“Bang Bang! You shot me down Bang Bang!”
Bu malum sözleri birçoğumuz Quentin Tarantino’nun Kill Bill serisinden biliriz. Nancy Sinatra’nın muazzam sesiyle kulaklarımıza onulmaz bir iz bırakan o şarkı… Bang Bang! Bazen azılı bir eski sevgilinin hatırası, bazense yok edilemeyen bir karamsarlığın dışavurumudur bu şarkı. Tarantino’nun filminde ise muazzam bir intikam gözlerimizin önünde gerçekleşirken, o anlara eşlik eden en unutulmaz sedadır. Bang Bang…
Konumuz ise Bang Bang’ın şaşırtıcı, sınırları zorlayıcı, kışkırtıcı ve bize hem uzak hem yakın yolculuğu. Cher’i, Nancy Sinatra’yı, Ajda Pekkan’ı, Cem Karaca’yı ve Mohsen Namjoo’yu aynı frekansta buluşturan vuruculuğu. Zaten adı üstünde Bang Bang!
Şarkıyı var eden isim: Cher. (1966)
Şarkımızı ilk söyleyen isim dünyaca ünlü ABD’li diva Cher. Bestecisi ise Cher’in o dönemki eşi Sonny Bono. Şarkı bir çocukluk aşkından bahsediyor. İngilizce’si hepimizin anlayabileceği düzeyde tatlı mı tatlı bir aşk şarkısı:
“I was five and he was six
We rode on horses made of sticks
He wore black and I wore white
He would always win the fight
Bang bang, he shot me down
Bang bang, I hit the ground
Bang bang, that awful sound
Bang bang, my baby shot me down
Seasons came and changed the time
When I grew up, I called him mine
He would always laugh and say
“Remember when we used to play?”
Bang bang, I shot you down
Bang bang, you hit the ground
Bang bang, that awful sound
Bang bang, I used to shoot you down
Music played and people sang
Just for me the church bells rang
Now he’s gone. I don’t know why
And till this day, sometimes I cry
He didn’t even say goodbye
He didn’t take the time to lie
Bang bang, he shot me down
Bang bang, I hit the ground
Bang bang, that awful sound
Bang bang, my baby shot me down“
Bu noktada kafama takılan soru ise Cher’in bu şarkıyı söylerken aklına gelebilecek olanlar. Farz-ı misal Cher bu şarkının bir Tarantino filminde, Anadolu usulü bir Türk aşk hikayesine ve bundan esinlenerek yapılan bir Türk Kovboy filmi klibinde ve İran devrimine karşı bir farsça şarkıda kullanılacağını tahmin edebilir miydi?
Şarkıyı daha çok var eden isim: Nancy Sinatra. (1966)
İşte şarkının hakkını en çok veren kişi. Frank Sinatra’nın en az kendisi kadar enteresan bir kişilik olan biricik kızı Nancy Sinatra’nın seslendirdiği Bang Bang. Şarkı biraz daha kırık, biraz daha hüzünlü. Bir parça daha isyankar, bir parça daha naif. Lakin Ekşisözlük’te yazılanlara göre bu parça bu haliyle pek tutmamışken, Kill Bill’in açılış müziği olmasıyla ünlenmiş. O dönem yarattığı etkiyi elbette bilemiyorum, nihayetinde yıl 1966. Fakat kalben hisssederek söylüyorum ki bu versiyon Kill Bill’den bağımsız olarak şarkının en hakkı verilmiş halidir.
Ajda? Sen de mi buradasın? (1967)
Evvela şunu belirtelim; bu şarkıyı Türkiye’de ilk olarak kim söyledi bilmiyoruz. Ajda Pekkan’da, Cem Karaca’da aynı yılda söylemişler. Lakin arada bir fark var. Ajda orijinalinden gitmiş. İngilizce. Ve hoş bir telaffuz. Şarkı biraz daha Akdeniz tınılarıyla, biraz daha Ege esintileriyle gidiyor. Ajda, gencecik ve içimizi ısıtan o haliyle çok canlar yakıyor. Neil Armstrong’un aya çıkmasına henüz 2 yıl var. Fakat kafamız o kadar güzel ki o sıra; vakit hiç geçmesin istiyor insan. (Meraklısına not: Ajda çok güzel fransızca da söyler)
Cem Baba! Sen ne yaptın? (1967)
Cem Karaca’nın bu dünyadan olmadığını zaten biliyoruz. Bu noktada problem yok. Umarım hangi galaksiden geldiği noktasında bu şarkı sanırım hepimize bir fikir verir. Ne diyorduk. Cher başlattı, Nancy cover yaptı. Ajda da bir cover patlatayım derken Cem Karaca ne yapsın? Ver etti türkçe sözleri. Ben yaptım oldu dedi. Sözler absürt, yorum çılgınca! Cem Karaca’nın o dönem beraber müzik yaptığı grup olan Apaşlar inanılmaz! Anadolu tınıları, töre, intikam, intihar duygusu! Ne ararsan var bu enfes yorumda. Cem Karaca’yı yaşarken görememiş olmak büyük kayıp. Şu sözlere bakın:
“Şu gördüğün dağlarda
Hep atlılar yaşardı
Mertliğe silah atıp
Korku, dehşet saçardı
Evleri, namusları, ocakları
Yakıp yıkarlardı
Fadime’nin Hasan’ı askere gidiyordu
Kızanlar silah atıp hep eğleniyorlardı
Gece yolda çevirdiler
Üç el ateş.. Hasan’ı vurdular
Fatma Hasan’ı buldu
“Canım sana ne oldu?”
