Her yerde önemli bir sembol haline gelmiş Filistin renklerinin, Türk tarihi ile kesiştiği noktayı ele alan keyifli bir tarih metni. 


 

Bugün birçoğumuzun sempati duyduğu Filistin bayrağının esasında Osmanlı İmparatorluğu’na karşıt bir görüşü temsil eden bir bayrak olduğunu ve ortaya çıkışında Türk karşıtlığı taşıdığını söylesek zannediyorum birçok insan buna şaşıracaktır.

 

Osmanlı İmparatorluğu 1.Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşmış ve nihayetinde savaşı kaybetmiştir. Bu yenilgi Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına sebebiyet vermiş ve imparatorluğun içerisinden modern Türkiye Cumhuriyeti de dahil olmak üzere birçok devlet ortaya çıkmıştır.

 

Kaybedilen toprakların en çok yer kaplayan bölümü Arapların yaşadığı Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Filistin ve Hicaz Yarımadası’nı da kapsayan bölgedir. Bu bölgede çok ciddi bir Arap isyanı çıkmış ve özellikle Britanya İmparatorluğu tarafından desteklenmiştir. Nihayetinde Britanya İmparatorluğu’nun desteklediği Araplar bağımsızlıklarını kazanmışlar ve birbirinden ayrı birçok devlet kurmuşlardır.

 

Bayrak bir devletin bağımsızlığını temsil eden, renkleri ve çoğunlukla deseni olan sembolik bir şekildir. Fakat bu sembolik şekil, her ne kadar bir bez parçasına uygulanıyor olsa da ihtiva ettiği anlam bakımından ait olduğu devletin hem bağımsızlığını, hem hikayesini hem de karakteristiğini ortaya koyar. Bayrak toplumun büyük bir kesimi tarafından kutsal kabul edilir. Bunun yanı sıra bayraklar yalnızca devletlere ait olmazlar. Spor kulüplerinin, vakıfların, derneklerin ve terör örgütlerinin de bayrakları vardır. Bunlardan özellikle terör örgütlerine ait olanlar, eğer örgüt bölücü ve yeni bir devlet ortaya koyma maksadı tutan bir örgüt ise meşru olan devletin destekçileri tarafından düşmanlıkla karşılanırlar ve o bayrağa saygı duyulmaz; aksine bez parçası, paçavra gibi tanımlamalar da yapılır. Hatta o bayrağı içeren renkleri yan yana göstermek bile önemli bir kesim için sorun teşkil edebilir.

 

Ancak tarihimizdeki garip vakalardan ve ironilerden birisi “zaman” denen olgunun bu kini nasıl sevgiye dönüştürebildiğinin ilginç bir örneğidir. Bu örnek Arap bağımsızlık savaşının bayrağı olan ve pan-arap renklerini içeren bayraklardan en meşhuru “Filistin bayrağıdır”.

 

 

Filistin bayrağı bugün Türkiye’de belki de Türk bayrağından sonra en çok satılan, en kolay bulunabilen bayraktır. Bayrak, özellikle Filistin-İsrail savaşıyla alakalı düzenlenen mitinglerde elden ele dolaşır. Hatta herhangi bir İsrail takımıyla müsabakaya çıkacak olan takımlarımızın maçlarında branş fark etmeksizin görebiliriz Filistin bayraklarını. Futbol, basketbol veya voleybol fark etmeksizin; karşı takımın İsrail takımı olması yeterlidir Filistin bayrağının tribünlerde veya sahada açılması için.  Bunda tabii ki Türkiye’nin dış politika anlamında Filistin tarafına destek veriyor olması ve artan İsrail karşıtlığı çok etkilidir. Yine belirtmek gerekir ki söz konusu Filistin Bayrağı olduğu zaman Türkiye’de sağ-sol veya muhafazakar ayrımı da ortadan kalkmaktadır. Bir taraf din kardeşliğinden ötürü, diğer tarafta antiemperyalist mücadelesinden ötürü Filistin tarafını desteklerler. Filistin’in kendi içerisinde El Fetih, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Hamas gibi fraksiyonlara ayrılıyor olsa da direnişin sembolü olarak kullanılan bayrak aynıdır. Bu bayrak Filistin bayrağıdır.

 

Bu bayrağın tarihi ise bilenlerin “zamanın akışı” içerisinde kanıksadığı, bilmeyenlerin ise şaşıracağı ilginç gerçeklerle doludur. Öncelikle bayrağın ortaya çıkış dönemini ele alalım.

