mal ve hizmet üreteceğiz ve devamlı yurt dışına satacağız.” Bunu yeterince yaparsa çok büyük bir belaya düşer. Çılgın ihracat yapan ülke… O ülkenin parası aşırı değerlenir. O ülkede carî fazladan dolayı çok ciddi para içeride birikir. Çok ciddi bir maddi varlık oluşturur. Çok yüksek bir refah seviyesine ulaşır ve geri kalan ülkelerden devamlı para çeker. Ama geri kalan ülkelerin de fakirleşmesine sebebiyet verir. Geri kalan ülkeler devamlı fakirleşiyorsa, yani onlara devamlı bir şey satıyorsa ama onlardan hiçbir şey satın almıyorsa o ülke… Mal ve hizmet yolluyor ama onlardan hiçbir şey satın almıyor. O yüzden devamlı para tek yönlü akar. Bir yerde para artarken geri kalan yerlerde para düşer. Hani bunu uç bir örnek olarak anlatıyorum. O zaman bu ülkenin ihracatın önemini değil, ithalatın önemini fark etmesi gerekir. Yani o ülkenin artık bir kendine gelmesi, saçmalamayı bırakması gerekir tabiri caizse. Çünkü sürdürülemez bir şeyin içindedir.
Bizim problemimiz ülkede… İhracatın öneminden bahsediyoruz, şu anda ihracat neden önemli? Biz de başka bir sürdürülemez işin içerisindeyiz. Biz de dengeden uzak bir yaşam tarzı benimsemişiz. Ülkede kişiler tek tek, ayrı ayrı, farklı farklı maddi durumlarda olabilirler ama ülkenin ortalamasına bakacak olursak bizim ülkemiz her yıl carî açık veren, ara sıra carî açık vermeyen ama sonra birkaç yıl yine carî açık veren, yani dolayısıyla ortalamada hep carî açık veren bir ülkedir. Hem de ülkede çok ciddi bir sermaye satışı yaptığımız halde, taşınmazlarımızı sattığımız halde, demirbaşları satıyoruz, sattıklarımızla bile carî açık kapatılamıyor. Dolayısıyla çok ciddi bir dengesiz yaşam tarzı var toplamda, ortalamada. İşte öyle bir ülkede olduğumuz için bu ülkede ihracat çok önemli çünkü ithalatı fazla yapan ülkenin dengeye getirici diğer unsurları anlamaya başlaması lazım. Tek başına ihracat önemli ve değerli addediliyor ama ihracatı geride kalmış ithalatı çok yaptığımız için aşırı yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde zaten on yıllardan beridir istikrarlı şekilde olmakta olduğu gibi yani devamlı parası değersizleşen, dünyada küresel ekonomiye kıyasla daha az paraya çalışmak zorunda olan, kazandıklarıyla daha az tüketmek zorunda olan, fakirleşen bir topluma dönüşüyoruz.
Hakikaten tek sebebi bu yani. Hani “Ülke kötü yönetiliyor.”, “Belli şeyleri yanlış yapıyoruz, eksik yapıyoruz.” falan filan deniyor olabilir ama inan şundan dolayı; başta para olsaydı ülkede geri kalan şeyler gerçekten daha düzgün olurdu. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar? Aslında bizim en nihayetinde esas problemi anlayamamış olmamızdan dolayı. Bu kişi seviyesindeki bir konudur. Ben şahıs olarak dünyanın her yerinden aldıklarımla besleniyorum ama dünyanın her yerini beslemekle hiçbir ilgim yok. Bu dengesizlik sürdürülebilir bir şey değil şahıs olarak ve bu kadar şahıs bir araya geldiği zaman bu, ülkenin de sürdürülemez bir şey yapması anlamına geliyor. İçeride maddi sıkıntı olduğu zaman maddi sıkıntıyı bir grubun çözmesini beklediğinde, işte, “Gelsin devlet, hükümet!” “Bir grup insan bu sıkıntıyı çözsün.” dediğinde hükümet sana şunu der aslında: “Maddi sıkıntıyı çözmemiz için ihracat yapmamız lazım. Sizin deli gibi çalışmanız lazım.” Pardon deli gibi zaten çalışıyorsunuz da yurt içi pazarına çalışmayı bırakıp yurt dışı pazarına çalışmanız, onlara hizmet üretmeniz lazım. Eğer bunu yaparsanız maddi olarak sıkıntılar azalacak. Ama bunu duymak istemiyoruz. Seçtiğimiz kişiler de bize bunu anlatmak istemiyorlar…
