Kelimelerle insanın kavgasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dil hususunda dertli biri olarak dilin öneminin yanı sıra yabancı dil öğrenimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?


 

 

Lisanla ilgili sıkıntım şöyle, yani özel olarak dertli değilim ama… Yani bu ülkede bazı temel sıkıntılarımız var. Bir, Türkçe gibi köklü ve komplike bir dili neredeyse hiç kullanmıyoruz. Günlük 200-300 kelimeyle yaşar hale geldik. Hele ki bu tabii ki eskiden beri kullandığımız X0.37X şimdi durum daha fena. Kelime sayısı muhtemelen daha da düştü. Yazışmalarda bu emojileri falan kullanmaya başladığımızdan beri artık kelime falan da kullanmıyoruz, sembollerle anlaşamaya başladık. Bu birinci problem.

 

İkincisi, bu ülkede yıllardır yüksek puan alan öğrencileri özellikle çeken garip bir üniversite eğitim opsiyonu var o da İngilizce eğitim. Yabancı dilde eğitim yapmanın yabancı dil öğrenmek için iyi bir yol olduğunu düşünüyoruz. Onun için de 12 sene İngilizce eğitim verip de lisede, ortaokulda, bilmem nerede bir kelime bile İngilizce öğretemediğimiz çocukları alıp, bir yıl boyunca hazırlık okutup, onlara İngilizce öğrettiğimizi varsayıp hayatlarını sürdürecekleri mesleğe dair eğitimlerini aldıkları bir üniversiteyi hiç bilmedikleri bir yabancı dilde okutmak gibi gerçekten dahiyane bir yöntem kullanıyoruz ve enteresan bir şekilde ülkenin en analitik zekası yüksek çocukları, o çatır çatır kutuları karalayıp aldıkları puanlarla sevine sevine, hoplaya zıplaya bu bölümlere yerleşiyorlar. Bu hayatımda gördüğüm en akılsızca tercihlerden biri.

 

Bu arada ben bunu anlatırken bizim ülkenin aşağılık kompleksi gereği “Yav işte İngilizce bilmiyordur da ondan böyle konuşuyordur.” falan gibi tepkiler oluyor. Ben gayet güzel İngilizce ders de anlatırım. Şu anda da yaklaşık 8 yıldır hep İngilizce eğitim veren fakültelerde, hem tıp fakültesi hem psikoloji bölümlerinde İngilizce ders verdim. Öğrenciler İngilizceyi karışık buldukları için şikayet ediyorlar. Benim dil sorunum yok. Benim sorunum, o öğrencilerin halini izliyorum ben yıllardır.

 

Esas problem, ben orada fizyoloji anlatırken, tıp anlatırken, psikoloji anlatırken, felsefe konuşurken, inanç konuşurken çocuğun “Bu kelime ne anlama geliyordu, neydi…” falan filan diye kıvranması ve esas konunun özünü kaçırması. Burada sadece kişisel tecrübelerime dayanarak dert edinmedim ben. İnsan zihni dil tabanlı çalışır. Wittgenstein’dan Chomsky’ye, kime bakarsanız bakın dilin zihin işleyişinde önemi… Adamların dilinde tüy bitiyor senelerdir. Yüz senedir bunu anlatıyorlar. Bu konuda çok ciddi dil teorileri, dilin zihni nasıl şekillendirdiğine dair bir sürü fikrimiz var. Bunların tamamı bize diyor ki: Dil yeterliliğiniz zihinsel yeterliliğinizi belirliyor. Biz bu dünyayla dil üzerinden bir ilişki içerisindeyiz. Yani hayal dünyamız bile dilimize bağlı.

 

Mesela bugün çok iyi biliyoruz; Çince konuşan, Arapça konuşan, Türkçe konuşan insanların beyin yapılarını incelediğinizde, belli olaylara beyinlerinin sırayla hangi bölgelerinin tepki verdiğini incelediğinizde farklı işleyişler görüyorsunuz. Bunun sebebi o dildeki kelimelerin, fiillerin, yüklemlerin, bilmem nelerin diziliş biçimleri, kuruluş mantığı beynin çalışmasını şekillendiriyor. Şimdi siz çocukluğundan beri Türkçeyle formatlanmış bir çocuğu alıp tamamen başka bir işte antropolojik, kültürel kökenden gelmiş bir dili o çocuğun eğitim dili yapıyorsunuz ve bununla çok derin, felsefî konuları anlamasını bekliyorsunuz. Aptallıktan başka bir şey değil. Bu hata falan değil, açık bir aptallıktır bu. İngilizce öğretmenin de en kötü yoludur.