Beni saran kolların
Öpem dudağın soldu
Ah o kötü atlılar
Seni benden aldılar
Bu aşk böyle biter mi
Ömür böyle yiter mi
Canım benim
Neredesin? Seviyordum
Sana varamadım
Ben artık yaşayamam
Kendimi vuracağım”
Esinlenerek yapılan Cem Karaca’nın Murat Soydan ile başrollerini paylaştığı Kralların Öfkesi isimli kovboy filminin görüntüleri eşliğindeki klip:
Overdose Sana Nasip Olsun Namjoo!
Bu kadar anormal insanın arasında Namjoo’nun lafı mı olur? Ya da kambersiz düğün mü olur? Mohsen Namjoo’yu bilmeyene çok kısa anlatalım. İranlı. Muhalif. Ülkesinden sürgün bir meczup, bir mecnun müzisyen. Dili hem tatlı, hem sert. Bana kalsa çağdaşı olmak, canlı izlemek yeryüzünde cennet! Büyük lütuf. Hepsinin ötesinde o bir mizahşör. Ağlattığı gibi, güldürür de! İşte bunun en önemli örneklerinden biri de bu şarkı. Bu sefer şarkının adı Bang Bang falan değil. Hamash Delam Migire. İran’ın bugünki haline kan kusan bir Namjoo şarkısı. Klibiyle de sözleriyle de adamın yüreğini tarumar, gönlünü derbeder eder. Sözleriyle de İran toplumunun ve devletinin bugünki çürümüş halini apaçık ifşa eder. Mollalardan, bakirelerden, şehitlerden söz eder. Fakat vurucu olan ve yazımıza konu olan kısmı şarkının sonunda bir uzun hava, bir nida halinde giren İngilizce sözler:
they shot us down BANG BANG
we hit the ground BANG BANG
that awful sound BANG BANG
all babies shot us down
we always win the fight BANG BANG
they shot us down BANG BANG
we hit the ground BANG BANG
that awful sound BANG BANG
all babies shot us down
we always win the fight BANG BANG
Evet! Bu bizim Bang Bang’ın sözlerinden alınmış. İrani bir tarzda, yanık bir edayla çığlık çığlığa haykırılan bu sözler; Bang Bang’ın sözlerinin Namjoo’nun eliyle birazcık değiştirilmiş halinden başka bir şey değil. Biraz çoğullaştırılmış, sonunda azıcık politize sos eklenmiş bir Bang Bang bu! Ve böyle muazzam bir şarkının tam olarak manasını verebilmek adına, daha dahice bir şey sanırım yapılamazdı. Unutmadan, bu güzelim şarkıya İranlı oyuncu Golshifteh Farahani’de eşlik ediyor:
Yazımızın sonuna gelirken ufak bir hatırlatma yapmayı da borç biliyorum. Şarkı çok önemli bir şarkı. Cher, Nancy Sinatra, Cem Karaca, Mohsen Namjoo, Ajda Pekkan ve daha nice kişi şarkıyı seslendirdi. Tarihsel anlamda yazıya anlam veren kişiler bu kişiler oldu. Yoksa şarkı hala söyleniyor. Hala yayılıyor. 2017 yılında Dua Lipa, 2014 yılında David Guetta ve Skylar Grey şarkıyı söylediler. Belki başkaları da söyledi. Dalida misal İtalyanca söyledi. Sheila Fransızca söyledi. Yani şarkı güzel arkadaşlar. Her yola geliyor şarkı. Renault Toros gibi, dağ, dere, tepe demiyor. Israrla dinleyiniz.
Sevgilerle…
Çok etkileyici bir şarkının tarihi hikayesini, sade ama kapsamlı bir şekilde ortaya koyan bir yazı olmuş. Elinize(klavyenize) sağlık