Sürdürülebilir evliliğin incelikleri nelerdir?
Yani bu iÅŸte “Denetim odaklı korku kültüründe bir kültür robotu musun yoksa geliÅŸmiÅŸ, kendi tanıklığını keÅŸfetmiÅŸ, kendi gözüne hesap veren, deÄŸerlerini keÅŸfetmiÅŸ bir insan mısın?”a geliyor. “Evlendirildin mi, evlendin mi?”ye geliyor. “YaÅŸamının tanıklığını keÅŸfettin mi yoksa baÅŸkasının gözüne hesap vererek mi yaşıyorsun?” durumu oluyor. “İçindeki bizi keÅŸfettin mi ve o bizin içerisinde eÅŸin yer alıyor mu?” meselesi oluyor. Bunların hiç birisiyle aÅŸina deÄŸildim ben. Üniversite profesörüydüm ama malumat sahibi fakat farkında olmayan birisiydim. O bakımdan öğrenimim vardı ama eÄŸitilmiÅŸ bir insan deÄŸildim. Bu çok önemli. Bu öğrenim ve eÄŸitim arasında fark var.
İnsan nasıl geliÅŸir? Bir kere insan bir birey olarak kendisini önemsemeye baÅŸladığı zaman geliÅŸime adımını atar. “Ben varım.” demesi lazım. GeliÅŸmesi için bence duygularını heyecanlarını fark edip onlarla sohbet içinde olması lazım. “Neden öfkelendim?” “Niçin öfkeliyim?” “Neden mutsuzum?” “Åžimdi neden mutluyum?” Bunları sormaya baÅŸladığın zaman geçmiÅŸini deÄŸerlerini kendini tanımaya baÅŸlıyorsun. Ve ben ÅŸu yaÅŸta ÅŸunu görüyorum; bizi yaratan Allah diyelim veya inanmıyorsan doÄŸa diyelim, öyle programlamış ki doÄŸuÅŸtan bizi mutlu edecek olan ÅŸeyler belli. Mesela enteresandır, çocuk doÄŸuÅŸtan sevginin bir deÄŸer olduÄŸunu ve onu yaÅŸadığı zaman mutlu olduÄŸunu hissediyor. Böyle öfkelenip bakarsan, bağırırsan; aÄŸlıyor, kaçmak istiyor. Ama “Ah canım, nasılsın?” o ses tonunda falan böyle konuÅŸtuÄŸun zaman gülerek bakıyor, gözlerinin içi gülüyor. Nerede öğrendi? DoÄŸuÅŸtan biliyor. İçimiz programlanmış vaziyette. Tehlikeli ÅŸeyleri hemen hissediyoruz ve uzak durmak istiyoruz. Korkuyoruz, kaygılanıyoruz. Ne kadar önemli korkularımızın ve kaygılarımızın farkına vararak tehlikelerden korunmak! Sınırlarımız ihlal edildiÄŸi zaman, yok sayıldığı zaman öfkeleniyoruz. Ne kadar önemli! Önümüz kesilip beklentilerimize ulaÅŸma yollarımız kesildiÄŸi zaman hüzün duyuyoruz, melankoliye gidiyor, kederleniyoruz. Bunun farkına varmak ne kadar önemli. Onun için üniversite öğrencilerine konuÅŸurken diyorum ki “Her gün 15-20 dakika kendinize ayırın.” “Bugün ben hangi temel duygular içerisinde yoÄŸruldum? Neydi baskın duygularım?” “Not alın, üzerinde düşünün.” diyorum. “Bundan daha önemli bir öğretmen olamaz hayatınızda.” diyorum. Bedavadan! Her gün geliyor ve sana özgü. Peki bunu niye yapmıyor? Çünkü korku kültürü içerisinde sen önemli deÄŸilsin. “Sen ancak otoritenin gözünde önemlisin, kendi gözünde önemli deÄŸilsin!” mesajı verildiÄŸinden dolayı kendini önemsemeyen insanlarla dolu benim ülkem.
Kendini önemsemeyen insan kendi duygularını da önemsemez. Etrafa baktığımız zaman ne görüyoruz? Her yerde, her zaman, her ÅŸeyden ÅŸikayet eden insan yığınları görüyoruz. “Benim ÅŸikayetim seninkinden daha iyi, bak otur. Ben 48 tane ÅŸeyden ÅŸikayet ederim. Sen 50 mi? Ben o zaman 72’ye çıkarırım.” Yarışmamız bu. Utanılacak bir durum, farkında bile deÄŸiliz. “Mır, mır, mır, mır, mır, mır, mır, mır, mır, mır… O mu? Aaa… Mutlaka ÅŸikayet edecek bir ÅŸey bulurum ben, mutlaka bulurum.” “Sen kaç tane buluyorsun? 18 mi? Ben 28 tane bulurum.” Bunun yarışmasını yapıyoruz. Böylelikle soru çözen insan deÄŸil mızmız insan gözde oluyor. Bunun örneklerini sürekli görüyorsunuz; aile içerisinde de, ÅŸurada da, burada da.  Â
Åžimdi denetim odaklı korku kültürünün içerisinde yer aldığını anlamadan yani bunun farkında olmadan bireyin bir çözüm getireceÄŸi meselesi… O zaman ÅŸey oluyor: “Ben senin hastalığını çözerim, hiç senin vücudundaki sistemi hesaba almam.” “Vücudunu hesaba almadan, efendim, ben sadece tırnağındaki bilmem neye dikkat ederim” gibi bir tavır içinde oluyor. Saçma sapan bir ÅŸey yani. Sisteminin bir parçası o hastalık. Ondan dolayı bakıyorsun, adam yemesini deÄŸiÅŸtiriyor. Yemesi deÄŸiÅŸtirirken alerjisi gidiyor. Gözü daha iyi görmeye baÅŸlıyor. Kalp atışı deÄŸiÅŸiyor. Oo hepsi deÄŸiÅŸmeye baÅŸlıyor. Neden? Temeldeki sistemi, farkına vararak beslemeye baÅŸladı. İşte ben bir Amerikalı’yla denetim odaklı korku kültürünün ürünü birisi olarak evlenip California’da doÄŸmuÅŸ büyümüş özgür bir kadınla etkileÅŸim içerisinde yavaÅŸ yavaÅŸ çok acı çektim ve acı çektirdim. Sonunda farkına vardım ki ben kötü bir insan deÄŸilim, benim gibi insanlarla dolu benim ülkem. Kötü insanlar deÄŸiliz fakat farkında deÄŸiliz. O zaman benim kararım ÅŸu oldu. Madem ki hayatımda farkına varma ÅŸansına sahip oldum ben de öyle bir ÅŸekilde anlatayım ki diÄŸer insanlar da farkına varsınlar, ona göre karar versinler. DeÄŸiÅŸip deÄŸiÅŸmemek onlara baÄŸlı. Ama hiç olmazsa farkına varsınlar.
Bilmek farklı, farkında olmak farklı. Farkında olduğun zaman algılamanı etkiliyor, anlam verme sistemini etkiliyor.