Emeklilik sistemleri ve toplumsal etkisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Emeklilik sistemleri tam bir saadet zinciridir kardeşim. Gençten alır, yaşlıya verir. Genç sayısı çokken yaşlı sayısı azken kurulmuş sistemlerdir bunlar. Endüstri toplumunun ürünüdür. Sürdürülebilir olmadığını kuranlar fark etti mi bilmiyorum ama sürdürülebilir olmadığı çok net. Herhangi bir ülkenin nüfus piramidine bakarsan görüyorsun sürdürülebilir olmadığını. Genç sayısı azalıyor.
Saadet zinciri nasıl sürdürülebilir? Sürekli yeni keriz bulman lazım, değil mi? Emeklilik sisteminin sürdürülebilmesi için de toplumun sürekli büyümesi lazım. Doğum oranının işte üç dört falan olması lazım. Doğum oranı ikinin altına düştüğü zaman ne yapacaksın? Toplum ufalmaya başladığı zaman ne yapacaksın? Bunu engelleyebiliyor musun? Hayır.
Bütün dünyanın gittiği yol bu. Birçok ülke şu anda eksi büyümede. Ufalmaya başladılar. Engelleyemiyorlar teşviklerle falan. Demek ki emeklilik sistemi sürdürülebilir değil. Bunun yanında bir de insanlar yaşlanıyor. Ne olacak şimdi? Yani daha uzun yaşıyoruz. Yani ne bileyim işte 45-50 falanken bundan 30 sene önce, yok 30 sene değil, bundan aşağı yukarı 60 sene önce Türkiye’de yaşam beklentisi 45-50 arasındaydı, e şimdi 75’lerde. 60 yılda 30 yaş büyüdük. Ne demek bu? Eskiden, işte; 60 yaşında ölüyordun, 50 yaşında emekli oluyordun, 10 yıl sana maaş veriyorduk. Şimdi 90 yaşında ölüyorsun. 60 yaşında emekli olsan 30 yıl sana maaş vermemiz lazım. Lan 20 yıl çalıştın, 30 yıl maaş alacaksın. Böyle bir ekonomi, böyle bir matematik yok. Tamam mı?
Dolayısıyla bunun iki tane çözümü var. Bütün dünya bu problemle baş etmeye çalışıyor, hiçbiri de çözemez. Çünkü sistem bozuk. Emeklilik yaşını ötelemek ve veya emekli maaşlarını düşürmek. Şu anda İngiltere ikisini de yapıyor. Türkiye ikisini de yapıyor. Emeklilik yaşı pıtır pıtır yükselecek, planlanmış bir şekilde. Yıllardır planlı bu. Ve emekli maaşları da parça pinçik olacak işte. Enflasyon %12 diyorlar, bana sorarsanız %20 ile %30 arasında. Gaza yapılan zamma bakıyorum; köprülere, yollara yapılan zamlara bakıyorum. Emeklilere %5 zam veriyor. Bu ne demek? Emeklilerin gerçek anlamda gelirini sen geriye çekiyorsun. Devletin sırtındaki yükü azaltıyorsun. Mecbursun buna. Çünkü emekli sayısı fazla. Sisteme ödeme yapan insan sayısı azaldıkça, bir de işsizlik artınca, sisteme ödeme yapan insan sayısı da azalınca… E ne yapacaksın? Emeklilik sistemini baştan aşağı elden geçirmeye mecbursun. Dolayısıyla ben bütün öğrencilerime “Ya bu budur.” diyorum yani. Sen kendi başının çaresine bakmak zorundasın. Bireysel Emeklilik Sistemi boşuna kurulmadı, havadan gelmedi. Herkesin bu konuya kafa yorması gerekiyor.
Kanada’da devlet emekliliği vardır. 65 yaşından önce onu almaya başlayamazsın ama çok yüksek bir para değildir o. İşte 800 dolar, 1000 dolar falan civarında bir paradır. Sadece o parayla geçinmeye kalkarsan baya fakir bir hayatın olur. Pek de geçinemezsin yani birkaç kişi falan bir evde yaşaman lazım. Onun yanında bütün kurumların bir emeklilik sistemleri vardır. Örneğin işte ben Alberta Üniversitesi’nde çalışırken benim maaşımın yüzde 15’i kadar para bankaya yatırılıyordu. Bunun yüzde yedisini ben veriyordum, yüzde sekizini kurum veriyordu. Zoraki olarak bana para biriktirttiler yani. Ama bu biriken paralarla kurum seni emekli ediyor. Kurumun seni emekli etmesi, 55 yaşından sonra alınabiliyor bu emeklilik. Tabii erken alırsan daha az para alıyorsun. Orada işte rakamlar dört bin, üç bin dört bin dolarlara falan çıkabiliyor. Şimdi bir yandan devletin emeklilik var sistemi var, bir yandan…
Ben devlet kurumunda çalıştım, yani özel sektörde de çalıştım. Üniversite de devlet kurumu. Kurumun bir sigorta emeklilik sistemi var, bir de üçüncü olarak senin kendi birikim sisteminin olması gerekiyor. Bu üçlü modele gidilmesi gerektiğini düşünüyorum her ülkede.
