Feynman, Brezilya’da bir üniversitede elektrik ve manyetizma dersi vermeye başladı. Öğrencilerin bilgiyi sadece ezberlemesine, hayata uyarlayamamasına çok şaşırdı. Feynman soru sorduğu an öğrenciler hemen cevap veriyordu. Ancak soruyu örneklendirmelerini istediğinde yanıt veremiyorlardı. Örneğin, bir gün polarize olmuş ışık hakkında konuşma yaptı. Öğrencilere, polaroide şerit verip belli bir yönde olan ışığı geçiren polaroidin bu yönünün nasıl bulunacağını anlatmıştı. Buna rağmen, öğrencilere tek bir polaroid şeridinden polarizasyonun mutlak yönünün nasıl olacağını sorduğunda ise hiçbir cevap alamamıştı.
Bunun üzerine öğrencilerine şu ipucunu verdi:
“Dışarıdaki körfezden yansıyan ışığa bakın’’
Feynman cevap alamadı.
“Hiç Brewster Açısı diye bir şey duydunuz mu?’’ diye sordu.
Öğrenciler:
“Evet efendim! Brewster Açısı, ışığın kırılma indisi olan bir ortamda tamamen polarize olarak yansıdığı açıdır.’’ şeklinde yanıtladı.
Feynman sordu:
“Işık yansıdığında hangi yönde polarize olur?’’
Öğrencilerin yanıtı şu oldu:
“Işık, yansıma düzlemine dik yönde polarize olur, efendim.’’
Feynman öğrencilerini konuşmaya zorluyordu:
“Yani?’’
Sınıftan bir yanıt gelmedi. Öğrencileri az önce körfezdeki su gibi kırılma indisi olan bir ortamdan gelen ışığın polarize olduğunu ve hangi yönde polarize olduğunu söylemişlerdi.
Feynman konuyu açımlamaya çalışıyordu:
“Polaroidin arkasından körfeze bakın ve polaroidi çevirin.’’
Öğrenciler şaşkın bir ifadeyle, “Ooo, polarize oluyor.’’ tepkisini verdi.
Feynman, öğrencilerindeki bu ezber sorununu görmüştü ve öğrencilerinin bu şekilde bir şeyler öğrenebileceklerini düşünmüyordu.
Mühendislik okulunda verdiği “Fizikte Matematiksel Metotlar’’ dersinde verdiği ilk ev ödevini seksen kişi arasından sadece sekizi yapmıştı. Bunun üzerine öğrencilere ders çalışmaları gerektiğini, neden başarmaları gerektiğini anlattı.Problem çözmenin öneminden bahsetti. Sadece oturup kendisinin anlattıklarıyla öğrenmenin işe yaramayacağına dikkat çekti. Dersten sonra öğrenci temsilcilerinin oluşturduğu bir grup Feynman’a geldi. Anlaşılamadıklarını, problem çözmeden de konuyu kavrayabildiklerini iddia ettiler. Feynman, derslerine taviz vermeden devam etti.
Feynman, öğrencilerinin soru sormalarını sağlama konusunda pek başarı elde edemedi. Feynman, bir gün bir öğrencisiyle konuşurken öğrencisi bu konu üzerine “Ben size ders esnasında bir soru soracak olursam, daha sonra herkes bana ‘Neden ders saatini harcıyorsun? Biz öğrenmeğe çalışıyoruz, sen ise onu durdurup soru soruyorsun.’demişti.’’
Feynman’a göre bu yanlış bilinç ve aynı zamanda bir ukalalıktı. Hiç kimse olan biteni anlamıyordu, ama başkalarına sanki her şeyi biliyorlarmış gibi davranıyorlardı. Böyle olunca Feynman öğrencilere, beraber çalışmanın, tartışmanın, konu üzerine konuşmanın ne kadar yararlı olabileceğinden bahsetmişti. Öğrenciler bu gerekliliği kavrayamıyorlardı. Birisine soru sorsalar itibarları sarsılır sanıyorlardı.
