HA LEYLİ


 


Allah’a şükür, meyhane kapısı açık!

Onun kapısına hacetim için geldim

Meyhane kapısı açık,

Ve bu bir mecaz değil, bir hakikattir!

Bu uzun, son bulmayacak bir hikayedir,

Sonu olmayacak, sonu olmayan bir hikayedir

Mecnun’un yüreğinin yükü ve Leyla’nın saçında yüklüdür

Mahmut’un (Gazneli Mahmut) yüzü Ayaz’ın ayağının altındadır

(O muhteşem padişah öyle Ayaz’ın aşkının büyüklüğüne kapılmış ki yüzünü Ayaz’ın ayağının altına sürüyordu)

Hey leyli, hey leyli heeey leyli!!

Sırrımızı gayrilere anlatmadık ve anlatmayız

Sırlarımızın mahremimiz olan dost’a anlatırız

Ah leyla, Ah leyli heyyy


 

HAFIZ ŞİRAZİ

 

 

Doğu’nun en lirik şairi,Joseph Von Hammer tarafından  Almancaya çevrilmesi ile Goethe’ye Doğu Batı Divanı adlı eserini yazdıracak kadar büyük bir şairdir. Bu şiirinde görüldüğü gibi ele aldığı sevgi bu dünyaya yönelik sevgidir, her ne kadar şiirlerinde gerçeküstü öğelere ya da tasavvufa yer verse de Hafız’ın ayakları bu dünyaya basar. Hafız’ın hayat amacı dünyanın gelip geçiçi olduğunu unutmadan mutluluğu yaşadığımız bu dünyada aramaktır.

 

 


 

MARJAN VAHDAT – MAHSA VAHDAT

 

 

İranlı Vahdat kardeşler Hafız’ın bu ölümsüz eserini Songs From A Persian Garden adlı albümlerinde seslendiriyorlar. Seslerindeki hüzün şiirin içeriğinden olduğu kadar aynı zamanda sevdikleri vatanlarında kendi sanatlarını icra edememelerinden de kaynaklanıyor. 1979 İran Devriminden sonra ülkede kadınların şarkı söylemesini yasaklanınca Paris’e yerleşen kardeşlerin sesleri insanı bir hayli derinden sarsıyor. Onlar şarkıya başlayınca insan sanki evrenin tüm sırlarını duyacakmış gibi kulak kesiliyor ve diğer bütün şeyler ikinci plana atılıyor. Şarkı içimizde yarı mutluluk yarı hüzün bırakıyor ve tekrar tekrar dinlemek istiyoruz. Mistik bir havası var şarkının ve dinledikçe sanki tarih çizgisi üzerinde kadim İran’a bir adım daha yaklaşıyoruz.

‘Ve bu bir mecaz değil, bir hakikattir!’