Türkiye’de maalesef insanlarımız talep etmeyi çok iyi biliyor. Türkiye’de bir “Bu benim hakkım.” mantalitesi var. Ben bunu hayretler içerisinde izliyorum. Neden hakkın ya, niye böyle bir şeyi hak ettin? İnsanlar istemeyi biliyorlar sadece. Ya tamam da kim verecek bunu? “Devlet versin.” Devlet diye bir şey yok ki; devlet sensin, benim ya. Devletin gelirleri senden benden geliyor. E devletin de belli bir bütçesi var. “E yemesinler.” Tamam yemesinler abi, hiç kimse hiçbir şey yemesin tamam mı? Ülke, mükemmel liyakatla yönetilsin, bir kuruş da kaçak olmasın. Yine emeklilik sistemini sürdüremezsin, tamam mı? Bizim bununla barışmamız gerekiyor. Dolayısıyla devletin emeklilik sisteminin yanına kurumların emeklilik sistemleri getirmeleri gerekiyor ve bireylerin de kendi birikimleriyle bu ikisini desteklemeleri gerekiyor. Sadece devletten alacağın emekli maaşı ile yaşamak Türkiye’de mümkün olmayacak. Bana sorarsan şimdi de mümkün değil. İki bin lira civarında maaş alıyor mesela annem babam benim. İki iki, dört…. E yani idare ediyorlar. Ama bu maaşlar 500 liraya falan düşecek. Yani belli bir tarihten sonra emekli olanların alacağı emekli maaşları yok hükmünde. Demek ki buna itiraz etmek yerine, illa devlet versin demek yerine alternatif çözümler geliştirmek zorundayız.
Baya kafa yorduğum bir konu bu benim. Çünkü ben öğrencilere gelecekte, kariyer planlaması anlatırken, gelecekte onları nelerin beklediğini de anlatmam gerekiyor. Onlara söylediğim şey: “90 ila 110 yıl arasında yaşayacaksınız. En az 75 yaşına kadar çalışmanız gerekecek. Çünkü emeklilik sistemleri çökecek.” Emeklilik sistemlerinin çökme sebebi de nüfus piramidinin böyleden şöyleye dönüşmesi zaman içinde. Dolayısıyla benim her gence tavsiyem şikayet etmeyi bırakıp çok uzun bir kariyere kendilerini hazırlamaları ve emekliliği düşünerek de bazı yatırımlar yapmaları.
Finansal okuryazarlık eğitiminde bunlara değiniliyor işte. 20 yaşında biriktirdiğin bir liranın değeri 60 yaşında biriktirdiğin bir liraya göre çok çok çok daha yüksek. Çünkü işte faizin faizi, faizin faizi… Hızla büyüyor erken yaşta biriktirebildiğin paralar. Bir şekilde bir birikimin olması gerekiyor. Bu emlak mı olur, nakit mi olur kurulan şirketlerden yüzde mi alırsın… Mesela bence bu da çok iyi bir fikir. Şirketlerin yüzde yarımlarını, yüzde birilerini toplasan, on tane çekersen şirketin olsa, hepsinde pay karşılığı çalışsan mesela ne bileyim işte çok maaş almak yerine az maaşa razı olsan ve şirketten pay alsan on tane şirket olsa, bunlardan bir tanesi uçsa -yedi sene gibi bir exit düşünüyoruz; yedi sene, sekiz sene, dokuz sene- işte 25 yaşlarında falan bunu yapmaya başlasan, 35 yaşından itibaren böyle bir, ilginç bir gelir kapısı açabiliyorsun önünde. 40 yaşında, 50 yaşında birdenbire senin 25 yaşında, 30 yaşında çalışmış olduğun bir şirket satıldığı için sana ciddi bir para gelmiş olabiliyor.
Yani, kaynak biriktirmenin farklı yolları var ve bu illa nakit olmak zorunda değil. Bir yerden, git, çok ucuz bir yerden, bir ufacık bir arsa al, ileride nasıl olsa değerlenir gibi.