 

Şunun altını çizmeliyim: Bugün İngilizce bilmeden hiçbir şey olamazsınız. İngilizceyi çatır çatır öğrenmek zorundasınız. Bugün de “Ben İngilizce öğrenmiyorum.” diyen öğrencimi ben dövüyorum mesela, direkt dalarım. Yani Youtube’un olduğu, bir tıkla her türlü İngilizce içeriğe erişilebilen bir yerde “Hocam benim yabancı dil problemim var.” diyeni ben kovalıyorum yani. Öyle bir şey olamaz, mümkün değil. Ama İngilizce eğitim veren bir yerde İngilizce öğrenebilmiş kaç kişi var, bir bakın, kendi merakı dışında. ODTÜ, Hacettepe, bilmem ne… İngilizce bölümlerinden mezun insanlara bakın, Boğaziçi Üniversitesi… Çoğu yabancı dili kullanmıyor bile, tiksiniyor artık, “Ulan bu benim ders dilim.” diyor. Halbuki dil iletişim kurmak için, kendini ifade etmek içindir. 

 

Bir insan bir yabancı dili erişkinlik çağında öğrenir de dört yıl kullanırsa proficiency düzeyinde akışkanlık kazanabilir. Buna uygun bir beynimiz var. Dil öğrenmek beynin en kolay yaptığı iş ama ders olarak öğrenmez. Sadece hayatta kalmak için bir sebep olması lazım o dili öğrenmek açısından. Mesela yabancı dil konuşan birine aşık olursanız üç günde sökersiniz işte Karadeniz bölgesindeki erkeklerin tamamı Rusça konuşuyor çatır çatır. Niye? 90’lardan beri… Biliyorsunuz hikayeyi detaylarına çok girmeyelim ki Rusça zor bir dildir yani… Ama öğreniyorlar hanımlarla konuşmak üzere.

 

Şimdi bu basit mantığı hiç bilmiyormuş gibi; bizim yıllardır anlatmamıza rağmen, uzmanların anlatmasına rağmen yabancı dilde eğitim saçmalığı devam ediyor maalesef. Ülkenin böyle bir hali var. Ben sürekli bunu anlatmaya devam edeceğim. Sürekli bunun mücadelesini vereceğiz. Tabii ki insanlar senelerini yatırdıkları, üzerine bu kadar eğitim sistemini dizayn ettikleri bir şeyi savunmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Hiçbir bilimsel kanıt o mantığı haklı çıkaracak bir şey söylemiyor. Tam tersine erişkinlik döneminden sonra öğrendiğiniz dil beyinde tamamen farklı bir yerde kodlanıyor, sizin anadiliniz başka bir yerde çalışıyor, bu iki dili kullanırken birbirine tercüme etmek için ekstra enerji sarf etmek zorunda kalıyorsunuz. Zihinsel işleyişinizi boşu boşuna yoruyor ve enerji sarf ettiriyor.

 

Sözün özü sadece İngilizce yetmez, ikinci bir yabancı dili de adam gibi öğrenmek zorundayız ve eğer bir bilim ya da felsefe ya da sanat alanında eğitim alıyorsak muhakkak anadilimizde almak zorundayız. Kelimeler olmadan düşünemeyiz. Bizim olmayan kelimelerle derinlikli hiçbir şey öğrenemeyiz, içselleştiremeyiz. En önemlisi, en kötüsü de yeni fikir yaratamayız. Tanıdık geldi mi? İşte Türkiye’nin hali.

 

Yeni fikir yaratacak entelektüelleri siz sürekli yabancı dille eğitim yapan yerlere kürelerseniz işte maalesef bu makus talihi yaşarız. İthal kavramlar, ithal fikirler, alıntı paragraflarla entelektüel olunan bir memlekette yaşarsınız. Az evvel aramızdaki sohbette düşünerek keşfetmenin okuyarak öğrenmeye göre ne kadar havalı olduğundan bahsettiniz, gerçekten öyledir. Bunun için çok sağlam bir dil yetisi lazım. Ben özellikle gençlere Osmanlı Türkçesini öğrenmelerini tavsiye ediyorum, hem yazma hem okuma. En az bir yabancı dil, İngilizce başta olmak üzere, onun dışında bir yabancı dil daha tavsiye ediyorum. Bunlar öğrenilmeye başlayınca zihin acayip genişliyor. Lütfen evde deneyiniz efendim. Dil öğrenmek çok kolay bir şeydir. Ama yabancı dilde eğitim yapmak da bunun en kötü yoludur, onun da hemen altını çizerek bir daha belirteyim.