Sosyal medyanın siyaset üzerindeki dengeleri  değiştirdiğini düşünüyor musunuz?  Gelişen medyanın artıları ve eksileri nelerdir?  


     

Evet, tabii bu kamu diplomasisi gibi birtakım kavramlarla şekilleniyor çünkü Nazi Almanyası döneminde insanlık şunu fark etti ki; doğru ve yanlış göreceli bir kavramsa, insanları o doğru ve yanlışa ikna etmeniz gerektiğiydi. Bu da işte sosyal medya dediğimiz alanı, çok daha etkin ve aktif hale getiriyor. Bu anlamda, sosyal medya siyaset üzerinde belirleyici oldu mu? Elbette ki, olduğunu söyleyebiliriz ama tabii buradaki algı tartışılabilir; sosyal medya bilinçli bir insan tipini yetiştirebileceği gibi insanın bilinçsizleştirmesinin de bir unsuru olarak anlaşılabilir. Çünkü ben bugün birçok iletişimciyle görüştüğümde medya tarafsız olabilir mi sorusuna dair ilk söyledikleri şey şu : “Kamerayı nereye çevirirsen onun açısıyla bakarsın.” Doğal olarak bir taraf olmayı, açı gibi bir kavramla ifade ederek bunun ne kadar da bağımlı olduğunu göstermiş oluyor.

   

Bugün artık insanlık tarafsız olmanın değil de, taraflı olma halinin daha rasyonel olduğuna ilişkin birtakım tespitler yapmaya çalışıyor. Aslında, soruyu şöyle anlayabiliriz; birçok insan yaptığı hatanın doğru olduğuna inanmak istiyor, medya bunu yaptığı ve doğru olduğuna ikna ettiği sürece de insanları huzur içerisinde uyutabiliyor. İngiltere’deki borsa krizlerini sosyal medyayla bağlantısı açısından incelediğimizde,-o dönemde oradaydım-özgürlükler ülkesi olarak adlandırılan bir ülkede şunu tartışıyorlardı; insanlarının neden bağırıp çağırdıkları ve orada kullanılan BlackBeryy telefonların kriptolarının neden çözülemediğiydi. Yani, devletin bunlara erişememesine kızıyorlardı.

 

Sosyal medyada insanlar örgütlenme yöntemlerini geliştiriyorlar. Bunu “Gezi Parkı” olaylarında gördük ayrıca var olan siyasi iktidarlar tarafınca da tehdit yaratabileceğini gördük. O noktadan itibaren, bütün siyasal iktidarların sosyal medyaya değer verdiğini hatta onu denetlediğini, sosyal medya üzerinde etik, ahlak alanlarında birtakım kriterler geliştirerek insanların kitlesel anlamda baskıya maruz kalmasını da gözlemledik. İşe alım ve çıkarımlarda insanların sosyal medya üzerindeki paylaşımları, insanların önüne konulur olundu. Bu örneklerden yola çıkarsak, insanlar sosyal medyanın sanal alanlarında sınırlı konuları tartışmaya ve birçok şeyi paylaşmamaya başladılar. Aslında, orada bir “otosansür “ mekanizmasından bahsedebiliriz. Ama öbür taraftan da Voltaire ansiklopediyi yazarak aydınlanmayı şöyle tanımlıyor: “Bilim insanı, bütün bilgiler ansiklopedide var ama asıl olan analizdir.” diyor oradan bugüne geldiğimizde de ben hep şöyle tanımlamaya çalışıyorum; şu anda herkesin evinde ansiklopedi var ama kaç kişi içini açıp bakıyor. Bilgiden ziyade, analizin ön plana çıktığı bir dönemdeyiz ayrıca bilgiden arındığımızı da ifade edebilirim. Yani, öğrencilerin çoğunun ödevlerini sosyal alandan araştırdığını ve sonra bana gelip konu başlığını sorarak “Hocam, bu konu burada yok” dediğini çok hatırlıyorum. Yalan yanlış birçok bilginin oradan alınıp kesin bir bilgiymiş gibi sunulduğunu gözlemleyebiliyorum. Bazı insanların buradan toplumu yönlendirme ağları kurduğunu misenformasyon dediğimiz ya da belki de hatalı enformasyona (bilgi) kadar götürebilecek bir sürecin yaşanabileceği bir ortam olduğunu söyleyebiliriz. Bu  belki bir yandan sosyal medyanın kudretini inşa ederken, bir yandan da kısır döngüsünü geliştirdiği söyleyebiliriz.