Kitabın Adı Ferrari’sini Satan Bilge
Yazar Robin Sharma
Yayınevi Pegasus
Sayfa Sayısı 232
Yazım Tarihi 1997

Hepimiz bu hayatı yaşıyoruz. Tabii ki yaşamanında bir ustalığı vardır. Yaşamakta bir çıraklık, kalfalık, ustalık evresi gerektirir. Bu ustalığa kolaylıkla erişebilmek adına birçok kişinin verimsiz koşuşturmacasına şahit oluyoruz. Bu konu biraz da insanın bakış açısıyla alakalı. Bu kalabalık dünyada herkesin birbiriyle rekabeti, ne yazık ki bize en yakınımızdaki “kendimizi” unutturmuş durumda. Günlük yaşantımız, hedeflerimiz ve bitmeyen ihtiyaçlar… Kısacası tüm dünyalık meşgaleler bir noktada bize “ne olacak?” diye sorduruyor. Evet ne olacak?

Tamamen ruhumuzdan gayrı bir hayat yaşamaktayız. Spiritüel açıdan sorgulandığında tüm koşuşturmacalarımızı bunun dışına itelemek mecburiyetindeyiz. Ferrari’sini Satan Bilge de tam bu noktada yaşantımızı ruh dinginliği açısından disipline etmek adına çalışıyor.

Julian Mantle gibi güçlü bir avukat ancak bu kadar güçlü bir değişim geçirebilirdi. Kendisini, bu öyküde geçirdiği ruhsal değişimin hayatına olan büyük etkisini, sonradan tanıdığı arkadaşı John’un meraklı sorularına cevap verirken tanırsınız. Julian bir avukat ve döneminin en iyi avukatı. İşini kendi tarzıyla yapan, mesleği konusunda bir taktik ustası. Kendisi bu ustalığı sayesinde ünlenmiş ve düşlediği her şeyi elde etmiş hırslı ve başarılı bir insan. Türlü davalara avukatlık yapmış ve davalardan başarıyla çıkmış. Tabi John bütün bunları takip ediyor ve bir zamandan sonra Julian’ın verimini yavaş yavaş kaybettiğini gözlemliyor. Mesleği konusunda afalladığını bir süre gözlemleyen John, Julian’ın tamamen yaşlılık belirtileri gösterdiğini seziyor. Yorgun, çabuk yaşlanan vücudunu ve onun enerji kaybını çok açık görebiliyor. Kendisinin tüm mal varlığını satışa çıkarması da kitabın adına konu olmuş. Azla vazgeçemeyeceği Ferrari’sini bile satıp ortadan kayboluyor.

Tabii bu öykü gibi birçok kişisel devrim, insanların konu olduğu öykü ya da gerçek yaşanmışlıkların kaleme alındığı kitaplar görebilirsiniz. Burada önemli olan yazılan teknikleri birebir uygulamak değil, okuyucunun kendine yönelik düşünmesidir. Bu kitapta da düşündüğümüzde bize mantıklı gelecek birçok öğütle karşılaşacağız.

 …Burada Julian’ın somut hayattan çok, farklı bir arayış içinde olduğunu görebiliriz. Bitmeyen ihtiyaçlar, istekler, yaşantısının bollukla geçmesi ve bunun getirdiği yorgunluk kendisini yıpratmıştı. Hayatın bu denli hengamesinin kendisini başka limanlara sürüklemesi, ruhunu canlı tutması ve bir uyanışa geçmesi açısından önemliydi.