Akademik yılın sonunda öğrencileri Feynman’dan Brezilya’daki öğretim deneyimlerini anlatmasını istemişlerdi. Feynman, konuşmayı sadece öğrencilere değil, akademisyenler ve hükümet görevlilerine de yapacaktı. Her şeyi söyleyebileceğine dair söz almıştı. Konuşmaya üniversite birinci sınıflarda okutulan temel ders kitabı ile giden Feynman kürsüye çıktı. O dönemde herkes bu kitabın çok iyi olduğunu düşünüyordu. Bunun üzerine birisi hemen:
“Kitap hakkında kötü bir şey söylemeyeceksiniz değil mi? Kitabın yazarı da burada ve herkes onu çok beğeniyor’’ dedi.
Feynman:
“İstediğim her şeyi söyleyebileceğimi belirttiniz!” diye yanıtladı.
Konuşmasına, bilimin doğayı anlamaya çalışmak olarak tanımlanabileceğini söyleyerek başlayan Feynman daha sonra:
“Bilim öğretmek için iyi bir sebep acaba ne olabilir? Tabii ki her ülkenin kendini medenileşmiş sayabilmesi için…’’ herkes orada oturup başıyla Feynman’ı onaylıyordu. O konuşmasının şiddetini arttırarak konuşmaya devam etti:
“Bilim, başka bir ülkeyle yarışmak için yapılmaz. Bunu sadece başka ülkeler de yaptığı için değil de, daha iyi, daha anlamlı bir sebep için yapmak gerekir. Konuşmamın asıl amacı, bu açıdan, Brezilya’da bilimin öğretilmediğini göstermekti.’’
Feynman bu konu üzerine örnekler verdikten sonra elinde tuttuğu kitabı göstererek,
“Sayfaları gelişigüzel çevirerek herhangi bir sayfada durup orayı size okuyarak bu kitaptakinin bilim olmadığını, tamamen ezbere dayalı olduğunu gösterebilirim.’’ dedi.
Feynman sayfaları çevirirken parmağını bir bölüme koydu ve okumaya başladı:
“Triboluminescence kristaller ezilirken saldıkları ışıktır… Fen bunun neresinde? Yok! Burada verilen bir kelimenin başka kelimelerle ifade edilmiş anlamı. Doğayla ilgili hiçbir şey verilmemiş. Hangi kristal ezildiğinde ışık veriyormuş? Neden ışık veriyormuş? Evine gidip bunu deneyen bir öğrenci gördünüz mü? Yapamaz! Bunların yerine bir miktar şeker alıp karanlıkta penseyle ezersek mavimsi bir ışık görürüz. Kimse bunu nedenini bilmiyor.’’
Konuşması bittiğinde fen fakültesi dekanı ayağa kalkıp:
“Bay Feynman bizim için duyulması gereken acı şeyleri söyledi. Fakat gördüğünüz gibi o bilimi gerçekten seviyor ve yaptığı eleştiride çok samimi. Bu yüzden onu dinlemelisiniz.” dedi.
Bu diğer konuşmacıları da cesaretlendirmişti ve herkes sistemi eleştirmeye başladı.
Bu örnekten yola çıkarak günümüz Türkiye’sini göz önüne getirdiğimizde, bizim de pek parlak durumda olmadığımız ortada. Bu anlatılanlar 1950’lilerde Brezilya’da geçiyor olsa da, Feynman’ın eleştirileri 2018 Türkiye’sinin eğitim sistemi için de geçerli. Eğitim sistemimiz ezbere dayalı, pratikten yoksun. Atatürk’ün dediği gibi ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak istiyorsak bilimin hayatla bağını kurmamız gerekir.
batuhan ulufer
Kaynakça:
Surely You’re Joking Mr. Feynman
Triboluminescence için örnek:(https://www.youtube.com/watch?v=2beDZY9XGGE)
10.yıl Nutku:(https://www.youtube.com/watch?v=g0lMDKAWaQg)
Etiketler
Polarizasyon:(https://nenedir.com.tr/polarize-isik-nedir/)
Triboluminescence:(https://geology.com/minerals/triboluminescence/)
Bugün bizi karşısına alıp bunları söyleyecek bir Feynman beklemek beyhudedir. Bunun yerine bizim hemen bu yazı sonrasında “Yaptığım işle hayatın akışı arasında nasıl bir bağlantı var? Eylemlerim beni daha medeni kılacak güce sahip mi?” sorularının peşinden koşmamız gerekir. Bizi bu gerçeklerle yüzleştiren yazıya teşekkürler.