İnsanın gönlündeki yollarda seyreden, okuyucuyu uzaklara götürecek bir metin.
Gitmek mi daha zordur yoksa kalmak mı? Ne giden anlar kalanın derdinden; ne de kalan hisseder gidenin gözlerinden.
Uzun yol uzun bitmez bitmez
Gönlüm ah gönlüm
Yorgun çok yorgun
Zamansız seyirdeyim
Ardım gölge önüm sis.
– Can Neşet Göksun
Hepimiz hem defalarca o şehri terk eden, hem de yanından tek tek gidenlere uzaktan el sallayan olduk şu hayatta. Kimi zaman unutmak için o taze anılardan kaçan dağlar tepeler boyunca, kimi zamansa o üzülmesin diye gözyaşlarını, otobüsü gardan çıkana kadar bekleten. Şimdi hatırlayın birisine en sıkı şekilde sarıldığınız anı. Ya siz gidiyordunuz bu diyardan ya da o gidiyordu bu hayattan. Şimdi hatırlayın gözyaşlarınızı tutamadığınız o anı. Yine gidiyorlardı birileri bir yerlere arkalarına bakmadan. Bazen farklı bir şehire, bazen farklı bir ülkeye bazense sonsuza dek sürecek göç etmelere. Her ne kadar artık su almayan bir toprak kadar sert olsa da insanın kalbi, dayanacak kadar güçlü değildir kaybetmeye. Biri giderken korkarız o değerli anıları kaybetmekten, asla eskisi gibi olamamaktan. Attığımız her adımda, girdiğimiz her sokakta tekrar tekrar hissederiz gidenin yokluğunu. Belki de acıların en büyüğünü hissederiz iliklerimize kadar hıçkıra hıçkıra. Gitmek de cesaret işiydi aslında. Bilinmezliğe doğru bir yolculuk yapmak, geride sana değer veren insanları bıraktığını anımsak kolay olur muydu hiç öyle. Kim bilir ne anılar yatıyor aslında otobüs camlarından akan gözyaşlarında. İnsanın kendine bile itiraf edemediklerini tek tek anlatması onun gibi yalnız olan dağlara, taşlara.
En acısıysa sen giderken bu diyarlardan, senin gittiğinden kimsenin haberi olmaması aslında. Herkes birbirine sarılıp, vedalaşırken tek başına valizini merdivenlerden indirmek daha zordu gidene. Hangimiz istemezdik ki giderken, uzaktan el sallayan birini. Belki de bu şekilde gitmek en kolayı olduğu için en acısıydı. Hatırlıyorum, ben giderken bıraktığım insanlardan birisi bile “gitme” diyebilseydi koşarak geri dönmeyi defalarca kez düşündüğümü. Gitmekten başka çaren kalmadığını anladığında seviyorsun yolları, dağları, taşları. Gözyaşlarına şahit olan tek kişi onlardı çünkü. Vardığını haber etmen gerekecek kadar seni merak eden birileri olmadığındandır bunlar belki de.
Günün sonunda yine aynı soruya geliyor belki her şey. Giden mi daha çok acı çeker yoksa kalan mı? En çok acı çeken ne giden ne de kalan aslında. En çok acı çeken, kendisi kalırken aklı gidenle beraber gidendir yollar boyunca. Hem kalan kadar birikmişliklerin içinde, hem de giden kadar bilinmezliğin içinde. Hiçbir zaman tam olamamak, hep bir parçası eksikmiş gibi yarım bir şekilde; söyleyecek daha çok sözün varken, lafını bitirmeden susturulmuş bir çocuk gibi tamamlayamamanın verdiği eksikle yaşamak tüm bu hayatı.
Her ne kadar bir yanını eksik bıraksa da ayrılıklar, en yakın dostumuz olur aslında. Giden gittikten sonra bir yanın eksik kalıyorsa, daha fazla acı çekmemeni göstermek ister ayrılık. Gerçek sevgi kilometrelerce öte de olsa, bir karış toprağın altında da olsa engel tanımaz kalbine ulaşmaya. Hatta kimi zaman dünyanın herhangi bir yerinde bir yerlerde, seni anlayan birinin olduğu ihtimali bile mutlu eder insanı. Yanında olmasa da aşar o yüksek tepeleri teker teker ve gelir konar kalbini tamamlamaya. Giden gitse de, kalbi kalır bir şekilde kalbinde. İşte ayrılık da gösterir sana, kim yanında kim Yemen’de.
Yanımdadır Yemen’dedir, Yemen’dedir yanımdadır.
– Mevlana
furkan arslantaş