Müziğe ilk olarak hangi enstrümanla başladınız?
Benim müziğe karşı çok ilgili olduğumu gören anne babam bir gün eve bir mandolin getirmişler. Ben okuldan geldiğim zaman bu mandolini bana hediye ettiler. O kadar mutlu oldum ki sevinçten havalara zıplayacak oldum. Mandolinimi aldım, hemen onunla çalmaya başladım, bir şeyler çalmaya başladım, tellerine vurmaya başladım. Ertesi günü mandolinimi ilkokula götürdüm. Öğretmenim Gülniger Gündem, ona verdim. Bana üç tane nota öğretti. O üç nota ile başladım ve mandolin çalmaya başladım. Daha sonra kendim buna devam ettim. İlk belki müzik eğitimim bu şekilde oldu.
Tabii ki o zamanlar okullarda müzik dersi yapılıyordu. Yani sınıf öğretmeni müzik konusunda da bilgiliydi ve size müzik öğretebiliyordu. Biz de okulda çocuk şarkıları, günün anlamına uyan marşlar, türküler, şarkılar vesaire her türlü olayı okulda öğrendik. Ben daha da ileri götürdüm daha sonra. Okulda bir koro yönetmeye başladım, yani okulda bir koro kurdum. Okuldaki koroyu başına geçip yönetmeye başladım. Şiir günlerinde ben şiir okurdum. Dolayısıyla bütün bunlar hakikaten bende çok önemli birtakım şeyler, geçmişten kalan birtakım hatıraları canlandırdı. Bunlar çok önemliydi. Dolayısıyla sanatı, kültürü, temsilleri çok seven bir çocuktum. Yani ilk ilkokuldaki müzik sevgim bu şekilde oldu.
İlkokulun 4. sınıfında, babam benim Beşiktaş Turizm ve Güzelleştirme Derneği’ne, yani o zamanki adıyla o dernek… Ama daha sonraki adıyla Beşiktaş Musiki Cemiyeti olarak devam etti. Oradaki koroya girdim. Çünkü babamın çalıştığı iş yerinin yanındaydı o bina. Dolayısıyla beni oraya bırakıyordu. Haftanın iki akşamı ben orada, koroda şarkı söylemeye başladım. Orada keman çalan Mesut Duran isimli, değerli bir sanatçı büyüğümüzü görünce onun çaldığı bir eseri çok beğendim ve ben de keman çalmak istediğime karar verdim. Dolayısıyla kemanla tanışmam ve maceram bu şekilde oldu.