Tavsiye olarak verebileceğiniz kültürel/sanatsal ürünler nelerdir?


 

 

Valla tavsiye derken… Kitap olarak benim kitaplarımı tavsiye ediyorum… (Gülüyor.) Yok kendi kitaplarımı tavsiye etmiyorum, zaten onlar benim varlık nedenim. Benim ilk okuduğumda şaftımı kaydıran “Aklı Karışıklar İçin Kılavuz” İz Yayınları onu tekrar bastı şimdi. Ernst Schumacher’nın bulunabilen bütün kitaplarını okumalarını öneririm ama Aklı Karışıklar İçin Kılavuz benim ana kitaplarımdan bir tanesidir, çok severim.

 

Özellikle bugün anlattığım konular itibariyle, işte bizim “Reis” diye hitap ettiğimiz David Eagleman vardır, işte onun “Beyin”, “Incognito” vs. kitapları çok revaçta. Ama özel iki tane önerim var benim anlattıklarımı da daha iyi anlatabilmemi sağlayan, kolaylaştıran: Malcolm Gladwell’in “Blink” kitabıyla Jonah Lehrer’in “Karar Anı” kitapları. Özellikle beynin bu anında karar verme ve algılama, karmaşık örüntüleri kavrama yeteneğine dair çok güzel anekdotlar var. Bu arada bu iki arkadaş da nörobilimci değil, ikisi de gazeteci. İşlerini muhteşem yapıyorlar. Deneyimli bir (1.31) nörobilimcinin yazamayacağı kitapları yazdılar. Bunda da düşünenler için büyük ibretler vardır. Yani illa meslekten olmanız gerekmiyor.

 

Müziğe gelince, Plini’yi dinlesinler. Plini yirmi küsür yaşlarında bir çocuk. Türkiye’ye gelirse konserden bir gece önce kapının önünde yatarım muhtemelen. Progressive rock yapıyor ama benim zamanımın en iyi gitaristlerinden biri olan Steve Vai onu dinledikten sonra diyor ki “Geleceğin gitarı artık emin ellerde” falan. Muhteşem bir çocuk. Gencecik yaşına rağmen herif bence büyük bir devrim yarattı.

 

İtalyan bir grup var DGM, bu aralar aklımı almış durumda, Devlet Güvenlik Mahkemesi’yle karıştırmayın “Di, Ci, Em” diye okunuyor. Bu arada “dgm” diye spotifyda arattığınızda birtakım K-POP grupları çıkıyor, onlar değil. Baya sert bir progressive metal grubu. Eğer tadınıza uygunsa Momentum albümünü tavsiye ederim ve Momentum albümünden de Numb şarkısı sizlere gelsin efendim. Bütün albüme bakarsanız da hepsi tek kelimelik şarkılardan oluşur, hepsi ders gibi valla. Müzikle ilgileniyorsanız…

 

Bir de Dream Theater’ı söylemeden geçemeyeceğim, benim banko… Bi’ ara “Ne müzik dinliyorsun?” diye sorduklarında “Ben müzik dinlemiyorum, Dream Theater dinliyorum.” diyordum, öyledir. Son zamanlarda biraz yaşlandılar falan ama artık saygıdan idare ediyoruz. Onun dışında Spotify’ınız varsa Apple Müzik’iniz varsa herhangi bir klasik mixini açın, Klasik Batı Müziği. Maalesef Klasik Türk Müziği’nde güzel mixlerimiz yok. Onun için de Erkan Oğur’u falan dinleyebilirsiniz. Biraz kulağımızı zor müziklere de ara ara alıştıralım ama biraz önce saydıklarım benim favorilerim.

 

Şimdi Matrix’i seyretmeyen evde kalır o yüzden muhakkak ayda bir kere Matrix izlemek lazım. Üçlemeden bahsetmiyorum, sadece birinci filmi. Arrival izlemediyseniz ülkeyi terk edin, muhakkak Arrival’ı dört beş kere izlemenizi öneririm. Yine Aronofsky’nin Fountain diye bir filmi vardır, tuhaftır, onu izlemenizi tavsiye ederim. Hugh Jackman’ın kurt adam olmadan önceki halleri orada. Başka başka film deyince… Aklıma… Son zamanlarda valla The Walking Dead izledim, çok güzel, sekiz sezon bitmiyor yalnız öyle bir problemi var. The Walking Dead’i bu arada şundan öneriyorum, onu söyleyeyim, zombi mombi filmleri sevmem yani normalde eğlence için izleriz ama The Walking Dead’de birinci sezondan itibaren zombilerden korkmuyorsun çünkü insanlar zombilerden daha korkunç hale geliyor. Gerçekten süper bir senaryosu var. Yani şu anda hele yedinci sezonda bir grup girdi işin içine. Gerçekten ama insanın öyle olabildiğini bildiğin için… Hakikaten izlemelerini tavsiye ederim.

 

Onun dışında aklıma film film… Ha bir de benim her zaman, all-time best Braveheart var. Braveheart izlemeden ölmemek lazım ve yine Aronofsky’nin Pi diye bir filmi var. Pi kaos teorisi ile ilgili bir film, çok güzel bir film, çok fazla dip mesajları, göndermeleri olan hoş bir film. Bunlar benim klasiklerim. Hah unutmadan tabii ki Contact’ı söylemem lazım, rahmetlik Carl Sagan’ın aynı isimli eserinden uyarlanmış Robert Zemeckis’in yönettiği muhteşem bir filmdir. Contact’ı da ben üç ayda bir izlerim hâlâ. Böyle filmleri tekrar tekrar izlemek gibi bunama emaresi olan bazı alışkanlıklarım da vardır. Artık yani bilemiyorum, bakın bakalım belki hoşunuza gider.