 

Bayrak, 1.Dünya Savaşı döneminde 1916-1918 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ortaya çıkan Büyük Arap İsyanı sırasında ortaya çıktı. Hicaz bölgesinde Şerif Hüseyin’in başını çektiği isyancılar bugün Filistin bayrağı olarak bildiğimiz siyah, yeşil, beyaz ve kırmızı renklerden oluşan bayrağa çok yakın bir bayrak kullandılar. Esasen bu renkler o dönemki Arap milliyetçiliğinin bir tezahürü olarak ortaya çıkan Pan Arabizm ideolojisinin renkleriydi. Bugün dikkatli incelendiğinde benzer tasarım ve renklerin sadece Filistin bayrağında değil; Ürdün, Kuveyt, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler tarafından ve Arap dünyasında kurulan Baas Partileri tarafından da kullanıldığı görülebilir. Bu bayrakların hemen hemen hepsi renk ve tasarım olarak birbirine benzemekte, renklerin sıralanması veya küçük detaylarla birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Bayrak Arap isyancıları tarafından Osmanlı İmparatorluğu askerlerine karşı savaşılırken aktif olarak kullanılmış ve isyanın başarılı olduğu bölgelerde ay yıldızlı bayrak yerine gönderlere çekilmiştir.

 

 

Bayrağın Filistin’in resmi bayrağı olması ise 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün bayrağı Filistin halkının bayrağı ilan etmesine ve 1988 yılında Filistin devletinin bayrağı olarak kabul edilmesine dayanır. Tabii yine altını çizmek gerekir ki kabul edilen Filistin bayrağının, renklerinin sıralanışı Arap İsyan bayrağından farklıdır. Şerif Hüseyin’in bayrağında üstten alta doğru siyah, yeşil ve beyaz renkleri gelmekteyken, Filistin bayrağında üstten alta siyah, beyaz ve yeşil renkleri gelmektedir. Bayrakların sol tarafında yer alan kırmızı üçgen kısmı her iki bayrakta da aynıdır.

 

Bayrağın renkleri ise her bayrakta olduğu gibi çeşitli anlamlar içermektedir. Tarihte var olmuş Arap devletlerinin kullandığı renklerden ötürü siyah Abbasileri, beyaz Emevileri, yeşil Fatimileri temsil eder. Bayrakta bulunan kırmızı ise Şerif Hüseyin’in yani Haşimioğulları’nın (Hz. Muhammed’in soyundan gelen aile) kullandığı renktir. Tabii alternatif kaynaklarda siyah rengin Hz. Muhammed’i, yeşil rengin Hz. Ali’yi, kırmızının da yine çeşitli kaynaklarca Arapların bağımsızlık için döktüğü kanı temsil ettiği görüşü de vardır. Hatta bayrağın ortaya çıkış şekli de tartışmalıdır. Bayrağın Şerif Hüseyin tarafından tasarlandığı görüşü olduğu gibi, İngiliz diplomat Mark Sykes tarafından tasarlandığını savunan görüşler de vardır.

 

Bu görüşü güçlendiren en önemli detay şüphesiz Mark Sykes’in o dönemde büyük Arap isyanının organizatörlerinden biri oluşu ve Orta Doğu’yu yüzyıllarca sürecek bir kaosa sürükleyen Sykes-Picot anlaşmasının mimarı oluşudur. Kendisinden apayrı bir yazıda detaylı olarak bahsetmemiz gereken Mark Sykes’in bu bayrağı tasarlattığı ve İngiliz fabrikalarında bizzat ürettirip Arap isyancılara dağıttırdığı güçlü bir iddiadır. Bu iddiaları düşünür ve araştırırken modern anlamda bayrak kavramının henüz yeni yeni ortaya çıkıyor oluşunu ve bu ortaya çıkışın yine batı kaynaklı olduğunu unutmamak gerekir. Bayrak kavramının tam olarak ortaya çıktığı dönemden önce devletlerin çeşitli durumlarda değişebilen sancaklar, renkler, flamalar kullandığı hepimizin malumudur. Söz gelimi Osmanlılar yeşil sancaklar, üç hilalli sancaklar, ay yıldızlı bayrakları çeşitli dönemlerde kullanmış, nihayetinde dünya genelinde milli marş, bayrak gibi kavramların oturmaya başlamasıyla ay yıldızlı bayrakta karar kılmışlardır. Bu durumda Arap isyan bayrağının, dolayısıyla Filistin bayrağının da o dönemki Arap halkından ziyade; Arap elitlerinin veya isyanın destekçisi İngiliz yönetiminin elinden çıkmış olması yüksek ihtimaldir.

