Köklü bir aileden geliyor olmanızın hayatınıza ne gibi etkileri oldu?
Köklü bir aile, diye bir şeyin bizim aileye uygulandığını ilk defa duydum. Hiç öyle köklü filan diye insan kendi köklerini… Tabi çok fazla gerisini bilmiyoruz aslında. Üç-dört kuşak filan o kadar. Ben aslında köklüden çok, tam bir tipik işte Doğu Akdeniz, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunda oluşan kırılmaların filan sonucunda ortaya çıkan, böyle karmakarışık ailelerden biri bizimki. O bakımdan insanın kimliğini tanımlaması konusunda da bir rahatlık sağlıyor. Çünkü, ille ben şuyum, buyum demek gerekmiyor. Annem İstanbul’da doğmuş ama onun annesi ve babası Romanya ve Polonya göçmenleri hatta. Büyükbabam İzmir’de doğmuş, o ikinci kuşak Polonyalı denebilir. Yani Doğu Avrupalı Yahudiler ama ana dilleri aslında aralarında Almanca konuştukları, konuşan grup bu. Babam Filistin’de doğmuş daha İsrail değilken yani bugün Tel Aviv olan bölgede, karmakarışık yani. Büyük dedem Osmanlı’nın son Filistin valisi; büyük annem Rusya’dan Filistin’e gelenlerden, 20. yüzyılın başlarında, bu böyle karmakarışık bir şey. O bakımdan kimsin, Türk müsün filan dedikleri zaman, ne kadar zamanın var söyle ona göre anlatayım, diyorum yani nereli olduğumu.