Verimsiz geçen ve çabuk yaşlandıran bir hayat… Neden dünyada olduğumuzu bilmeden attığımız her adımın faturası bizlere ağır olacaktır. Neden dünyadayız ve neden yaşıyoruz diye sormalı herkes kendine. Yanımıza alıp götüremeyeceğimiz bir hayat için ise, bunu somut olarak ele almaktan kaçının. Konuyu başka yönden ele alacak olursak günümüzde “ilgi çekme hastalığı” ve bunun getirdiği yorgunluğun toplumun enerjisini sömürmesi… Bu hastalığın insana yaptığı en büyük kötülük insanın ruhuyla bağını tamamen koparmış olması. Dışarıya ve başkalarına odaklı yaşam biçimi insanı kendinden alıkoyar. Şahsına dışarıdan bakmayan, içini tanımayan insanların bu hastalık sebebiyle tam anlamıyla ne yaptığını bilmeyen bir maymuna dönüştüğünü sosyal medyadan görebilirsiniz. Evet gerçekten de insanın yüzünü faydaya değilde hep zarara çevirmesi, toplumca oturulup konuşulması gerekenlerden. “Anı yaşa” nın ne demek olduğunu yanlış anlayanlarla doldu toplum. Bu vaziyeti görebilen ve kendine ikinci bir kişi gözüyle bakabilen insana ne mutlu. Bu bize yolumuzu doğru yönde çizdirecektir. Söyledikçe, yazdıkça, eleştirdikçe görüyoruz ki herkes bir arayış içinde. Yalnız arayış içinde olmanın bir üst seviyesine hala çıkabilmiş değiliz.

 Julian Mantle de büyük bir arayış içine girerek kendini bu hengameden, bu enerji sömürüsünden kurtararak Sivana Bilgeleri ile tanışır. Sivana Bilgeleri yüzyıldan fazla yaşayan, daha dingin, enerjik yaşam sürdüren, materyalist düşünceden uzak, görünürde yaşlı ama genç bilgelerdir. “Sivana” Hindistan’ın yerlilerinin mitolojisinde “aydınlanma vahası” olarak bilinir. Julian Mantle’nin dönüşümünü sağlayan da Sivana Bilgeleri’nin yaşam teknikleri. Yaşamın anlamına ilişkin az bilinen teknikleri bu bilgelerden öğrenir. Teknikler bir yana burada önemli olan doğru düşünebilmek, doğru seçebilmek ve toplumda kendimizi doğru yerde görmektir. Bunları da ancak toplumun içinde bulunduğu kötü durumdan sıyrılarak yapmak gerekir. Çünkü ne yazık ki insanlar uyuyor ve kendinizi bu derin uykuda görmeyin. Kendinizi ararken uyuyarak yakalanmayın.

 

“İnsanlar yapacakları hiçbir şey olmadığından çok uyurlar.”

 

Ama bir arayıştaysanız yapacak çok şeyiniz var. Eğer dharmanıza önem veriyorsanız kendi başarınızı eylemlerinizin istikrarında görürsünüz.

Sivana Bilgelerinden Yogi Raman yol gösterirken, Julian Mantle ruhuna açılmaya tüm hızıyla devam ediyor. “Ne olursan ol tutkunu bul ve onu izle.”  Bakıldığında toplumun tamamen buna uzak yaşadığını görürsünüz. Hani “mutsuzum” diye birçok kişiden duymuşsunuzdur. Bunun nedeni kendi dharmanızı (yaşamın amacı) bulamayıp başkalarına çalıştığınız içindir. Julian’ın bilgelerden öğrendiği gibi mutsuzluğun formülü: bir takım yapmak zorunda olduğumuz şeyleri, onları yapmak zorunda olduğumuzu düşünmemizdir.

İnsanlık içinde bir çok yaşam biçimine esir olduğumuz ortada. Bundan sıyrılmak için de aydınlanmak gerekir. Bilgisizlik bizi bir kelepçeden kurtaramaz. Eğer akıl sahibiysek bilgiden uzak kalamayız. Şayet akıl olduğu halde bilgiden uzak duruyorsak, maddi ve manevi fakirliğe mahkumuz demektir.

Sivana Bilgeleri de akıllı kişinin en iyi dostunun kitap olduğunu söylerler. Peki kitap neden okunur? Çoğumuz buna türlü cevaplar veririz. Okumanın belli amaçları vardır ve sıralarız. Kitap okumadaki asıl sır bize kendimizi göstermesidir. Kendimizi tanımadığımızı ve bizlere kendi içimizde olanları gösterir. Kitap sadece yeni bir şey öğretmez. İfade edemediğimizi bizlere ifade ettirir. Asıl aydınlanmak budur. Bu sebeple okumak güçlü olmaktır.

 


ahmet yazıcı