Yarının önüne geçmek adına yazılmış, duru ve farkındalık yaratan bir metin
Değişmeliyiz! Artık insanlığa yetişemeyen politikalarla, paradigmalarla gelecek inşa edemeyeceğimizi görmeliyiz. Acilen konularımızı değiştirmemiz/güncellememiz gerekiyor.
Deneyimlerimiz bizi buraya getirdi. Vardığımız bu yeni noktada etrafımıza dikkatlice bakmalıyız. Örnek vermem gerekirse, insanı, vergi ödemek dışında bir etkinliğin içinde görmek istemeyen devlet anlayışları nasıl da sırıtıyor gözümüzde. Sesini duyurmak için çırpınan kitleler haline geldik çünkü görmezden geliniyoruz. Bir şeyler söylemek ve bu söylediklerimizi duyurmak istediğimiz bu zamanda kararlar, her ne kadar meşru kabul edilen yollarla gelmiş olsun, bir grup tarafından verildiğinde sosyal krizlere sebep oluyor. Ekonomi, çevre, sosyal politikalar ve bunların git gide artan alt başlıkları sorunlarla doluyor. Üretilen çözümler ise yeni krizler çıkarıyor çünkü akılcılıktan uzaklar. Siyasal çekişme temelli krizler şimdilik biraz fazla popüler durumda. Ancak iklim gibi sorunlar çok daha fazla can yakmaya başladı bile. Her anlamda dünyamızı yaşanmaz hale getiriyoruz.
Bu meseleler güncel ve gelecek adına kafa yormak isteyen herkesin gündeminde olmalı. Sadece gelecekteki sorunlarla boğuşmaktan bahsetmiyorum tabi. Ancak öncelikler böyle başlamalı diye düşünüyorum. Kaldı ki, bu sorunlara kafa yorarken günümüzü çok daha doğru bir yola sokarak işe başlamamız gerektiğini söylemek isterim. Klişe ama “gelecek bugünden başlar.” Bu bir vizyon işidir. İnsanlık aklı öne çıkardığı zaman doğruya/düzgüne ulaşacaktır. Umutsuzluğa yerimiz olmamalı.
Düşünmekten korkmamalıyız. Sorgulamalı, sormalı ve en önemlisi merak etmeliyiz. Belirli sınırları zorlama cesareti olursa yenilik de peşinden gelecektir. Anlatmak istediğimi belirgin bir örnekle anlatırsam söylemek istediklerim daha berrak bir hal alır sanıyorum. Şehir örneğinden gideceğim. Şehirler ve onların bizlerden çok şey götüren aksaklıklarını bir düşünün. Yanlışlıklar bir biri ardına yıllarca birikmiş ve kontrolü kaybedilmek üzere bir oluşum haline gelmiş. Şimdi bir soru: Şehir ve tarım neden bir arada düşünülmez? Bu biraz zorlama gibi değil mi sizce de? Şehirler bu çerçevede planlanmadığı için bu böyle gelmiş. “Kentleşme – yani, kapitalizmin muazzam ölçekli ve şekilsiz yıkım aracı – bir zamanlar adına kent denilen insani ölçekli, tanımlanabilir varlıkları yutup yok etmektedir.” Ama gerçek böyle olmak zorunda değil. İmkan ve bilinç yaratılır ise işinden çıktığında bahçesine giden ofis çalışanları görebilmek mümkün. Bunun gerçekleşebilmesi için sağlanacak fiziksel imkanlardan bir örnek; devlet arazilerinin küçümsenemeyecek bir bölümü boş duruyor. Buyurun, ilk fikir!
Düşünmek ve fikir üretmeyi önemli görüyor ve seviyorum. Kanımca bilim ve akıl tek kılavuz olmalı. “Benim düşündüğüm yapılsın” değil “benim dediğim umarım daha iyi ufuklar açsın” çerçevesinde bir gelecek görüşü ortaya konulduğu zaman bilim ve aklın önü açılmış olur. Bu sayede geleceğe umut penceresinden heyecanla bakarız.
enes yıldız
Kaynakça:
Janet Biehl, 2016, Toplumsal Ekoloji Siyaseti, Sümer Yayıncılık
Hem dikkat çektiği nokta hem de duruma dair çözüm önerileri gayet net, gayet güzel. Harika bir yazı enes!
Çok teşekkürler.
Daha fazla somut örneklerle güçlendirilmeliydi diye düşünüyorum. Şehirlerin gelecek için istenen planlamalara daha çekici pratiklerin sunulacağını umarak okuduğum bir yazıydı.
İlk bakışta sempatik bir yazı. Ama sonra, günümüz Türkiye ve genel geçer dünya ülkelerinin insanlara mitleştirdiği ve de kanıksattığı alışkanlıkları düşününce o taraf biraz daha fazla sarsılmalıydı diye düşünüyorum.
Kusura bakmayın, değerli eleştirinizi atlamışım ,yeni gördüm. Bir de bu açıdan fikirlerimi tekrar gözden geçireceğim.
Teşekkür ederim.