Biz oraya seçtiğimiz kişileri bize ne yapacağımızı anlatsınlar diye seçmedik. Biz seçtiğimiz kişileri bizim dertlerimizi çözsün diye seçtik. Onlar da o tripteler. Yani yöneticilerimiz bize görev vermeye çekiniyorlar, oy kaybederler yani. Birisi dese ki, bizim liderlerimiz dese ki: “Çok ama çok çalışacaksınız ve şunu yapacaksınız!” falan… Yani oy kaybeder. Biz daha tam tersine “Devlet bizi kurtar, devlet bizi kurtar!” kafasındayız ya, “Bizi oraya ata, bizi buraya şey yap.”, “Bize şuradan ikramiye ver, şuradan bayram ikramiyesi ver.” ya da işte ne bileyim “Asgari ücretleri arttır.” falan gibiyiz. “Biz seni zaten o yüzden seçtik, zaten çalışıyoruz. Sen ama şunu yap.” falan kafasındayız, bana öyle geliyor. O yüzden hükümet de devlet de bence milleti kamçılayamıyor yani. Kamçılayamıyor. Hatta yeni izlediğim bir şey var; ihracat üzerine bir panel yapılmış, ihracat üzerine bir rapor hazırlanmış, bir ihracat stratejisi geliştirilmiş. Orada bile söylem daha çok Ticaret Bakanlığının bu konuyu kontrol altına aldığı ve çözeceği yönünde cümleler kuruluyor. Yani “Biz bunları yapacağız, biz bunları yapacağız.” diyor hâlâ hükümet. Yani hâlâ millete “Ya Allah aşkına ihracat yapın.” demiyor. Sanki bakanlıkta çalışan bir grup insan var ve onlar ihracat yapacak gibi “Bu konuyu ele aldık, bu konuyu çözeceğiz.” falan diyorlar. Yani dolayısıyla bizde bir böyle olduğu için, bu konuda uyanamadığımız için devlete de tabii onlar el atamıyor, biz el atamıyoruz ve bu dengeden uzak yaşam gitgide bizi fakirleştiriyor. Ondan dolayı da ne yapılıyor? Devamlı demirbaş satarak bu carî açığı yumuşatmaya, kapatmaya çalışıyoruz. Ama bu da tabii ki böyle bir şey değil.
Yani aklı olanın yapması gereken… Şunu diyeyim; içinde olduğunuz toplum dengede değilse çok felaket olur, bitersiniz yani. Bakın bu ülke dengede değildir. Ya bu ülkeyi dengeye getirmeniz lazım ya da gerçekten yani bu ülkeyi hem dengeye getirmeyip hem de bu ülkede yaşamak kadar saçma bir şey de yoktur. Ya gitmeniz lazım ya dengeye getirmeniz lazım. İkisinden birisini yapmıyorsanız gerçekten büyük bir ahmaklık. Gerçekten, gerçekten cehaletten gelen, bir yerden gelen bir sorun var demektir. Ya bu ülkeyi dengeye getireceksiniz ya da buradan gideceksiniz. Aksi takdirde, evet, saçma oluyor. Şundan bahsetmiyorum “Bu ülke dünyanın en çok ihracat yapan ülkesi olsun.” falan filan. Başkaları da o gazdalar: “Coşalım, uçalım, çok güçlü olalım!” falan filan. Ben ihracatı fazla olan ülkelerin de çok yanlış bir şey yaptığını düşünüyorum, ithalatı fazla olan ülkelerin de çok yanlış bir şey yaptığını düşünüyorum. Böyle olduğu sürece dünyada aşırı dengesizlikler, göç sorunları, çok saçma sapan problemler olmaya devam edecektir.
Ülkelerin, her birinin kendi içinde, ithalat ve ihracatını dengelemek ile alakalı çok ciddi bir odakta olmaları lazım. O zaman gerçekten de bir denge ve ahenk yakalanacak global olarak. Sınırlar o zaman kalkacak ve nihayet dünya tek bir sistem gibi çalışmaya başlayabilecek. O yüzden ben de ihracat bugün önemlidir, eşitleyene kadar önemlidir, ondan sonra dengeyi korumak önemlidir diye uzun geniş bir cevap verdim. Umarım karşılık bulmuştur.