Sizi astronomiye yönlendiren tutkunun kaynağı nedir?


 

 

Bu çok açık benim için, ortaokul ikinci sınıfta başlamıştım. Böyle bir düşünce kafama yerleşmişti. Açıkçası ikinci bir şekilde bir öğretmen olmayı istemedim. Çünkü öğretmen olduğunuzda zaman içerisinde sınıftaki kırk, elli çocukla uğraşıyorsunuz ve ben çok daha fazla insana hitap etmek istedim. Çok daha fazla insana yardımcı olmak istedim. Ama kadere bakın, şu an öğretim üyesiyim, öğretmenlik de yapıyorum. Fakat astronomiyle uğraşmak demek, bütün insanlığa hizmet etmek demek diye düşünüyordum o zamanlar. Bugün de aynı şeyi düşünüyorum. Çünkü astronomi evrensel bir şey, yani belki de ilk bilim sayılabilir. Çünkü insanlar yirmi dört saatlik gün içerisinde gündüz yaşayıp sonra havanın karardığını gördüklerinde -bu aniden olan bir şey değil, doğduklarından bildikleri bir şey- ve o gökyüzünün ortaya çıkışıyla muhteşem görüntüyü izlediklerinde mutlaka bir şeyler düşünmeye başlamış olmalılar. Belki matematik bundan sonra geldi. Bilemiyoruz, olabilir de. Matematiği genellikle bilimde de ilk hediye kabul edebilirler ama astronominin ilk olması gerekir. Çünkü astronomi zaten oradaydı, vardı. Yani yaratılmış, keşfedilmiş bir şey değildi insanlar tarafından. Astronomiyi insanlar gece olduğunda görmeye başladılar, anlamaya başladılar. Güneş tutulmaları, ay tutulmaları büyük bir ihtimalle bunlar çok önemli şeylerdi, o insanlar için. Açıklayamadıkları için de bilime dönüşmesi gerekir.

 

Benim tutkum öyle başladı ve bu tutku eğitim hayatı boyunca hiç azalmadı. Açıkçası üniversiteye giderken ne kadar astronomi bölümü varsa hepsini yazmıştım. O zamanlar sayısı azdı. Birkaç taneydi, iki veya üç taneydi en fazla. Evet üç taneydi zannediyorum; İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’deydi. Şimdi bölümlerimiz arttı ve o tutku, beni bugünlere getirdi. Bir meslek olarak yapmıyorum açıkçası, buna bir meslek dememek lazım. Keyifle yapılan bir hobi, keyifle yapılan bir iş gibi benim için. Keşke bütün gençlerimiz, bu şekilde bir meslek sahibi olabilseler. İş ve güç sahibi olabilseler. Hepinize bunu tavsiye ediyorum ve temenni ediyorum açıkçası. Yani biz akşamın beşini, mesai saatini düşünmeyen insanlarız. Böyle çalışıyoruz. Zaten astronomlar işlerini genelde geceleyin yapmaya çalışırlar; yirmi dört saat gözlemsel veya teorisyen olarak çalışıyorsanız. Bizim burada son derece güzel, mükemmel bir rasyon uzay bilimleri bölümleri var, Türkiye’nin en iyisi. Hem fizikî yapı açısından hem de bilim açısından oldukça iyiyiz. Bu belki de Doğu Avrupa, Balkanlar ve Orta Doğu’nun bizim civarımızdaki kısmı dâhil olmak üzere en iyi astronomi bölümü bile sayılabilir. Bilimsel çalışmalarımız oldukça fazla; teleskoplarımız var, altyapımız oldukça iyi geçti 2011 yılında. Sadece bizim planladığımız şekilde çizilmiş, bir mimarî planda yapılmış bir astronomi bölümüne sahibiz ve burada oldukça verimli çalışabiliyoruz. Öğrencilerimiz çok mutlu. Türkiye’nin böyle bir bilime ihtiyacı var. Yakın gelecekte, gelecek bile dememek lazım, hemen aslında. Çünkü astronomi, atmosferin dışındaki uzayı gözleyen, bilen, öğrenen ve ne yapılacaksa yapan bir bilim dalıdır. Dolayısıyla bu bilimden uzak kalmamak lazım. Belki başka sorularınızda bu işi daha da açacağız.