Ailenizin bulunduğu sosyal statünün bugünkü size olan katkılarından bahsedebilir misiniz?


 

Ben çok şanslı imkanlarla dünyaya geldim. Gerçekten de… Bunu neye istinaden söylüyorum? Hani, böyle, çevremdeki insanların sahip olmadığı şeylere sahiptim diye demiyorum. O anlamda “Şanslıyım.” demiyorum. Ben, elindekilerin yeterli olduğuna inanan şanslı gruptanım. Elindekilerin miktarına değil de elindekilerin var olduğuna, yani bardağa dolu tarafından bakmakla alakalı. Bu kabiliyete sahip olduğum için şanslıyım. İşte ailenin sana sundukları vesaire falan bakımından dediğim gibi, ben çok şanslı buluyorum kendimi. O kadar çok şeye sahiptim ki… Ama ne yalan söyleyeyim benim sahip olduğum şeylere sahip olan hatta daha fazlasına sahip olan insanlar da tanıyordum. Bu daha farklı imkanlar içinde olan insanların ellerindekileri sahip oldukları bu şeyi kullanabildikleri ya da farkında olabildikleriyle alakalı hepimizin farklı baktığını gördüm. Yani elinde ne olduğundan ziyade senin ne olduğunu zannettiğin daha önemli.

 

Biraz uzaklaşmak istiyorum aslında bununla alakalı. Çünkü herkes şu cevabı duymak istiyor: “Ben çok şanslıydım, elimde çok fazla şeyler vardı ve bunun sayesinde çok yol katettim.” Herkes bunu duymak istiyor ya ben o cevabı vermemeye çalışıyorum. Çünkü bu cevabı verdiğim anda şu olacak: “Tamam ya herkes dağılsın. Onun imkanları bizde olmadığı için demek ki bizim bu iş olmayacak.” falan. Herkes bunu duymaya çalışıyor. Herkes hayatında ilerleyememesiyle alakalı bir açıklama istiyor. O açıklamayı duyduğu anda “Tamam,” diyor “benden değilmiş ya, ailemin imkanlarındanmış.” Bunu ne yazık ki benden duyamazlar. Ben şunu ifade etmeye çalışıyorum: Aileniz ne kadar imkânsızlıklar içinde olursa olsun, ne kadar hayata sıfır değil de negatiften başlarsanız başlayın, o da aslında bir değerdir ve ölmüyorsanız, hayattaysanız kesinlikle bir değere sahipsiniz demektir. Ölmüyorsanız, hayattaysanız, makineye bağlı yaşamıyorsanız, iki ayağının üstünde durarak bir şekilde ilerleyebiliyorsanız sizin imkanlarınız var demektir; kabiliyetiniz, becerileriniz var demektir. Diğerlerine göre az ya da çoktur, fark etmez; bunlara sahip olduğunuzu fark etmeniz ve ondan sonra bir yandan da bununla ilgili iyi hissetmeniz, heyecan duymanız lazım sahip olduklarınıza. O sahip olduklarınızla neler yapabileceğinizle alakalı dertlenmeniz lazım. Sahip olmadıklarınız, başkalarının ne seviyede olduğu değil… Sizin sahip olduklarınızdan heyecanlanmanız lazım. Bu durumda nihayet artık onlara küsmek yerine onları kullanmaya başlıyorsun. Kullanırsan da, biraz ne oluyor, o şeyler sana geri dönüş getirmeye başlıyor. Onlara tutunduğun için onları kullanarak biraz daha iyisine ulaşabiliyorsun. Dünden biraz daha iyisi. Bunu hayatında düzenli yaptığın takdirde, hangi noktadan başlamış olursan ol kendini daha iyi bir noktaya kesinlikle götürüyorsun. Ama o daha iyi nokta hâlâ başkalarından daha geride olabilir. Sen başkalarının hangi noktada olduğuna taktığın sürece ya da benim nasıl bir aile içinde doğduğum, benim aile imkanlarımın beni nasıl etkilediğiyle alakalı bir konuya taktığın sürece aslında devamlı yanlış şeye takmış oluyorsun. Senin tek takman gereken benim hangi imkanlarla doğduğum değil, senin hangi imkanlarla doğduğun; o imkanların içinden bir şey çıkartabileceğin, çıkartmak zorunda olduğun. Bir yandan da bunun mümkün olduğunu fark etmek ve nihayet “Ben bunlarla bir başkasının işini nasıl çözerim?” üzerine yoğunlaşmak… O takdirde kesinlikle dünden daha iyi olursun. Dünden daha iyi olursan da mutlu olursun. Ne kadar mutlu olursun biliyor musun? Benim şu anda mutlu olduğum kadar mutlu olursun. Bu çok önemli. Yani ben hayatımda buradan başlamışsam, bir başkası buradan başlamışsa ben buradan buraya çıkarken bu kadar mutlu oluyorum, o da buradan buraya çıkarken bu kadar mutlu oluyor. (Elleriyle havada farklı seviyeler çizip aralarındaki mesafe farkının eşitliğini gösteriyor.) Biz eşit derecede hayatın tadını çıkartıyoruz. Ama eğer buradaki buraya bakarsa ve benim aslında absolute (mutlak) olarak nerede olduğuma kafayı takarsa ve sadece buraya ulaşırsa mutlu olacağını zannederse buradan buraya doğru bir yolculuğa çıkmıyor. Esas orada müthiş bir mutluluğu kaçırıyor. Gerçekten bizim hayatımızda önemli olan nerede olduğumuz değil, başladıktan sonra toplamda ne kadar yol katettiğimiz. O yüzden de imkanlar, diğerlerinin imkanı falan filan gerçekten boşverin. Diğerlerinin imkansızlıklarına bakın. Diğerlerinin imkansızlıklarına bakın, elinizdekileri o zaman daha iyi fark edersiniz. Sizden daha iyi durumda olan insanlar vardır ama onlara değil, sizden daha kötü durumda olan insanlara bakın ve elinizdekilerle onların hayatlarını çözmeye bakın. İşte o zaman kendinizi yukarı doğru fırlatacak esas kafaya ulaşmış olacaksınız.