 

Bu ihtimal dikkate alındığında Filistin-İsrail savaşında Filistinlilerin, hatta dünya genelinde Filistin sempatizanlarının gururla taşıdığı bayrağın; İsrail devletinin kurulmasına sebebiyet veren İngiltere eliyle tasarlanmış olması şüphesiz büyük bir ironidir.

 

Bugün gelinen noktada tabii ki Filistinlilerden bayraklarını değiştirmelerini bekleyemeyiz. Geçen zamanın da etkisiyle bu renkler ve bu bayrak yalnız Filistinlilerin değil bütün Arapların milli renkleri, milli gururlarının bir yansıması olmuştur. Zamanın getirdiği kaçınılmaz değişim, bir zamanlar karşısında savaştığımız bu bayrağı bizim için de dost bir bayrak yapmıştır. Resmiyet ve meşruiyet kazanmış olan ikonlar zaman içerisinde geçmişin kinini, dökülen kanı ve düşmanlığı unutturmaktadır.

 

Daha iyi anlaşılabilmesi için bunu kabullenmesi zor bir ironiyle örnekleyecek olursak; günümüzden 50 yıl sonra Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da faaliyet gösteren Pkk, Pyd, Pejak gibi örgütlerin bir şekilde başarıya ulaşıp bağımsız bir Kürdistan devleti kurduğunu ve bir 50 yıl sonra bu kurulan devletin içerisinde Kürtlerle birlikte yaşayan Süryanilerin toprak satın alarak ve göç yoluyla nüfus üstünlüğünü ele geçirdiği noktalarda bağımsızlık ilan ettiğini, hatta  zaman içerisinde tüm Kürdistan’ı ele geçirip, Kürtlere küçücük bir yaşam alanı bıraktığını farz edelim.  Türkiye Cumhuriyeti olarak bize karşı savaşarak bağımsızlık kazanmış olan Kürtlere, muhafazakarlar tarafından Müslüman oldukları için, sosyalistler tarafından antiemperyalist mücadele verdikleri için destek yürüyüşleri yapıldığını, mitingler düzenlendiğini ve bu mitinglerde milletçe sarı-yeşil-kırmızı renklerden oluşan Kürdistan bayrağı taşıdığımızı düşünelim. Bu ne kadar ironik ve “yok artık” dedirtecek bir durum değil mi? Bugün kim böyle bir olasılığı ciddiye alır? Kim böyle olmayacak bir şeye mantık sınırları dahilinde yaklaşabilir?  Fakat asıl ironi, olmamış olanda değil hali hazırda olmuş olandadır. Filistin bayrağına yaklaşımımız tam olarak bu garip kurguyla aynı ayardadır! Teknik olarak bize karşı savaşarak bizden ayrılan Arapların zaman içerisinde Yahudiler tarafından yutulması ile yukarıda bahsettiğim örnek kurgusal olarak herhangi bir fark ihtiva etmemektedir.

 

Gelgelelim ne geçmişte ne de günümüzde insanımız düşünmekten ziyade kendi önüne koyanla yetinmekte ve sorgulamak denilen ve insanın en temel ihtiyacını oluşturan güdüden uzak yaşamaktadır. Haliyle ortaya çıkan bu abes durumlarda özellikle Orta Doğu ekseninde kimseyi şaşırtmamaktadır. Tabii bu durumdan Filistin bayrağı karşıtı olduğum veya Filistin’in bağımsızlığını desteklemediğim sonucuna kesinlikle varılmasını istemem. Kökeni ne olursa olsun bugün Filistin bayrağı en az İsrail bayrağı kadar Kudüs’te dalgalanmayı hak etmektedir. Nihayetinde Filistin bayrağı bugün dünyada Filistin direnişinin sembolü olmanın da ötesine geçmiştir ve dünya genelinde hangi görüşten olursa olsun; insanların aklında haksız bir işgale karşı çıkan bir halkın kendini ifade ettiği bir sembol olarak yer etmiştir. Ve bütün bu ironiye, bütün bu ilginçliğe rağmen bu bayrak hakkında “geçerliliği olan” söz söyleme hakkı yalnızca Filistinlilere aittir.