Tarihteki  toplumlara genel olarak  bakıldığında, yaşam tarzlarına uygun olarak, farklı tarzlarda iş bölümlerinin ihtiyaç halini almış olduğunu görmekteyiz. Zamanla bu ihtiyaç hali toplumlar büyüdükçe ve medeniyet kıvamına gelmeye başladıkça yerlerini bir takım mesleklere bırakmaya başlamıştır. Örneğin ilkel toplumlarda avcı ve toplayıcılıkla bir takım toplumlar ihtiyaçlarını giderirlerken, yerleşik hayata geçilmesiyle tarımsal faaliyetlerle insan yaşamı idame etmeyi başarmıştır. Sonrasında ise sanayileşmenin yaşanması ve buna bağlı farklı şekillerde zorunlu olarak bir takım meslekler ortaya çıkmıştır.

 

Peki kadınlar tarihin bu farklı senaryolarının neresinde meslek hayatında ortaya çıkmıştır?

 

Aslında kadınlar tarihin her değişim ve dönüşümünde farklı iş bölümlerinde boy göstermekteydi. Örneğin Türkiye’de Cumhuriyet dönemi öncesinde kadınlar dokuma tezgahlarında çalışmaktaydılar. Ev işlerinden arta kalan zamanlarında dokumacılık yaparak üretime katkıda bulunmuşlardır. 1. Dünya Savaşında ise erkek nüfusunun ciddi oranda azalmasına karşılık kadınların çalışma hayatında ön planda oldukları görülmektedir. Bu dönemde savaş zamanında Kadınları Çalıştırma Cemiyeti bile kurularak, kadınlar ile ordunun ihtiyaçları karşılanması amaçlanmıştır. Cumhuriyet dönemi ile kadınların meslek yaşamına girişi sanayileşmenin de etkisiyle yavaş yavaş hızlanmaya başlamıştır.  Günümüzde ise bir çok kanunlarla da kadınların iş yaşamına girişi en yüksek seviyelerde olduğu görülmektedir. Fakat kadınların meslek yaşamına girişi günümüzde de olduğu gibi geçmişte de bir çok meşakkatli yollardan geçmiştir. Kadınların sadece domestik alanlara itilmesi yalnızca oraya uygunmuş gibi gösterilmesi fikri yüzyıllar boyu hem kadına hem erkeğe dayatılmıştır. Bu süreçler gerçekleşirken kadınların dünya üzerinde bir çok direnişi aynı zamanda küreselleşmenin de etkisiyle işgücü piyasasında fordizmin (üretimde çeşitliğin az, ancak miktar olarak çok) yavaş yavaş etkisini kaybederek yerini postfordizme (üretimde çeşitliliğin çok ve talebe göre üretim) bırakması gibi toplumsal değişimlerle kadınların iş gücüne de ihtiyaç duyulmasıyla kamu sahnesinde yavaş yavaş kadınlar da yerlerini almaya başlamıştır.

 

 

Uzun çabalar sonucu kadınların meslek yaşamı günümüze kadar büyük ilerlemeler kaydederek gelebilmiştir. Ancak günümüze bağlı olarak kadınların meslek yaşamındaki koşulları erkeklere oranla aynı eşitlikte ilerleyememektedir. Günümüzde iş gücünün niteliğine göre işçilerin ayrıştırılmakta olduğunu görmekteyiz. Esas işin merkezine erkeklerin oturtulup, arta kalan işleri de her an işten çıkarılmaya hazır bekletilen kadınların alındığı görülmektedir. Aynı şekilde günümüz meslek yaşamında bir sektörel ayrışmanın da yaşandığını söyleyebiliriz. Bir takım meslekler kadın işi, bir takım meslekler ise erkek işi olarak adlandırılmaktadır. Örneğin pilotluk,doktorluk erkek işi olarak tanımlanırken, hosteslik,hemşirelik kadın işi olarak kabul edilmektedir. Günümüz koşullarında kadınların iş yaşamında karşılaştığı bir başka problem ise çalışma hiyerarşisinin bulunmadığı yatay ve dikey ayrışmadır. Erkekler bulundukları iş yaşamlarında istedikleri gibi üst kademelere çıkabilirken kadınlar genellikle aynı pozisyonun farklı bir versiyonuna getirilmektedir. Kadınların bu tarz terfilerinin engellenmesi cam tavan olarak da adlandırılmaktadır. Bu sebeplerledir ki kadınları genellikle yarı zamanlı ya da herhangi bir güvencesi olmayan kayıt dışı işlerde çalışırken görmekteyiz.

 

Bin bir zahmetle geçmişten bugüne özel alanın dışında da var olmaya çalışan kadınlar meslek yaşamlarında hak ettikleri eşitlik sağlanmalı ve korunmalıdır. Kadınların ve erkeklerin eşit kulvarda çalıştıkları bir iş hayatı benimsenmelidir.

 


 

şeyma erbaş