Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayatınızdaki yeri ve önemi nedir?


     

Evet, yani insan hocasının etkisinde kalmıyor değil. Çünkü bugün bile hala akademide, biz akademi diyoruz Mimar Sinan Üniversitesi’nin eski adı- benim öğrenci olduğum zamanlardaki adı, orada geçerli olan yöntem hâlâ vardır. Öğrenci hocasını seçer. Diğer üniversitelerde ne kadar uygulanıyor, var mı yok mu bilemem ama. Birçok gördüğüm kadarıyla işte; şu sınıfa geçince şu hoca, buraya geçince hocayı size veriyorlar siz o hocayla çalışıyorsunuz. Ama sanat için bu çok uygun değil. Eğer inandığınız, sevdiğiniz bir usta olursa onunla beraber çalışmak çok daha olumlu. O yüzden belki bir Fransız sistemi bu akademinin kuruluş yıllarından itibaren daima önemli taşıdı; Resim Bölümü Başkanları mesela birçoğu Fransızdı. Leopold Levy biliyorum, görmedim ama benden önce hep anlatılırdı; bizim hocalarımızın hocası durumundaydı. Oradaki akademik  sistem burada uygulanırdı mesela ; “messieur  derdi messieur, asistan gibi sınıftaki en kıdemli öğrenci gibi, hoca olmadığı zaman atölyeyi düzenleyen gibi. Hep Fransız sistemi içinde öğrenci hocasını seçerdi; gider, ben Bedri Rahmi Atölyesi’nde çalışmak istiyorum, ben Cemal Tollu Atölyesi’nde, ben Zeki Faik’te ,ben Neşet Günal’da ,Ali Çelebi’de bunun gibi. Benim zamanımın hocaları onlardı. Baktınız, olmadı  oradaki arkadaşlarınızla uyum kurmadınız; oradaki hocayla iletişiminiz istediğiniz gibi olmadı. Çoğunlukla da başarısız kalan öğrenciler,’ burada başaramadım gideyim başka atölyede kendimi bulayım’ diye her sömestr başında da atölyenizi değiştirmek şansınız vardı. O yüzden hocayı seçtiğiniz için zaten onu tanıyorsunuz.

 

Ben akademiye gitmeden önce de şiirleriyle Bedri Rahmi’yi tanıyordum; resimleriyle olabildiği kadar çünkü resim bugünkü kadar insanlara ulaşma şansı fazla olan bir alan değildi ama benim lisede öğrenci olduğum zamanlar yani 1950’’den 1954’e kadar edebiyat matineleri çok revaçtaydı. Bakıyorum da oraya ünlü yazarlar Anadolu’da şeye çıkarlardı kim organize ediyordu, nasıl geliyorlardı onu bilemiyorum ben bir öğrenci olarak ama Balıkesir Lisesi’nde edebiyat matinelerinde Bedri Rahmi, Melih Cevdet Anday, Özdemir Asaf gibi birçok şairi, yazarı dinleme şansına sahiptim. Siz bakıyorsunuz diyorsunuz ki “Tamam ben akademiye gireceğim. Bedri Rahmi’de orada hoca, doğal olarak onu seçiyorsunuz. Üstelik bir de ortak şeyleriniz varsa mesela; bir resim öğretmeni gelmişti liseye. Benim öğretmenim olmadı ama onu yâd etmek isterim Perihan Ege diye. Bedri Rahmi Atölyesi’nden “Onlar Grubu”diye bir grup vardı. Onlar Grubu’nda Turan Erol vardı, Orhan Peker vardı, hepsi bunlar ünlü oldu veyahut Bedri Rahmi’nin çok yakın özel  asistanı İbistan Gali hepsi Nevin Çokay hepsi Onlar Grubu’nu oluşturmuşlardı. O liseye gelince tabii ben de sergiler açıyordum lisedeyken falan onunla tanıştık, o Bedri Rahmi’yi anlattı; yani ben Bedri Rahmi’ye hazır gelmiştim. 

 

Geldiğim zaman, ben üniversiteyi hayatımı kazanarak okudum. Bedri Rahmi’nin mozaikler diziliyordu, ekipler vardı ben bir ekip başı olarak iki üç sene Bedri Rahmi’nin işlerini uygulamakta görev aldım, çalıştım. Hocayı yakından tanıdım; iyi yanlarıyla yani olumlu- olumsuz yanlarıyla, her sanatçı peygamber değil, mükemmel değil o yüzden bir insanı başarılı yapan yanları var. İyi insan, kötü insan, insan tarafı iyi, sanatçı tarafı kötü; sanatçı tarafı iyi, insan tarafı kötü birçok bu iç içe bir olgudur. Hatta şimdi Bedri Rahmi’yi çok yakından tanıdığımı, ailesini tanıdığımı, çocuklarını tanıdığımı hatta şimdi torunlarını falan tanıdığımı rahat rahat söyleyebilirim. Yani şimdi olumsuz eleştiriler yerine, olumlu yanlarını söylemekte yarar söylüyorum: Bedri Rahmi bir coşku insanıydı, yani geldiği zaman insanı etkilerdi işte şair yanıyla. Böyle çok bilimsel şeyler değil ama yaşamını anlatırdı, deneyimlerini anlatırdı o da bize yeterdi doğrusu. Mesela; bir gün girdiğinde bir sonbahar günüydü, okulun yanındaki duvarda sarmaşığın yapraklarını yeşilden turuncuya kırmızıya dönüşme aşamasında “Değişik renklerini gördünüz mü?” derdi. Görmemişsek görmeyi o gözle bakmayı öğrenirdik. Çok katı kuralları içinde akademide, atölyede illa modelden çalışın demezdi. Bahar aylarında herkes üç ay serbest olurdu. Herkes bir yer seçerdi. Tophane’de Karabaş Mahallesi okula yakın çok revaçta bir yerdi, hem Anadolu’dan bir göçün ilk gelenleri orada toplanırdı, kahvehanelerde. Biz gider kahvehanelerde resimler çizerdik; Eminönü’nde çizerdik, herkes bir yer seçer ve oradan bir albüm getirirdi bir iki ay sonra. Yani eğitime bile renk katabilen, kendine özgü tavır katabilen bir hocaydı Bu yüzden Bedri Rahmi’yi seçmek yanlış bir şey değildi. İnsanın hayatında bu seçimler bence çok önemli; yani işte eşini seçmek, işini seçmek, hocasını seçmek, örnek aldığı insanları seçmek ya da yurt dışına giderken neden ben Paris’e gitmedim de İspanya’ya gittim o da bir seçimdi. Yani her giden Türk ressamların yüzde 80’ini –90’ını oraya giderken farklı bir kültür, orada Velazquezler, Goyalar, El Greco onları göreceksiniz. İslam kültürüyle yakınlaşan kültür değerlerini göreceksiniz, Breton’u göreceksiniz. Onların benim dünya görüşümde, sanata bakışımda ya da bugüne gelmemde çok büyük bir payı olduğunu düşünüyorum Tabii bu payın içinde akademinin payı var, yaşadığım ortamın payı var.